Ayılar şakaya gelmez
Kanadalı olmak demek, biraz da ayıyla birlikte yaşamak demektir. Kanada’yı ayısız düşünmek epey zor! Kanada’nın milli parkları, ormanları, gölleriyle nehirlerindeki yaz etkinliğini düzenleyen “Parks Canada” ayılar söz konusu oldu mu, ziyaretçilere sık sık uyarıda bulunur: “Ayılar şakaya gelmez!”
Mahmut Şenol / Kanada (Edmonton)750 bin km karelik milli park alanına sahip Kanada’nın bu devasa arazisi neredeyse bir Türkiye kadardır; Türkiye’nin yüzölçümü 783 bin km karedir. Her yıl yaz aylarına doğru kampçıları, karavancıları, dağ yürüyüşçülerini, piknikçileri uyaran Kanada Parklar İdaresi, yakın zamanlarda yaptığı duyurularla bu sene ayıların iklim değişikliği nedeniyle azıtacağını iddia etti. Boz ayılar daha az tehlikeli ama yine de uzak durmalı, diyorlar ve lakin gri ayı gördünüz mü, tabanları yağlamalı...
50 sene evvel buraya göç etmiş, Liverpoollu ve İngiliz asıllı komşum Mr. Harold, Kanada Parklar İdaresi’nin duyurularıyla pek alakâdar. Zira onun yazları yarı yarıya kampçılıkla geçer. Bütün kış boyu mahallenin otoparkında, karlar altında duran bir oda bir mutfak küçük karavanını Jeep’ine taktığı gibi eşi Mrs.Thelma’yla gitmedik yer bırakmaz; bir keresinde kuzeyde Alaska’ya kadar uzanmıştı, hatırlarım.
Tabii kutup ayıları başka bir iklimin hayvanları, oralara kadar gitmemiş olmalı. Bayan Thelma da iyi bir doğa fotoğrafçısı, web sayfası üzerinden çektiği inanılmaz görüntüleri satıp biraz para kazanıyor. Belki bu senenin yaz boyu ayılar, kurtlar, çakallar, kartallar derken Kanada’nın vahşi doğasını da çeker; bana da göndermeyi, paylaşmayı ihmal etmiyor.
BESLEMEYİN!
Mr. Harold ile ayıları konuşurken “Kanadalı kadın yazar Marian Engel’in 1976 tarihli AYI romanını okudun mu” diye sordu; okumaz mıyım hiç! Bir ormanda bilimsel araştırma için kamp yapan akademisyen bir genç kadına musallat olan erkek ayıdan bahsediyor roman. Ayı çok efendi çıkıyor, genç kadının onu beslemesine, hatta giderek karla kaplı araştırma laboratuvarı olan kulübesine girip çıkmaya başlıyor. Sonunda aralarında bir cinsel aşk yaşanıyor ki romanın en erotik kısmı da zaten burası... Çok cesaretle yazan Marian Engel’in bu eseri Kanada’nın yüz akı romanlarından birisi. Fakat düşündüm, Mr. Harold bunu niye söyledi diye aklımdan geçirdim. Belki roman kahramanı Lou’nun ayıyı beslemesinin hatalı olduğunu söyleyecekti; malum park girişlerinde ayıları asla beslemeye kalkmayın yazıyor. Beslenen ayının ne yapacağı belli olmaz!
O SPREYLER FIS FIS OLUR
Öyle deyince bu kez ben, tabağı boş çevirmemek için televizyonlarda bizi eğlendiren çizgi film kahramanı Ayı Yogi’den bahsettim. 1958’de Amerikan-Kanada televizyon ekranlarında belirmişti ilk kez 2008’e kadar çizgi karakter olarak aramızda dolaştı. En yakın arkadaşı da Boo-Boo isimli küçük ayıcıktı. Bir de Kanada’nın kırmızı urbalı dağ polisleri olan RCMP-Royal Canadian Mountain Police’leriyle başı sık sık derde girer ve Hulusi Kentmen gibi babacan bir komiser olan öteki ana karakter Ranger Smith’le didişir dururdu. Bu bilgiyi aktarınca Mr. Harold’dan aferin aldım. Ayı Yogi tam bir Kanadalıdır; onunla gurur duyarız burada...
Elbette işin ciddi yanı şu ki her yıl ayıların saldırısından ölenlerin sayısı da epeyi kabarıktır. 2022 istatistiği yayımlandı: Geçen yaz parklarda 21 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce yaralı var. Kısacası Kanada’da ayı sorunu öyle yabana atılacak gibi değil. Orman ve vahşi doğa severlerin arasında profesyonel donanımlı olanların bile altından kolayca kalkamayacağı bir ağırlığı, çevikliği ve gözü dönmüşlüğü var ayının; 400-800 kg arasında bir kütleyle baş etmesi kolay mı! Parklara gidenlere yanlarında gözleri geçici körelten sprey bulundurmaları söyleniyorsa da maazallah bir ayıyla karşılaşınca kimin aklına gelir. Hem gelse ne olur, o telaş içinde spreyi bul, aç, çıkar, fıs fıs yap, bunlar kolay şey değil.
‘TERİTORYAL HAYVANLARDIR’
Kendi hatıramı da naklettim Mr. Harold’a, hava sıcaklığı halen eksi 20 civarında sürmesine rağmen arka bahçelerde yan yana ve ayak üstü sohbet ederken: Geçen yıl Kayalık Dağları-Rocky Mountains üzerinden yolculuk yaparken önümde uzanan yolun ilerisinde pek çok aracın arka arkaya kenara park ettiğini görünce, orada ayıların olduğunu anladım; sürücüler ve yolcular araçlarından, bazıları da araç dışına çıkıp yol kenarındaki ayıların fotoğraflarını çekiyordu. Ben de yanaştım, seyre daldım. Küçümen bir ayıcık, asfaltın yanına kadar gelmişti, bir kadın yolcu da fotoğraf çekmekteydi fakat birden kendisini çayırlık kısımda buldu. Küçük ayı ayağa kalkıp kadını asfalta doğru ön ayaklarıyla itmeye başladı, bana kalırsa git buradan, burası bizim alanımız, sen asfaltında kal diyordu.
Mr. Harold, “Ayılar teritoryal hayvanlardır” diye açıklıyor, “kendi alanlarını bilirler ve oraya girenin vay haline...”
Çocukluğumdan kalan eski bir İstanbul masalını da hatırlıyorum, onu Mr. Harold’la paylaştım, memnun oldu; “AYI” romanına benziyor dedi. Hani bir kızı kaçırmış ayının delikanlı olanı, karı koca hayatı yaşıyorlarmış, hatta çocukları bile olmuş da sonunda köylüler gidip kızın mutlu mesut yaşadığı ayı inini bulmuşlar, tüfekleri doğrultup ayıyı vurmuşlar. Kız ağıt yakıyormuş:
“Ayı idi uyu idi, kocam idi ya! Çalı idi çırpı idi, evim idi yaaa...”
Ayısız olmuyor yani...
senolasenola@gmail.com