Uluslararası Caz Günü, İstanbul’da sürüyor

Uluslararası Caz Günü, İstanbul’da da çeşitli konserlerle kutlanırken Borusan Müzik Evi’nde “İkiz Cabin Crew” salonda ya da radyolarında konseri izleyenleri cazla uçurdu.

Yazgülü Aldoğan

Dünya Dans Günü’nden sonra Uluslararası Caz Günü’nü de kutladık. İstanbul’da yaşamanın zorlukları yanında mutlulukları da var: Birçok kurum 2011 yılında Unesco’nun kabul ettiği bu özel günü çeşitli etkinliklerle kutluyor. Ben İstiklal Caddesi’ndeki Borusan Müzik Evi’nde “İkiz Cabin Crew” grubunun konserine gittim. Malum sabahına 1 Mayıs. Her yer Çevik Kuvvet, polis, barikat, Taksim Meydanı’nı kapama çalışmaları çoktan başlamış. Bir yandan Trabzonspor’un erken şampiyonluk kutlamaları olacak, onun önlemleri! Galata’da oturunca en yakın yere gitmek lazım. Borusan Müzik Evi, çok şahane, nasıl daha önce gelmemişim, çok kızdım kendime, eminim ki bütün gün İstiklal Caddesi’nde dolaşanların yüzde 90’ı burada ne güzel konserler olduğundan habersizdir!

MÜZİSYENLER STOCKHOLM’DEN

İkiz Cabin Crew, üçü de ayrı yerlerde yaşayan üç müzisyenden kurulu; Transit, Stockholm Jazz Record’dan yayımlandı. Borusan Müzik de caz müziğinin dünyadaki insanları birleştirmesine vurgu olarak bu grubu seçmiş. Pandemi döneminde herkes gibi evlerinde kalan müzisyenlerden davulcu ve perküsyoncu Mehmet İkiz, ne zamandır aklındaki Transit adlı projeyi hazırlamış, hayat normale dönünce müzisyen arkadaşlarıyla buluşup beş gün boyunca çalarak 45 dakikalık müziği kaydetmişler. Tabii canlı konserde dört parçayı iki saatte çaldılar, araya doğaçlamalar, özel session, “uçuşlar” girdi. Müziğin hikâyesi de güzel: Baştan sona bir uçak yolculuğu anlatılıyor. Bilet denetimden başlayıp kalkış, uçuş, varış, iniş vb bütün aşamaları “uçmuş”lar! Stockholm’de yaşayan İkiz, davulun yanı sıra ses çıkaran her şeyi “çalıyor” ve şahane sesler elde ediyor. Birbirinden özel aletlerle çeşitli tınılar yarattı, vurmalı çalgıcı olarak. Saksonya’dan Antalya üzerinden İstanbul’a gelen saksofoncuya çok az iş düştü ama çaldığı zamanlar harikaydı. Galiba grubun en yetkin diğer elemanı, klavyeci, aynı zamanda piyanist de olan. Müzik, sanat, sanatçının o eseri yaratırken neyi düşündüğü, neyi amaçladığı ve bunu seyircisine, izleyicisine nasıl geçirdiği çok anlamlı. İkiz, çaldıkları parçaları hep anlattı, biz de gözümüzü kapayıp uçağa binip uçtuk!

DANS, BEDENLE İFADEDIR

Tıpkı bir gece önceki CRR’de Dünya Dans Günü’nde izlediğimiz İsrailli topluluk Batsheva Ensemble’ın gösterisinde verdiği mesajlarla uçtuğumuz gibi. Dansçılar zaman zaman konuşarak ama tabii ki çoğunlukla bedenleriyle ifade ettiler mesajlarını. Siyah takım elbiselerle yaptıkları sandalye dansının anlamını çok merak etmiştim. Dansçıların tümü senkronize aynı hareketleri yaparken biri devamlı yere düşüyor, biri de iskemlesine zıplıyordu. Onu da çözdük: Hamursuz bayramında söylenen İbranice şarkı eşliğinde yapılan dansta yere düşen Tanrı’ya itaat etmeyeni canlandırıyor. Sonunda soyunmaları ise Yahudilere yapılan zulmü anlatıyor. Herkes dansçıların vücutlarının nasıl kemiksiz gibi eğilip bükülebildiğine hayran olurken sanatçıların gerek müzik, gerek dans, hangisi sanat dalı olursa, performansları için gece gündüz demeden nasıl ve ne kadar çalıştığını hatırlaması gerek. İyi ki varlar ve sadece bir gün değil, hayatımızda hep olsunlar!