Yazılakalanlar 6-7... Eray Canberk’in yazısı...
Bu kısa yazılar bir okur / yazarın 1985 yılından bu yana kaleme aldığı değinmeler / çıkmalar, bir başka deyişle ya da eskilerin deyişiyle “derkenar”lardan seçilip derlenmiştir. Bu değinmeler / çıkmalar ilk kaleme alındıkları gibi bırakılmış olmakla birlikte temize çekilirken bilgi denetimi yapılmış, yanlışlar düzeltilmeye, eksikler giderilmeye çalışılmış, gerektiğinde yeni bilgiler eklenmiştir.
Eray Canberk2022/1
- Nev’izâde Atâyî (1583-1635) Sohbet’ül-Ebkâr adlı mesnevisini Molla Camî’nin Suhbetü’l Ebrar adlı mesnevisinden etkilenerek yazmış. Mesnevideki bölümlerden biri de Nasreddin Hoca fıkralarından oluşuyormuş. Atâyî’nin kitabını Mehmet Yelten hazırlamış ve kitap 1999’da yayımlanmış.
Arapça “bikr”in çoğulu olan “ebkâr” kız oğlan kızlar; daha evvel kimse tarafından kullanılmamış şeyler, ilk defa söylenmiş sözler, mazmunlar demekmiş. Ebkâr-ı efkâr (evvelce söylenmemiş düşünceler) gibi… Arapça “ebrar” doğru sözlü, hayır işleyen olgun insanlar anlamına geliyormuş (Osmanlıca-Türkçe Sözlük, M. N. Özön).
- (Aba Müslim Çelik, bir telefon söyleşimiz sırasında Mustafa Kemâl adlı bir çevirmenden söz edildiğini söylemişti.) Ali İhsan Kolcu’nun Türkçede Batı Şiiri (1999) adlı inceleme kitabında İngilizce’den şiir çevirileri yapmış olan bir Mustafa Kemâl var.
Söz konusu incelenmeden anlaşıldığına göre İngilizce’den ilk şiir çevirileri 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında yapılmış. İngilizce’den çeviri yapanlardan biri de Ali Rıza Seyfi (1879-1958). Sonradan “Seyfioğlu” soyadını alan Ali Rıza Seyfi bir deniz subayı. Çevirilerinin yanı sıra şiir, roman ve araştırma / inceleme kitapları da var.
2021’de yayımlanan Bir Hatıra-i Pejmürde (Sadeleştirip yeni harflere aktaran: Merve Köken / Kara Karga Yayınları) adlı romanın yazarı Salime Servet Seyfi (1868-1944) Ali Rıza Seyfi’nin ablası. Bir dönemin ünlü sinema oyuncusu Turan Seyfioğlu (1921-1961) ise Ali Rıza Seyfi’nin oğlu.
(İlk gençlik yıllarımda Kadıköy’deki hep yerli film gösteren Yurt Sineması’nda izlediğim “Yaşamak Hakkımdır” adlı yerli filmi hatırladım... Film 1958’de çevrilmiş. Oyuncular: Çolpan İlhan ve Turan Seyfioğlu. Yönetmen: Atıf Yılmaz. Senaryo: Atıf Yılmaz, Halit Refiğ. İktidarda Demokrat Parti vardı ve dönemine göre cesur, toplumsalcı bir filmdi.)
- Ayşegül (Günkut) Yüksel’in Cumhuriyet’teki yazısı: “Çevirinin Beyefendisi: Ünal Aytür” (21 Aralık 2021). Yüksel yazısında Ünal Aytür ve eşi Necla Aytür’ün İngilizce’den yaptıkları çevirileri anımsatıyor ve İshak Reyna’nın çeviri konusunda Ünal Aytür ile yaptığı söyleşiden söz ediyor (Kitap-lık dergisi, Eylül-Ekim 2021, sayı 217). [Yazı bana çeviri edebiyatımıza emeği geçenlerden Nihal Yeğinobalı (1927-2020) ile Nihal Önol’u anımsattı.]
- Semiha Cemâl Hanım (1900-1936) Cumhuriyet dönemi ilk kadın felsefecilerinden. 1926’da İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Felsefe Şubesi’ni bitirmiş. İzmir Kız Lisesi’nde ve İstanbul Kız Muallim Mektebi’nde felsefe ve ruhiyat öğretmenliği yapmış.
Kenan Rifâî Büyükaksoy (1867-1950) çevresinden, yakın müritlerinden biri. Yaşamöyküsünden anlaşıldığına göre dönemin kadın hakları savunucusu. (Semiha Cemâl konusunda internette İsmail Hakkı Altuntaş’ın uzun bir değerlendirme yazısı var.)
