Serdar Şahinkaya’dan ‘Devrime Doğru İlk Adım’... Işık Kansu’nun söyleşisi...

Dr. Serdar Şahinkaya, ‘Devrime Doğru İlk Adım: Mustafa Kemal Paşa’nın Halkçılık Programı (Telgrafhane Yayınları) adlı incelemesinde, Türkiye’nin tam bağımsızlığa ve Cumhuriyet’e doğru yol alırken en önemli sınır taşlarından biri olan 13 Eylül 1920 tarihli “Halkçılık Programı”nın tam ve eksiksiz halini gün ışığına çıkararak okuyucularla buluşturuyor. Osmanlı’nın yıkılışı sonrası Anadolu’da yakılmaya başlanan devrim ateşlerinin, halkçı bir özle büyüyüp, yüzyıllar süren bir karanlığı yurttan kovuşunu farklı bir cepheden inceliyor. 18 Kasım 1920’de TBMM kürsüsünden okunan ‘Halkçılık Programı’nı, Cumhuriyet’in adeta değişmez yasası olarak bir kez daha ortaya koyuyor.

Işık Kansu

‘BÖYLE BİR PROGRAM YOKTUR’ TARTIŞMALARINA NOKTA!

- Devrim tarihinde önemli bir yer tutan 13 Eylül 1920 tarihli “Halkçılık Programı’nın tam ve eksiksiz halini yayımlama onuru size düştü. Metni buluşunuzun bir öyküsü var.

Sayın Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminin 2003-2007 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler Çalışma Grubu üyeliği görevinde bulunmuştum. O dönemin Çankaya Köşkü’nde bulunan Cumhurbaşkanlığı Atatürk Arşivi’nden Halkçılık Programı’nın Osmanlıca orijinal metni ve daktilo edilmiş transkripsiyon metinlerinden birer kopya edinmiştim.

2019 yılında Memleket, Siyaset Yönetim Dergisi, “Halkçılık” temalı özel sayısı için makale çağrısını yayınlayınca Doç. Dr. Ozan Zengin ve Doç. Dr. Deniz Yıldırım ile görüşerek bu metinleri kısa bir giriş notu yazdıktan sonra dergiye gönderdim ve yayınlandı. Makale dergide yayınladıktan sonra ilgili çevrelerde oldukça dikkat çekti, takdir topladı.

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burak Çelik“Serdar hocam bu belgenin orijinalini ilk defa yayınlayarak çok isabetli bir iş yaptınız, yıllardır süren böyle bir ‘program yoktur’ türünden tartışmalara da son vermiş oldunuz” dedi.

Bazı hocalarım ve dostlarım da bu makalenin daha çok okunmasını temin teşvik etmek için genişletilerek kitaplaştırılmasının isabetli olacağına işaret ettiler. Telgrafhane Yayın Yönetmeni Taylan Özbay dostuma konuyu açtım. Kendisi de kitap projesine sıcak bakacağını ifade edince birdenbire bütün yük üstümde kaldı.

TÜM AŞAMALARI VE KRİTİK DÖNÜM NOKTALARIYLA HALKÇILIK PROGRAMI!

Özellikle Halkçılık Programı’na gelinen sürece ilişkin gelişmeleri, farklı bir ifade ile Osmanlı’nın son yılları, Milli Mücadele hazırlıkları, Yerel Kongreler ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oluşumu ve ilk yılına ilişkin ciddi bir literatür taraması yapıp, yeni-eski kitap ve makalelerin peşine düşüp tedarik ettim, okudum, notlar aldım. Tüm bunlar yaklaşık iki yılımı aldı.

Kitap ile amacım, Mustafa Kemal Paşa tarafından 13 Eylül 1920’de Büyük Millet Meclisi’ne sunulan Halkçılık Programı ve öncesindeki gelişmelerle sınırlı olacaktır.

Osmanlı’nın son dönemine doğru halkçılık ideolojisi, düşüncesine dair gelişme ve oluşumların ana çizgileri; yerel kongreler, kuzey komşu Sovyetler Birliği’nden gelen derin ve etkili Bolşevik rüzgârlar ve bu rüzgârların karşılık bulduğu hususlara değinmenin isabetli olacağını düşünüyorum.

