Vitrindekiler... (28 Ağustos 2022)
Cumhuriyet Kitap Dergi’den haftanın okuma önerileri...
Cumhuriyet Kitap Eki
Bizler Büyüyünce / Emin Özdemir / Cumhuriyet Kitapları / 96 s.
Emin Özdemir’in Türkiye’nin güzel çocukları için yazdığı ve 1970’lerin son dönemindeki Türkiye’nin kültürel, toplumsal yapısının da yansıtıldığı romanında, ülkenin farklı yerlerinde oturan Özgür ile Yeter adlı iki çocuğun mektuplarını okuyacaksınız. İkisi de ilkokul beşinci sınıf öğrencisi farklı kültürlere sahipler ancak zamanla bu iki çocuk arasında sıcak bir dostluk kuruluyor. Yeter’in yazdıkları zaman zaman Özgür’ü üzüyor, zihninde bazı sorular uyandırıyor. Bunları annesine, babasına yöneltiyor, çoğu kez açık seçik yanıt alamıyor. Yeter ise Özgür’ün yazdıklarına şaşırıyor, kendince yorumluyor ve onun da zihninde sorular oluşuyor.
Anıtkabir’deki Kadın Eli: Sabiha Rıfat Gürayman / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 136 s.
Endüstrileşme sonrası bir iktidar alanı olan teknolojinin toplumsal cinsiyetle ilişkisi hep sancılı olmuştur. Türk kadınlarının erkek mesleği olarak tarif edilen bu meslekte var olma istekleri ve kararlılıkları ancak Atatürk’ün desteği ve yönlendirmesiyle mümkün olabilmiştir. Bu kitapta, Türk mühendis kadınların cesur öncüsü olmayı başarmış Sabiha Rıfat Gürayman’ın yaşamı Anıtkabir inşaatına koşut anlatılmaktadır. Çünkü o, büyük bir hayranlık ve minnetle andığı Atatürk’e olan borcunu Anıtkabir inşaatındaki göreviyle ödediğini ifade etmiştir.
Katedral’de Sohbet / Mario Vargas Llosa / Çev. Süleyman Doğru / Can Yayınları / 808 s.
Acaba Peru tam olarak ne zaman çuvallamıştı? “Bu koşturmaca beni susattı,” diyor Santiago. “Gel hadi bir şey içelim. Buralarda bildiğin bir yer var mı?” “Yemek yediğim bir yer var,” diyor Ambrosio. “İsmi Katedral, garibanların mekânı, bilmem beğenir misiniz?” “Eğer soğuk biraları varsa beğenirim,” diyor Santiago. “Gidelim, Ambrosio.” 1950’ler Lima’sı, General Odría diktatörlüğü dönemi. Farklı sınıflara mensup Zavalita ile Ambrosio yıllar sonra tesadüfen karşılaşıp Katedral adlı barda sohbete dalınca özgürlük ve özgürlüğün yitirilmesi etrafında gelişen bir anlatı ortaya çıkar. Mario Vargas Llosa’nın, “Hiçbir romanım bana onun kadar emeğe mal olmadı, eğer yazdıklarım arasında yangından sadece bir romanımı kurtarmak zorunda kalsaydım onu kurtarırdım,” diye tanımladığı Katedral’de Sohbet Peru tarihini kişisel yaşanmışlıklarla kesiştiren bir başyapıt.
Tuzun Kitabı / Monique Truong / Çev. Nuray Önoğlu / Livera Yayınları / 312 s.
Tuzun Kitabı, 1930’lu yılların Paris’inde Gertrude Stein ve Alice B. Toklas çiftinin yatılı aşçısı olarak çalışmaya başlayan Vietnam asıllı Bình’in hikâyesi. Stein ve Toklas’ın, dönemin ünlü sanatçılarının uğrak yeri olan 27 rue de Fleurus adresindeki evlerini merkeze alan roman, Truong’un zaman ve mekânda ustalıkla yaptığı sıçramalarla Bình’in sömürge dönemi Vietnam’ında babasının gölgesinde geçen çocukluğundan Paris’te kendine yeni bir hayat kurma çabalarına kadar uzanıyor. Truong’un, Alice B. Toklas’ın Yemek Kitabı’nda Vietnamlı bir aşçıdan bahsetmesine rastlamasıyla birlikte kaleme almaya karar verdiği Tuzun Kitabı, cinsel kimliğinden dış görünüşüne kadar döneminin ötekisi olan Bình’in yaşama tutunma ve bir yere ait olma çabasının etkileyici bir anlatısına dönüşüyor. 2004’te PEN / Robert W. Bingham, ALA Stonewall ve Young Lions ödüllerine değer görülen bu ilk romanında Truong tarihin etkileyici bir dönemini arka plana alarak okurlarını yetkin bir roman kahramanıyla tanıştırıyor.
Neşeli Militanlık-Toksik Zamanlarda Direnişi Örmek / Nick Montgomery, Carla Bergman / Çev. Gülnur Elçik / İletişim Yayınları / 264 s.
Nick Montgomery ve Carla Bergman, Neşeli Militanlık’ta, zamanımızın tükenmişlik, kaygı, şüphe, ahlâkçılık, utanç gibi güçsüzleştirici eğilimleri derinleştiren boğucu atmosferinde, gerçekten etkili ve gerçekten insanlara iyi gelecek bir direnişin yolunu yordamını arıyorlar. “Sekter radikalizm” dedikleri tutuma karşı, neşeli militanlığı öneriyorlar. Onlara göre sekter radikalizm, radikal politikayı ortak ve güçlendirici bir süreç olmaktan çıkartarak rekabetçi bir performansa dönüştürüyor; insanları “kendini diğerlerinden daha radikal hissetmenin memnuniyeti” ile “yeterince radikal olmamanın üzüntüsü” arasında savurup duruyor. Buna alternatif olarak önerdikleri neşeli militanlığı, dostluğa, özgürlüğe, sevgiye, yakınlığa, özene, güvene, sorumluluğa değer veren ve insanı “hissedebilir ve yeni şeyler yapabilir hale getiren” bir aktifleşme olarak düşünüyorlar.