Sevgi çıkar bilmez! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...

Elif Aksu Kaya’nın sakin bir Türkçeyle bizden kıldığı “Hediye Tohum”da Gilles Abier; bir sevgi, dayanışma ve direnç öyküsü sunuyor okuruna. Sabrın, inceliğin, anlayışın, paylaşmanın değerini vurgularken, doğanın hükmedeni değil parçası olduğumuzun da altını zarafetle çiziyor.

Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

 

Bazen hepimize şaşırtıcı gelebilir ne ki kitaplar bizim hayatımızdan da anlar, izler taşır. Çocuklar için yazılanlarsa alıp sizi çocukluğunuza götürür. Bu olgu insanın elleriyle yarattığı, farkında bile olmadan destek verdiği ortak sorunlar nedeniyle de böyledir. Yazarın başarısı hem çağında/ yakın uzak çevresinde olup bitenleri dert etmesinde hem de bunları öyküsü / anlatısı aracılığıyla yansıtmaktaki ustalığında saklıdır.

Gilles Abier hepimizin, her an yaşayabileceği ya da kendimizi bir anda içinde bulabileceğimiz sıradan bir yaş gününün güncesini sakladığı yapıtında günümüzün yaşamsal sorunlarından birçoğu üzerine kafa yormamızı, sakin ne ki derin derin düşünmemizi diliyor.

BÜYÜK BEKLENTİ, KÖTÜ SÜRPRİZ!

Bencilliği, kırıp dökmeleriyle tanınan İgor’u birkaç gündür doğum günü heyecanı sarmıştır. Ne ki İgor’un derdi, varsa yoksa hediyelerdir. Yakın akrabalarının alacakları hediyeleri bile belirlemiştir.

Öyle sürprizlere yer yoktur. Dahası sınıflandırır bile gelmesi olası (ona kalırsa “zorunlu”) hediyeleri. Değilse konuklarının ağırlanması, partinin güzel ve başarılı geçmesi, arkadaşları ve yakınlarıyla bir arada olmanın coşkusu ona epeyce uzak değerlerdir.

Parti, beklentilere uygun olarak akıp giderken İgor’un dedesi çıkagelir. İgor’un, odasına girmesini izne bağladığı kardeşi Elena bir ara ortadan kaybolur. Sıra, partinin en heyecanlı bölümündedir artık. Ne zamandır sabırsızlanan İgor, hediyelerine kavuşmak üzere bodruma koşar. Ne ki hediyelerden eser yoktur.

Dedesi, içinde fındık büyüklüğünde kavruk bir tohumun yer aldığı eski bir kibrit kutusunu uzatır İgor’a. O tohum filizlenip büyüdüğünde ve meyveye durduğunda, ancak o zaman kavuşacaktır doğum günü hediyelerine. Bu işi de İgor, kimseden yardım almadan, kendisi yapacaktır. Ve çekip gider dede. Çılgına döner İgor. Kutuyu pencereden fırlatır... Sonra? Sonrası Hediye Tohum’da.

NEREYE GİTTİ O ÇİÇEKLER?

Yapıtı okurken düşündüm de ev içlerinin yanında pencere önlerinin, balkonlarımızın, bahçelerimizin, duvar dışlarının bile çiçeklerle bezeli olduğu günler geride kaldı. Ve o çiçeklerini onlarla konuşarak büyüten, güzelleştiren komşularımız da yok artık.

“Çiçeklerle konuşulur mu? Çocuk musun sen...” yaklaşımı yaygınlaştı sanki. Doğrudur; yalnızca çocuklar seslenirse çiçeklerine ya da müzik dinletirse fidanlarına, ancak bu durumu yadırgamıyoruz belki de.

Dedenin, başlangıçta İgor’a ceza gibi gelen “armağan”ı aslında bir ata tohumdur. Çiçeklerin, ağaçların, börtü böceğin de sevgiyle büyüdüğü/ yetiştiği, meyveye durduğu gerçeğinin yanı sıra işte bu “ata tohum” gerçeği ve bu birikimin kıymeti üzerine de yeniden düşünelim, dahası gereğini yapalım istiyor Gilles Abier.

Uyurgezer Yayınları, yazarın çağrısını derinden duyumsayıp kitabın arka kapak içine sabitlediği küçük bir zarfa “insanlığın binlerce yıllık tarım serüveninin günümüze ulaşan mirası, ata tohum” örnekleri de iliştirmiş.

Kendi tohumumuzu kullanmamızın yasaklandığı günümüzde yazarın ve onun seslenişini çoğaltan yayınevinin bu tavrı da her türlü takdirin üstündedir.

 

Hediye Tohum / Gilles Abier / Resimleyen: Çağla Yiğit / Çeviren: Elif Aksu Kaya / Uyurgezer Yayınları / 64 s. / 9+ / 2022.