Tiyatro Eleştirmenler Birliği başkanı Ragıp Ertuğrul’un ardından
Tiyatro dünyası değerli bir tiyatrocuyu, TEB başkanı, yazar, eleştirmen Ragıp Ertuğrul’u yitirdi. Ertuğrul'u akademisyen Zehra İpşiroğlu'nun yazısıyla anıyoruz
Zehra İpşiroğlu“Hocam sizi tahmin edemeyeceğiniz kadar çok seviyorum” dedi Ragıp ”Sizi tanıdığımdan beri… Her zaman yanımda, arkamda oldunuz...”.
Bu bir veda mı?
Ragıp’ın aramızdan ayrılmadan bir süre önce bana çok zor konuşarak, konuşurken duraklayarak sesli mesaj olarak bıraktığı bu sözleri beni alarma geçirmişti. Neden durup dururken böyle bir şey söylüyordu, yoksa bu bir veda mıydı?
Birkaç ay önce birlikte tiyatroya gidecektik ki Ragıp korona oldu. Hiç önemsemedim. Sabırsızlıkla iyileşmesini bekliyor, arada bir mesaj atıyordum. Ama hastalığı sürüyordu, derken zona oldu ardından da bütün bağışıklık sistemi çöktü. Bu süreç içinde mesajlaşmaya başladık, sık sık haberleşiyorduk, ama Ragıb’ın sesi giderek daha kötüleşiyordu.
BİRLİKTELİĞİN TADINI ÇIKARTMAK
Geçen sonbahar çocuk tiyatrosu uzmanı Prof.Dr. Nihal Kuyumcu, Ragıp ve ben önce boğazda yemeğe sonra da Enka’da Genco Erkal’in nefis Ahmet Arif oyununa gitmiştik. Aşırı esintili, neredeyse soğuk bir gündü ama Ragıp incecik kısa kollu tişörtüyle soğuğa meydan okuyordu. İşte enerjik, sağlıklı ve güçlü olmak böyle bir şey diye düşünmüştüm. “İlk fırsatta yine birlikte böyle güzel bir oyuna gidelim” demişti Ragıp ayrılırken. Ama ne yazık ki bu fırsatı yakalayamadık.
OLUMLU ENERJİ, UMUT VE NEŞE
Ragıb’ı tanıdığımda daha yirmi yaşında bile yoktu. İstanbul Üniversitesi’nde Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği Bölümü’nün kurulma aşamasında benim ilk öğrencilerimdendi. Tiyatro sevgisi, heyecanı beni etkilemişti, ama belki de en çok etkileyen yaşam dolu, neşeli haliydi, hayata olumlu bakmasıydı. Kendileriyle barışık olmayan, en küçük fırsatta başkalarını karalayan insanlardan hep uzak durmaya çalışmışımdır. Ragıp ise tam tersiydi umut doluydu, iyimser bakıyordu dünyaya. Hani bazı insanlar vardır, bir şeyler ters gitmiş bile olsa olumlu enerjileriyle insanı rahatlatırlar, Ragıp da öyleydi işte.
O dönemde arada bir öğrencilerimle katıldığım TV programları oluyordu. Gençlik ve eğitim üzerine yaptığımız, ÇYDD’nin kurucularından Psikiyatr Prof.Dr.Aysel Ekşi’nin yönettiği programda benim ve o dönemdeki asistanım Prof.Dr.Fakiye Özsoysal’ın aşırı eleştirel, radikal duruşuma karşın Ragıp’ın neşeli, sevecen hali güzel bir denge oluşturmuştu. Hiç unutmuyorum, söyleşide Rıfat Ilgaz ve "Hababam Sınıfı"ndan, güldürünün insanları rahatlatıcı etkisinden söz etmişti. Otoriter bir ortamda Rıfat Ilgaz’ın "Hababam Sınıfı" eğlenceli bir karşı koyuşu dile getiriyordu. Gülme, güldürü tam Ragıb’a göreydi. Nitekim yüksek lisans tezini kabare tiyatrosu üstüne yazdı. Karl Valentin, Haldun Taner, Ferhan Şensoy üzerine ne kadar çok konuşup tartışmışızdır.
İŞ VE DENGE İNSANI
Laf üretmekten çok eyleme geçmesi, çözüm araması çok hoşuma gidiyordu. İnsanlar boşa kürek çekerken, sürekli konuşup hiçbir şey yapmazken Ragıp iş çıkarıyordu. Denge insanıydı Ragıp. Organizasyon işleriyle oldum olası aram iyi değildir, Ragıb’ın bu alandaki yeteneğine de hayrandım. Bu açıdan onun Tiyatro Eleştirmenler Birliği’nin yöneticisi olmasını çok desteklemiştim. TEB Oyun dergisinin bir an önce online dergisi olarak çıkması için Ragıb’ı harekete geçirdiğimde de hemen işi ele aldı, dergi editör Tijen Savaşkan’ın çabasıyla kısa bir sürede yayınlandı. TEB’de gerilime yol açan Showcase’i de en iyi niyetle düzenlemişti, bu nedenle bu girişiminin birden farklı bir renk almasına üzülmüştüm. O günlerde “Sizinle konuşmaya çok ihtiyacım var hocam” demişti Ragıp. “En yakın zamanda buluşalım” Ne yazık ki bunu da başaramadık.
Çeşitli zamanlardan çeşitli sahneler bir film şeridi gibi gözümün önünde canlanıyor: Ragıp ve diğer öğrencilerimle gittiğimiz oyunlardan sonra güzel bir mekanda bir araya gelip üzerinde tartışmamız, Cihangir’deki evimde TEB Oyun dergisi buluşmalarımız, Ragıp’la yüksek lisans tezi olan kabare tiyatrosu üzerine konuşmalarımız, üniversitede tiyatro eleştiri yüksek lisans seminerlerimdeki aşırı atılgan ve etkin hali, annem sanat tarihçisi Nazan İpşiroğlu’nun aramızdan ayrılmasından hemen sonra Ayaspaşa’da denize bakan terasında bir araya gelerek onu anmamız ve daha nice nice sahneler….
Ragıb’ın tiyatro eleştirilerini eleştiriden çok anlık izlenim gibi yazması ve benim tiyatrodaki çalışma ve araştırma alanım olan toplumsal cinsiyet konusuna pek ilgi göstermemesi gerçi benim açımdan üzücüydü, çünkü insan sevdikleriyle paylaşmak ihtiyacını çok duyuyor, ama herkesin kendi yolu vardır, Ragıb’ın da yolu da benimkinden farklıydı, bunu kabul etmek zorundaydım.
Bazı insanlar vardır ölümü onlara hiç konduramazsınız, Ragıp da bunlardan biriydi. Güleç yüzü, neşeli hali bir an bile gözümün önünden gitmiyor. Onu çok özleyeceğim.