Yazılakalanlar 5... Eray Canberk’in yazısı...

Bu kısa yazılar bir okur / yazarın 1985 yılından bu yana kaleme aldığı değinmeler / çıkmalar, bir başka deyişle ya da eskilerin deyişiyle “derkenar”lardan seçilip derlenmiştir. Bu değinmeler / çıkmalar ilk kaleme alındıkları gibi bırakılmış olmakla birlikte temize çekilirken bilgi denetimi yapılmış, yanlışlar düzeltilmeye, eksikler giderilmeye çalışılmış, gerektiğinde yeni bilgiler eklenmiştir.

Eray Canberk

1992/2

Francesco Guicciardini (!483-1540), Machiavelli’yi eleştiriren İtalyan tarihçi, devlet adamı ve diplomat…

“Fena para iyi parayı kovar” demiş I. Elizabeth’in mali danışmanı Sir Thomas Greshan (1519-1579)…

Latince “Divide et impera” karşılığı olarak dilimizde “Ayır buyur” (siyaseti) deniyor…

Divan şairi Gaziantepli (Hâfız, Hasırcızâde) Mehmet Ağa (1804-1888) “Efendi diye meşhur olup da kendinden beklenen meselelerde âciz kalarak mahcup düşmektense, ağalıkla şöhret bularak beklenmedik faziletler ortaya koymak bir şereftir.” demiş. Hep memleketinde, pek az da memleketinin dışında yaşamış. Nüktedan bir kişiymiş. Nükteli konuşmaları fıkra gibi anlatılırmış. Bu fırkalardan biri de, İstanbul’da bulunduğu sırada Keçecizâde Fuad Paşa ile yaptığı bir sohbetle ilgili (Keçecizâde-Hasırcızâde) olanmış…

Divan şairi Nâbî “Herkesi mahrem-i esrar etme / Sırrını zîver-i bâzâr etme” demiş…

1994/2

Krates: İÖ 2. yüzyılda yaşamış, Kilikyalı, Stoacı filozof. Bergama (Pergamon) kitaplığının ilk yöneticisi.

Hilfü’l-Fudûl (Fazılların yemini / sözleşmesi): İslâmiyetten önceki dönemde ve Hz Muhammed döneminde, kim olursa olsun haksızlığa ve zulme uğramış kimseleri korumak üzere Mekke’de yapılan sözleşme.

Figanî Ramazan Çelebi (1505 ?, Trabzon-1532, İstanbul) Divan şairi; dilbilgisi, edebiyat ve hekimlik alanlarıyla ilgilenmiş. Oldukça serbest bir yaşam sürmüş ve dili belâsına (bir şiirinde, Kanunî’nin sadrazamlarından biri olan Damat İbrahim Paşa’yı yeren bir beyti yüzünden) idam edilmiş. (Bu şaire, kendisi de Trabzonlu olan hekim, edebiyatçı ve halkbilimci Mustafa Duman dikkatimi çekmişti.)

Revzen-i menkuş: Alçı ve renkli camlardan oluşan pencere; vitray, nakışlı cam.

Sabûh (Ar.): Sabahleyin sağılan süt. Sabah vakti içilen şarap. Mahmurluk gideren içki. / Cam-ı sabûhî: Sabah içkisi içilen kadeh.

Makedonya’daki Türklerin türettiği iki kelime: Düzem (düzyazı, nesir), dizem (şiir, nazım).

80. yaşı için şöyle demiş Dağlarca “Yaşamı Düşünmek” başlıklı şiirinde: “Yavaştır yeryüzü gökyüzü/Daha hızlanmıyor daha çeksen/Sen ki milyarlarca gün yaşadın biliyorum/Saydıkları yıl 80”

“Eski dünyalı bir insan için Doğu’da Batılı gibi, Batı’da Doğulu gibi yaşamaya kalkışmak en büyük talihsizliktir.” (?)

“Öğrencisinden de öğrenen bahtiyar insandır” dermiş Süheyl Ünver… Yine Ünver’in Kütahya’da gördüğü bir yazma eserdeki söz: “Âşık sever, sevmezlenir / Mâşuk bilir, bilmezlenir…” (M. Ertuğrul Saraçbaşı’ndan naklen…)