- Esfel-i safilin: “Bir kimsenin düşebileceği en aşağı mertebe (basamak, derece); İslâm anlayışına göre hayvandan da daha aşağıda bir mertebede olma hali ve durumu.” demekmiş. Günümüzde, eleştirmek ya da yermek istedikleri kimselere karşı bazı siyasetçilerimizin sık sık dile getirdikleri bir söz olarak biliniyor.
2011/1
- Katakullici, somun pehlivan, şom ağızlı, çene kavafı, bohçacı kadın, çarıklı erkânıharp… Yaşadığımız ortamda bazı kişiler bu nitelemeleri çağrıştırıyor ister istemez…
[Güncelleme… Haydar Ergülen Yüzeysel / Toplumsal Tipikler (Karakarga Yayınları, 2021) adlı kitabında benzer “tipleri” betimlemiş. Elias Canetti’nin, yayımlandığından beri hep elimin altında olan ve sık sık karıştırıp yeniden okuduğum Kulak Misafiri: Elli Karakter’ine de bir gönderme yapmış “Bu Yüzden…” başlıklı giriş yazısında. Artık iki kitap da hep elimin altında olacak…
Yeri gelmişken; üretkenliklerine, verimlerine her zaman hayranlık duyduğum, dahası gıpta ettiğim Afşar Timuçin, Enis Batur gibi yazarlara Haydar’ı da eklemem gerekiyor.]
- Doğan Özlem ve Metin Cengiz bir söyleşi sırasında Fransız düşünür Alain Badiou’dan söz ederek dikkatimi çekmişlerdi… Derken Efe Peker’in yazısı (Yeni Radikal İki, 2 Ocak 2011). Varlık ve Cogito dergilerinde Badiou’dan bir iki çeviri yayımlanmış.
Etik (Çev. Tuncay Birkan, 2004), Sonsuz Düşünce (Çev. Işık Ergüden, Tuncay Birkan, 2006), Felsefe ve Güzellik (Badiou, Zizek) (Çev. Özgür Aktok), Başka Bir Estetik (Çev. Aziz Ufuk Kılıç, 2010).
(Güncelleme… Metin Cengiz’den öğrendim; Doğan Özlem’i 27 Eylül 2022’de yitirmişiz.)
- [Eski gazete keseklerlerini (kupür) karıştırırken karşılaşılan bir haber]… Celalettin Algan (1926-2005) bir hekim… 1953’te İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirmiş. 1965-1991 yılları arasında WHO (World Health Organization / Dünya Sağlık Örgütü) üyesi bir hekim olarak Afrika’da Senegal, Rwanda, Madagaskar gibi ülkelerde çiçek hastalığını önleme çalışmalarına katıldı.
Trabzon’un CHP’li belediye başkanı Volkan Canalioğlu, ülkemize (ve dünyaya) emeği geçmiş kişilerin bir parka büstlerini koydururken kayınbabası Celalettin Algan’ın büstünü de koydurmuş. Buna AKP’li ve MHP’li meclis üyeleri karşı çıkmışlar!...
Celalettin Algan’ı edebiyat çevrelerine tanıtan ve tanıştıran, hemşerisi şair ve hekim Halil İbrahim Bahar olmuştu.
(Güncelleme… Celalettin Algan’ı yeniden gündeme getiren de bir şair olmuş: Şair Sunay Akın, Mayıs 2020’de yayınlanan bir televizyon programında Algan’ı “Afrika’yı salgın hastalıklardan kurtaran bilim inanımız kimdir?” diye anlatmış. İnternetteki “Vira/Trabzon” adlı sitede de 13 Nisan 2022’de Mehmet Fatih Eroğlu anarak gündeme getirmiş Celalettin Algan’ı.)
- Füsun Akatlı (1944-2010) zihni ve zihniyeti aydınlık, ileri görüşlü olduğu kadar öngörüsü de olan yazardı...
- “Primus in orbe deos fecit timor” (Yeryüzünde tanrıları yaratan ilk neden korkudur.)
- Bir gazete haberinden: Doğubeyazıt’ta Urartu uygarlığından kalma (2600 yıl önce) bir zar (tavla zarı) bulunmuş. Günümüzdekinin aynıymış… (Aslında günümüzdeki onun aynı!)
- Günümüz Türkçesi konusunda: “… Esasen bu Türkçe de Anadolu halkının öteden beri kullandığı dil değil. Modern Türk milleti için icat edilen yeni bir dildir.”… (Kim demiş bunu acaba?)
- “Neye güldüğünü söyle, sana kim olduğunu söylerim.” Marcel Pagnol (1895-1974)… Özellikle mizahçı yanıyla tanınan Fransız sinemacı, senaryo ve oyun yazarı…
- “Kavuklunun olduğu yerde kesinlikle bir pişekâr vardır!” (Eski bir ortaoyuncusu).