Ulucan Kardeşler ve müziğin derinliği

Sanatsal yaratıcılık denen tılsımlı kudretin oluşmasında genlerin ve aile ortamının payının yanı sıra kişinin coşkulu ve disiplinli bir çalışma düzeni içinde olması gerektiği de bilinegelir. Özellikle müzik sanatı örneklerinde anne, baba ve çocukları da kapsayan yakınlık içinde ortaya dökülen yaratıcılığın örneklerinden söz edilir.

Erhan Karaesmen

Wagner ailesi fertleri başta olmak üzere, önemli bazı diğer müzisyenlerin artlarından gelen aile kuşaklarına yaratıcılık genlerini iletmiş oldukları örneklerle anılır. 

Oistrakh Ailesi (David, Igor, Valerie), Menuhin ailesi (Yehudi, Hephzibah, Jeremy) bunlar arasında özendirici ve iz bırakıcı örnekler olarak önde gelir. Müziksel yaratıcılıktan payını almış  kardeşlerin örnekleri olarak da ülkemizin uluslararası takdir toplamış ikiz müzisyenleri Pekinel’ler ile Fransız Katia ve Marielle Labeque kardeşler bilinir. Günümüz ortamında, erkek kardeş kemancı, kız kardeşleri piyanist olarak yetişmiş ve başarılı olmuş bir müzisyen ailesi örneği olarak Ulucan’lardan özellikle büyük abla Birsen ve erkek kardeş Özcan’dan oluşan ikilinin uluslararası başarılarını anımsatmakta yarar görüyoruz. 

Bulgaristan Türk dünyasından kültüre çok değer veren ve  sanatsal duyarlılık taşıyan bir aile ortamında, Sofia’da çok küçük yaşlarda ortaya çıkan yetenekleri, Ulucan kardeşlerin  Türkiye’ye gelişlerinden  sonra da   yeni özendiricilik unsurlarıyla beslenme şansı buluyordu. Birsen piyanoda, Özcan kemanda klasik konservatuvar eğitimi yanı sıra aldıkları ek özel dersler ve sosyal ilişki çevrelerinin yönlendiricilik gayretleriyle genç yaşlarda uluslararası eğitim dünyasında  yer buluyorlardı. Kendilerine çok sıcak ve yakın bir sahip çıkıcılıkla ilgi gösteren büyük müzisyenlerimiz İdil Biret ve Ayla Erduran yönlendiriciliğinin de bu yurtdışı açılımlarda pay sahibi olduğu açıktı. Sanat kültür dünyamızın önde gelen değerli büyüklerinden Melih Cevdet Anday’ın ve Nejat Eczacıbaşı’nın da dahil olduğu  yönlendirici bir ilgi grubunun varlığından da söz edilmeli; Ulucan’ların gelişme çizgisindeki yerleri dolayısıyla bu değerli insanlar bir  kez daha saygı ile anımsanmalıdırılar. Yurtdışına ilk açılışları Londra ağırlıklı olarak başlayıp İngiltere’nin önemli kültürel eğitim kurumlarında devam eden ve genç yaşlarda onlara uluslararası konserler verme yolunu açan başarılı gayretleri dikkat çeker olmuştu. Ünlü kemancı, orkestra şefi ve üst düzey müzik eğitim programları düzenleyicisi Maxim Vengerov ile kuvvetli bir dostluğa dönüşen tanışıklıkları her iki kardeşin gelişmesinde anlamlı katkılar sağlamıştı. Birsen Ulucan’ın Almanya’nın Saarbrücken kentindeki Vengerov eğitim programlarındaki baş piyanist yardımcısı olduğu da hatırlanmalıdır. Aynı dönemlerde, Özcan Ulucan’ın da  Vengerov ile yakın çalışmalar içinde bulunduğu ve birlikte çeşitli konser programlarında yer aldığı görülmekteydi. Ulucan kardeşler bu yol kesişmelerinin Vengorov’un ağzından “Bu tesadüf bir karşılaşma değil çocuklar” sözleriyle değerlendirilmiş bulunduğunu zevk ve kıvançla anımsamaktadırlar.

Birsen ve Özcan Ulucan kardeşlerin, son çok başarılı bir ses kaydını, Ulucan Duo (Mozart/Debussy/Strauss: Keman-Piyano Sonatları)  başlığını taşıyan bir CD ile müzikseverlere düzenli ve canlı bir birliktelik sergileyen yorumlarıyla sunduğunu; bizleri bugünlerde hasretini çektiğmiz ortak anlayış,  kavrayış, kardeşlik dolu ve huzurlu anlara  müzikle taşıdıklarını  söylemek isteriz. 

Ayrıca, ÇAĞSAV müzik ses kayıt ve CD hazırlama etkinliklerinin de başarılı yürütücüsü ve değerli müzik dünyası insanı Şefik Kahramankaptan’ın bu oluşumlardaki payını, katkısının altı çizilmelidir.