Yaşar Aksoy’dan Efeler İsyanı-Kuvayı Milliye Direnişi
“Efe” sözcüğü ağabey, mert adam, yiğit anlamında kullanılan otantik bir Türk tanımıdır. Zeybek toplulukları başkanına verilen ad olarak da bilinir. Osmanlı döneminde otoriteye karşı kendilerini dağların hakimi ilan eden çete başları için de “Efe” tanımı kullanılır. Kurtuluş Savaşı yıllarında Yörük Ali, Demirci Mehmet Efe, Gökçen Efe gibi sayısız efenin, daha yaygın askeri milli mücadele başlamadan düşmanla çete savaşları yaparak bağımsızlığımıza büyük katkıları olmuştur. Yaşar Aksoy, Kurtuluş Savaşı’nın 100. Yılı’nda yayımlanan incelemesi Efeler İsyanı - Kuvayı Milliye Direnişi’nde (Kırmızı Kedi Yayınevi), efeler ve zeybeklerle dağlarda Yunan işgaline karşı çarpışan Üsteğmen Zekai Kaur’un gizli kalmış hatıratıyla buluşturuyor.
Savaş ÜnlüYaşar Aksoy, efe kültürü uzmanı emekli öğretmen Ali İhsan Usta ile
SİVİL DİRENİŞİN TA KENDİSİ!
Efelik, Ödemiş’ten Aydın’a, Balıkesir’den Muğla’ya bir anlamda vatanını Emperyalizme, işgalciye, bozguncuya karşı koruyan ve savaşan bir “sivil direniş” kavramını içerdiği için yurtseverlikle bütünleşmiştir. Bu nedenle bu kavramın anlamı ve değeri, Kurtuluş Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçmesine karşın hâlâ hayli büyüktür.
İşgal, 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e çıkmasıyla başlamıştır. Ege Bölgesinde birçok şehir ve kasaba işgal altına alınır. Henüz Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türk ordusu cephede yok iken, Osmanlı döneminde her türlü dikta ve eziyete isyan eden efeler bir anda tarih sahnesine çıkarlar.
OSMANLI’DA EŞKIYA, İŞGALDE VATANSEVER!
Ömrünü Kurtuluş Savaşı araştırmalarına adayan Yaşar Aksoy’un, efeler ve zeybeklerle dağlarda Yunan işgaline karşı çarpışan Üsteğmen Zekai Kaur’un gizli kalmış hatıratıyla buluşturduğu, Kurtuluş Savaşı’nın 100. Yılı’nda yayımlanan yeni incelemesi Efeler İsyanı - Kuvayı Milliye Direnişi’nde (Kırmızı Kedi Yayınevi), vatan aşkıyla dövüşerek, canlarını feda ederek düşmanı püskürten efelerin dünyasına, efeler ve kızanlarının öykülerine tanık ediyor.
Efelerin Osmanlı döneminde eşkıya, işgal döneminde vatansever olduğu gerçektir. Aydın İncirova’da efeye ders veren bir yaşlı kadının onları düşmana karşı yönlendirmesini okurken yüzünüzde hafif bir gülümseme de belirecek.
AĞABEY, MERT ADAM, YİĞİT
“Efe” sözcüğü “ağabey, mert adam, yiğit” anlamında kullanılan otantik bir Türk tanımıdır. “Köy yiğidi, namus ve ahlak kabadayısı” anlamına gelen “Efe”, zeybek toplulukları başkanına verilen ad olarak da bilinir. Osmanlı döneminde otoriteye karşı kendilerini dağların hakimi ilan eden çete başları için de “Efe” tanımı kullanılır.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Yörük Ali, Demirci Mehmet Efe, Gökçen Efe gibi sayısız efenin, daha yaygın askeri milli mücadele başlamadan düşmanla çete savaşları yaparak bağımsızlığımıza büyük katkıları olmuştur.
Tüm efelerin tek amacı vardı. Bulundukları yöreyi saldırgan ve işgalci Yunan militarizminden, Rum ve Ermeni çetelerinin zulmünden korumak, Türk ordusu yetişinceye kadar bu ulusal tehlikeyi mümkün olduğunca engellemekti.