Bununla birlikte Halkçılık Programı’nı oluşturan süreçteki gelişmelerin ana hatları, kritik dönüm noktaları, meselenin ruhuna nüfuz edebilmek açısından önemlidir.

HALK HÜKÜMETİ!

- Türk devriminin “emperyalizme ve kapitalizme karşı” tutum aldığının en önemli göstergelerinden biri olan “Halkçılık Programı”nın Anayasal demokrasi süreci açısından önemi de kitabınızda açıklanıyor.

Mondros Mütarekesi’nden Devrime Doğru İlk Adım Halkçılık Programı’na gelen zaman dilimindeki kritik aktör ve olayları ve 31 maddeden oluşan programın bütününe ilişkin bilgi ve görüşlerimi kaleme alırken aynı dönemde içerik olarak da neredeyse birebir aynı iki siyasi programa da değindim:

Anadolu’da Yeni Gün Gazetesi’nde yayınlanan Halk Zümresi Siyasi Programı ve ondan iki hafta önce “Bir Lâyiha” başlığıyla Öğüt Gazetesi’nde “Meclis’te bir halk hükümetinin teşkili için çalışan büyük bir grup tarafından tertip olunarak yakında müzakere edilmesi muhtemel bulunan kanun lâyihası” sunuşuyla yayınlanan Halkçılık ProgramıÖğüt Gazetesi aynı gün başyazısına “Halk Hükümeti” başlığını atmıştı.

PADİŞAHLIK VE HALİFELİĞİN KALDIRILDIĞI MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM!

Esas olarak Halkçılık Programı, milli hakimiyet ilkelerini kabul ederek iktidarı TBMM’ne vermiştir. Bu bizatihi, padişah ve halifenin ortadan kaldırılmasıdır. Ayrıca, programdan Teşkilât-ı Esasiye’ye giden süreçte; yani program, anayasa haline getirilirken padişah da halife de metinden çıkarılmıştır. Sonrasında padişahlık, 1 Kasım 1922’de saltanatın ve 4 Mart 1924’te de halifeliğin kaldırılmasıyla tarihin karanlık dehlizlerine atılmıştır.

Bu dönemin toplumsal ve iktisadi özelliklerine baktığımızda Milli Demokratik Devrim olarak da değerlendirebiliriz. Görülmektedir ki; Mustafa Kemal Paşa’nın Halkçılık Programı, kütüphane masalarında değil, cephelerdeki süngülerin şakırtısı, çizmelerin tozu ile yani “ateşle, demirle, kanla” yazılmıştır.

“MUSTAFA KEMAL PAŞA, ‘İRADE-İ MİLLİYE’Yİ, ‘İRADE-İ ŞÂHÂNE’NİN KARŞISINA KOYARAK YOLA ÇIKMIŞTIR!”

Bu bakımdan Mustafa Kemal Paşa’nın tutumu ile La Convention Nationale’de toplumu alt üst etme gücünü gören Fransız İhtilali’nin Jacoben’leri arasındaki büyük yakınlık görülmeli ve anlaşılmalıdır.

Gerçekten de Mustafa Kemal Paşa“irade-i milliye”yi, “irade-i şâhâne”nin karşısına koyarak yola çıkmıştır. Paşa’nın kullandığı irade-i milliye, hâkimiyet-i milliye kavramlarının Fransız Devrimi’nin babaları olan J.P. Marat, Robespierre, Saint-Juste üzerinden ta J.J. Rouseau’ya uzandığı, Anadolu İhtilali’nin Fransız İhtilali’nin gücünden esinlendiği yadsınamaz tarihsel bir tespit ve gerçektir.

- Kitaba gelen tepkiler nasıl oldu?

Kitaba gelen ilk tepkiler oldukça olumlu. İki konferans ve imza günü yaptım. İlgi yüksekti. Fakat yaz tatili araya girdiği için kitabın henüz beklenen okuyucu sayısına ulaştığını düşünmüyorum. Sanıyorum sonbahar ile birlikte kitap, daha çok ilgili kitlelere ulaşacaktır.

Özellikle, CHP ve ADD çevreleri ile sosyalistlerin Halkçılık Programı hakkındaki esasa ve hakikate sahip çıkmaları, ayrıntıları okumaları, hatırlamaları, anlatmaları ve unutmamalarının önemli olduğunu düşünüyorum.