Yapı Kredi Kültür Sanat'tan İstanbul’un hafızası sergisi

Yapı Kredi Kültür Sanat’ın İBB ile ortak sergisi “Burası”, İstanbul’un çağlar boyu yaşam geleneğini her yönüyle keşfedeceğiniz bir sergi. 2017 yılına kadar Yıldız’da olan İBB Kent Müzesi Koleksiyonu ve Atatürk Kitaplığı Arşivleri’nden ilk kez sergilenen eserleri görmek için büyük bir fırsat.

Gila Benmayor

İstanbul’un hafızasını mı merak ettiniz? İstiklal Caddesi’ndeki Yapı Kredi Kültür Sanat’ta geçenlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından açılan “Burası” sergisini gezmenizi öneririm.

İstanbul tutkunları “Bu güzelim şehir her gün hafızasını giderek daha çok kaybediyor” diye hayıflanırken bu hafızanın titizlikle kamu kuruluşlarında muhafaza edilmiş olduğunu görmek o kadar sevindirici ki. Sergiyi birlikte gezdiğim Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Genel Müdürü Tülay Güngen’in anlattıklarını can kulağıyla dinliyorum: “İBB’nin elindeki zengin koleksiyonunu değerlendirelim, ziyaretçileri İstanbul’u kent ve ekoloji açılarından yeniden düşünmeye davet etmek istedik.”

1990 yılından 2017 yılına kadar Yıldız Sarayı’nda olan İBB Kent Müzesi’nin koleksiyonu, Yıldız, Cumhurbaşkanlığı’na geçince Atatürk Kitaplığı’nın deposuna kaldırılmış.

İBB Kent Müzesi, bağışlarla, satın almalarla ve vaktinde İBB’ye danışmanlık yapan sanat eleştirmeni Sezer Tansuğ’un İstanbul üzerine İnci Eviner, Ömer Uluç, Selma Gürbüz gibi sanatçılara ısmarlamış olduğu eserlerle yıllar boyunca zenginleşmiş. Gerçek bir hazine.

2017 yılından beri ilk kez gün ışığına çıkan bu hazineye, Atatürk Kitaplığı’nın modern yöntemlerle korunmuş zengin arşivi ve Yapı Kredi Kültür Sanat’ın bu sergi için güncel sanatçılara ısmarladığı yeni işler eklenince “Burası” sergisi şimdiye kadar gezdiğim en kapsamlı sergilerden biri diyebilirim.

KÜLTÜREL TAHRİBAT MÜZESİ

Küratörlüğünü Kevser Güler’in yaptığı sergi, Prof. Mehmet Özdoğan’ın kazısıyla ortaya çıkmış, bizi bir milyon yıl geriye götüren Yarımburgaz Mağarası’yla başlıyor. Kanal İstanbul rotası üzerindeki mağara, Asya’yı Avrupa’ya, Karadeniz’i Ege’ye bağlayan bir bölgede. Uygarlıkların geçiş yollarının üzerinde.

Ancak defineciler yüzünden Prof. Mehmet Özdoğan’ın tabiriyle “Bir kültürel tahribat müzesi” olarak varlığını sürdürüyor.

Daha önce “Göbeklitepe’ye Bakış” sergisiyle bildiğimiz güncel sanatçı Sinem Dişli, mağaradaki çeşitli tortulaşmaların yanı sıra tahribatı gösteren çarpıcı bir iş üretmiş.

İstanbul’u bir milyon yıl geriye götüren Sinem Dişli’nin bu güncel işine İBB Kent Müzesi Koleksiyon’undan deniz kabuğu, doğal taş ve camdan üretilmiş boncuklar, tohum ve bitkilerden üretilmiş tılsımlar eşlik ediyor.

II. Abdülhamit tarafından Yıldız Sarayı’nın bahçesinde kurulan Yıldız Çini ve Porselen Fabrikası’nda üretilmiş, Haliç kıyılarındaki çamur ve kilin kullanıldığı Eser-i İstanbul serisi de sergide. İstanbul’un jeolojik geçmişinin ve toprak yapısının izlerini taşıdığı için değerli. Şehrimizin doğa, çevreyle ilişkilerini Atatürk Kitaplığı’nın nadir eser koleksiyonundan da izlemek mümkün. Gravürler, kartpostallar, fotoğraf, haritaları incelemek bir gününüzü alabilir.

DEĞİŞEN KIVRIMLI KIYILARIMIZ 

Öte yandan günümüz sanatçılarının gözünden şehrimize bakmak isterseniz, Marina Papazyan sergi için ürettiği “Dimitri’s Binder” isimli eserinde İstanbul’un yakın tarihinde Tatavla’yı mercek altına alıyor. Yine sergide yer alan Nilbar Güreş’in 2010 yılında ürettiği “Mezarlar” ve “Kökleri Salmak” isimli iki işi kentsel dönüşümün tahribatını feminist bakış açısıyla ele alıyor. Kentsel tahribat derken İstanbul’un başına gelenlerden güzel bir örnek mi olur?

Gereksiz dolgular nedeniyle değişen ve geriye gelmemek üzere kaybettiğimiz güzelim kıvrımlı kıyıların başlarına gelenler Gökçen Erkılıç ve Ahmet Ünseveren’in “Bu Bir Çizgi Değildir” video çalışmasında. Çalışma hava fotoğrafları, tarihi haritalar ve güncel haberlerden yararlanılarak üretilmiş. İstanbul Havalimanı, Yenikapı dolgusu, Marmara’daki müsilaja da odaklanıyor. Deniz Aktaş, Nalan Yırtmaç, Yasemin Özcan gibi güncel sanatçıların İstanbul odaklı eserlerini, İBB Kent Müzesi koleksiyonundaki Civanyan’ın eşsiz doğa tabloları, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Kariye’si, Nazmi Dayan’ın  1946 yılında yaptığı belge niteliğindeki Tekfur Sarayı ile birlikte izlemek benzersiz bir yolculuk. 

İstanbul’un yeryüzündeki biricik konumuna, zenginliğine, kültürel mirasına sahip çıkan ve üstelik tam bienal tadındaki sergiyi kaçırmayın. Şubat ayına kadar sürecek.