Aydın’ı Yunan işgalinden Yörük Ali Efe komutasında efelerin kurtardığı unutulmamalıdır. Tüm bu direnişe, Yörük Ali Efe’yi dağda direnişe ikna eden Üsteğmen Zekai Kaur tanıklık etmektedir.
Yörük Ali Efe
ANTİK ÇAĞLARA UZANAN TÜRK ŞÖVALYELERİ!
Efeler aslına bakılırsa birer “Türk şövalyesi”dir. Antik çağlara kadar uzanan binlerce yıllık geçmişleri var öyle ki Efes ve başka ören yerlerindeki taşlarda efe motifleri bulunuyor.
Kitapta, Halikarnas Balıkçısı’nın Aydın’ın işgaliyle ilgili ilginç gözlemine de yer verilmiş. Halikarnas Balıkçısı, Aydın’a vardıklarında kendilerini işgalcilerin ateşe verdikleri bir şehirde kendilerini bulduklarını, güzel Aydın’ın kül rengi bir şehre dönüştüğünü, efelerin bu vahşete isyan ettiklerini yazar.
Halikarnas Balıkçısı’nın zeybek kültürü ve giyimi hakkında da araştırmaları vardır - “Düşün Yazıları” kitabında bu konuya epey yer ayırmıştır-.
Efeler arasında da çekememezlik vardı. Yörük Ali Efe ile Demirci Mehmet Efe rakiptir. Yaşar Aksoy aralarındaki bu gerilimi kitabında şöyle açıklıyor:
“Gerek siyasi olaylar, yani Hürriyet ve İtilaf partisinin sinsi dedikoduları ile lider geçinen bu iki efenin arası gittikçe açılabilirdi. Her an silahlar patlayabilirdi.” (s.102)
Araya girenler sayesinde büyük bir olaya neden olmadan iki efe barıştırılmış.
Milli Mücadele’de cephede şehit olan efeleri de yazıyor Aksoy. Tire yöresinden Gökçen Efe de şehit olan efelerden biridir.
Üsteğmen Zekai Kaur’un hatıratının sayfaları, Demirci Mehmet Efe’nin katibi Galip Hoca’nın, yani bildiğimiz Celâl Bayar ile Ayyıldız Çetesi reisi Çakırbeyli Aydın (Menderes) Efe’nin dağda ilk kez karşılaşıp, tanışıp, kucaklaştığına şahit olması gibi birbirinden ilginç bilinmeyen olayları da açıklıyor.
EMPERYALİZME KALEMİYLE EFELENEN ÇAĞDAŞ BİR EFE; YAŞAR AKSOY!
Efe olur da farklı kişilikler olmaz mı? “Dokuzun Efe” meselâ... Bu ad nereden geliyor? Dokuz karısı olduğundan bu ad verilmiş. Sonra Yahudi Efe varmış tarihimizde; Hayim Efe.
Kitabın son bölümünde efe kültürüyle ilgili uzmanların, ünlü folklor bilimcilerinin görüşlere yer verilmiş. Yaşar Aksoy’un akşamları gazete çıkışı vapurda yaptığı efe sohbetleri ilgiyle dinlenirdi. Birkaçına denk gelmiştim.
Hür Efe gazetesinin Aksoy’un yaşamında ayrı bir yeri vardır. Gazetenin sahibi Şeref Üsküp tam bir efe hayranıydı. Yaşar Aksoy’la uğrardık yanına. Şeref Üsküp, içkisini yudumlarken bize coşkuyla efeleri anlatır, kendi yazdığı efe kitaplarını armağan ederdi. Yaşar Aksoy, o efe gazetesinde takma adla yazmıştır. Aksoy, imza günlerine, söyleşilerine de giyimli, kuşamlı efeleri götürürdü. Torunun adı da Efe’dir. Yaşar Aksoy, çağdaş bir efedir. Emperyalizme karşı mücadelesini kalemiyle, düşünceleriyle vermektedir. Efelenmektedir açıkçası… Kurtuluş Savaşı’nın 100.yılında kitaplarını arka arkaya cepheye sürmektedir…
Efeler İsyanı - Kuvayı Milliye Direnişi, tam bir efe külliyatı, okunması gereken bir kitap.