Sur’da bu kez şenlik var
Diyarbakır’ın terör olaylarıyla anılan Sur Semti, Kültür Yolu Festivali ile sanatla barış ve bayram yaşadı.
Yazgülü AldoğanHava sıcak, arada bir sanki serinletmek için yağmur çiseliyor. Hafta sonu Diyarbakırlılar çoluk çocuk sokakta. Onlara yerli turist gruplarının yarattığı kalabalık katılmış, tarihi Sur bölgesini hınca hınç doldurmuş.
Bir dönemin Hendek olayları, işgal, terör, kan ve gözyaşı ile anılan bölgesinde, bu kez geçmişin üzerine bir sünger çekilmiş, hanlar, hamamlar, kiliseler, müzeler, sokaklar yenilenip kültür ve sanatla donanmış; resmin, fotoğrafın, müziğin birleştiriciliğiyle barış çubukları yakılıyor. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, sonbaharda, sadece Diyarbakır’da değil, İstanbul Beyoğlu, Ankara, Konya, Çanakkale’de düzenlediği Kültür Yolu Festivalleri’ni, bakanlık muhalif gazete diye görüp bizi önemsemese de ben önemsiyorum. Halkın ücretsiz olarak kültür ve sanatla buluşabilmesi, sosyalleşmek için AVM’lerde boş bedava dolaşmak yerine özellikle gençlerin, kadınların ufkunun açılması demek.
İTALYAN RESSAMLAR
Diyarbakır’daki Sur Kültür Yolu Festivali’ni Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın değil, DOSSİ DOSSİ Holding’in daveti üzerine izleyebildim. Zaten Dossi Dossi de bakanlığın daveti üzerine festivalde yer almış. Yönetim kurulu başkanı, iş insanı, aslen Doğu Beyazıtlı ama biraz da hanım köylü, dolayısıyla İtalyan sayılabilecek Hikmet Eraslan’ın resim koleksiyonu “İtalyan Ressamlar Diyarbakır’da” sergisiyle tarihi Diyarbakır Paşa Hamamı’nda görülebiliyor. Sergi önce Surp Gragos Kilisesi bahçesinde verilecek ve ardından Ermeni mutfağından sunulacak mönü ile gala yemeği yapılacaktı, sonra nedense bakanlık kararıyla hamama alınmış. Eserler kilisede daha rahat sergilenirdi ama tarihi hamam da çok değerli. Hikmet Eraslan koleksiyonundan seçilmiş 40 eserin bir kısmı oryantalist bakış açısını temsil ettiği için hamama da yakışmış. Hikmet Bey ayrı bir yazı konusu!
ÇEŞİTLİLİK ÇOKTU
Bakan yardımcısı, Beyoğlu Belediyesi başkanlığından yakın tanıdığım Ahmet Misbah Demircan, bakanlığın adeta kültür kısmını yüklendi. Bu festivalde de emeği büyük. Uzman şef Vedat Başaran’ın başında olduğu GastroDiyarbakır, ünlü kahvaltı mekânı tarihi handa şölene dönüştü, tarihi serpme kahvaltı tanıtıldı, ki biz zaten biliriz! İşin sanat kısmına dönersek, beni en çok etkileyen bölüm, Coşkun Aral, İzzetin Keribar, Lütfü Özgünaydın, Yusuf Tüvi, İbrahim Zaman, Ozan Sağdıç ve Ali İhsan Öztürk, duayen fotoğrafçıların eserlerinden oluşan “Siyah Beyaz Diyarbakır” sergisi oldu. Bir kısmı artık iki büklüm olmuş ama hâlâ fotoğraf makineleri ellerinde ustalar, çalışmaktan da geri durmadı; Fotomaraton’a katılan gençler de onlara büyük ilgi gösterdi. Diyarbakırlılar elbette İç Kale’de açılan Refik Anadol’un dijital eseri “Rönesans Rüyaları” enstalasyonuyla büyülendi. Bahçedeki Türkiye Jokey Kulübü’nün 11. Resim Sergisi’nde yer alan 39 at temalı resim de çok çarpıcıydı. Keçi Burnu’nda açılan Devrim Erbil’in “Teknikler ve Renkler Karma Sergisi”ni ise kaçırmışım! Görülecek, gezilecek o kadar çok şey vardı ki, 24 saate sığmasına imkân yoktu!
DEVLET YAPINCA SERBEST
Halkın ilgisini en çok konserlerin çektiğini söylemeye gerek yok. Müziğe, festivallere, konserlere halkın ilgisini bakanlık da görüyor ki düzenliyor. Peki kendi düzenlediklerinin dışındaki festivallerin ve konserlerin iptal edilmesine, yasaklanmasına ne demeli? Diyarbakır’da Türkçe, Kürtçe, Ermenice şarkılar söyleniyor. Hafta sonu Yavuz Bingöl ve Oğuzhan Koç konseri vardı. Bugün Ladies Quartet, Züleyha Ortak var. Bakan Ersoy, Dengbej Divahanları’nı dinledi. Dün Senforock vardı. Ahmet Misbah Demircan, Oğuzhan Koç konserinden tweet atıyor, binlerce kişinin eğlenmesinden mutlu. Ya iptal edilenler? Bakan Ersoy, diğer festivallerin ve konserlerin de yapılması için göz kulak olsa, AKP milletvekillerine konser basmamalarını rica etse keşke?
8 Ekim’de başlayan ve dokuz gün sürecek Sur Kültür Yolu Festivali’nde, resmi rakamlara göre 2 binden fazla sanatçının katılımıyla 600’den fazla etkinlik gerçekleşiyor. Konser, sergi, tiyatro, söyleşiler, atölyelerle Diyarbakır, farklı bir yaşam biçimi de olabileceğini görüyor. Baro başkanı avukat Tahir Elçi’nin vurulduğu yerde, tüylerim ürpererek bunları düşünüyorum, onların istediği de farklı değildi ki? Yerle bir edilmiş Ermeni kilisesini gezerken duvarlara resim yapıldığını görüyorum, yönetici gözyaşlarıyla anlatıyor, “Buralarda asılı ikonaları paramparça ettiler, bari duvara resim yapalım da kalsın diye ressamlar boyuyor şimdi.” Yıkılan gecekonduların yerine TOKİ, bölge yapısını bozmayan binalar yapıyor. Buranın sahiplerinden ucuza kapatılmış binaların yerine şimdi çok büyük paralara satılıyor elbette. Yaralar en güzel kültür sanatla sarılıyor diyelim.