Savaş mı? Barış mı?

İBB Şehir Tiyatroları yeni mevsimde Aleksandar Popovski’nin yönettiği oyunu sahneye taşıdı.

Öznur Oğraş Çolak

“Savaş ve Barış”, peki hangisinden başlamalı... Önce savaşı mı anlatmalı yoksa hep barış mı olmalı? Yüzyıllardır savaşın karşılığı hep kaybediş olmuş. Kadınların hayata ve barışa bakışı biraz olsun erkeklerde olsaymış nasıl olurmuş diye sorgulamadan yapamıyor insan, Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ını seyrettiği zaman. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yeni mevsimde Eva Mahkovic’in uyarladığı, Aslı Önal’ın çevirdiği, Aleksandar Popovski’nın yönettiği “Savaş ve Barış”ı sahneye taşıdı. 

Tolstoy’un bile beş yılda yazdığı “Savaş ve Barış”ı sahnelemek büyük bir cesaret ister. Roman, Rusya’nın 1805 ile 1820 yılları arasındaki durumunun detaylı bir anlatımı.Savaşı, ihtirası, zenginliği, yoksulluğu, kötülüğü ve masumiyeti bir tiyatro oyununda anlatmak hiç kolay değil kuşkusuz. Özellikle de bunu Tolstoy yazmışsa ve felsefe olarak çok güçlü bir metni seyirciye doğru aktarmak zor. 

ROMANA SADIK

Oyunun uyarlaması romana sadık kalmış.

Romanda Rus soylularının ve zenginlerinin salon hayatı tüm renkleriyle anlatılıyor. Tolstoy onların aşklarını, toplumdaki konumlarını, sahip oldukları serveti nasıl harcadıklarını ve buna benzer birçok şeyi tasvir ediyor. Dans etmek, sarhoş olmak, kumarda binlerce ruble kaybetmek Rus erkeklerinin hayatının bir parçasıymış. Rus kadınlarının amacı ise erdemli bir hayat sürmek, romantik ve konumlarına uygun evlilikler yapmak. Tolstoy, bize o dönemin Rus toplumunu büyük bir tablo halinde insan ilişkileri üzerinden gösteriyor.  

SÜRE UZUN

Yani yine aynı noktaya geliyoruz, dünyada kadının rolü ve sınavı hiç bir zaman bitmiyor.  

Oyunda bu ayrıntıların hemen hemen tümünü görüyoruz. Danslar, riyakâr insanlar, masum çocuklar ya da o döneme göre gençler ve aşklar... 

“Savaş ve Barış”ın savaş sahneleri, Rus kültüründe vatana duyulan yurtsever sevginin simgesi olarak anlatılıyor. Oyunda da diyaloglarda buna tanık oluyoruz. Ama savaş sahneleri alışılmışın dışında farklı. Yani savaş bir anda bir konsere dönüşebiliyor.

Savaşın sorgulandığı, paranın gücünün her zaman olduğu gibi o dönemde de hâkim olduğu ilişkiler uzun uzun anlatılıyor. Üç saat on dakika süren oyunun süresi kısaltılmalı, seyirciyi oyunun seyrinden uzaklaştıran bazı sahneler tekrar gözden geçirilmeli. 

Oyuncuların hepsi birbirinden iyiydi ama ben yine süreden kaynaklı olduğunu düşünüyorum oyunun ritmi bazı sahnelerde düştü. 

DEKOR TASARIMI

Oyunda, Ayşegül İşsever, Levent Üzümcü ve İlker Sami Kılıç’ın başarılı oyunculukları dikkat çekiciydi ve öne çıkıyordu. 

Dekor tasarımı son yılların en yaratıcı ve başarılı tasarımıydı. Özellikle birinci perdede kullanılan tasarım çok gerçek ve yaratıcıydı. İkinci perdede anlatılmak istenen günümüze gönderme, günümüz eşyalarının olduğu dekor tasarımı “neden” sorusunu sordurdu. Dekorda, kostümde, klasik döneme illaki bir çağdaş yorum eklemek şart mı? Benim yorumum hayır. 

Oyunda kullanılan o döneme ait olmayan silahların tercih edilmesi de bu soruları artırdı.

OYUNCULAR...

Dramaturgisini Başak Erzi’nin, müziğini Kiril Djaikovski’nin, dekor tasarımını Sven Jonke ve Vanja Magic’in, kostüm tasarımını Canan Göknil’in, ışık tasarımını Osman Aktan’ın, efekt tasarımını Erhan Aşar’ın yaptığı, fotoğraflarını Nesrin Kadıoğlu’nun çektiği oyunda;

Ayşegül İşsever, Berfin Berber, Can Başak, Defne Gürmen Yüksel, Deran Özgen, Dilara Demirdüzen, Doğan Altınel, Ersin Bağcıoğlu, İlker Sami Kılıç, İpek Uğuz, Levent Üzümcü, Melisa Demirhan, Mesut Çırak, Murat Bavli, Mutlu Güney, Nevzat Sinan Taştan, Ogeday Erkut, Osman Kaba, Salih Şimşek, Sefa Turan, Taha Karakaş, Yağmur Topçu rol alıyor.

Oyun, bugün ve 11-14 Ekim tarihleri arasında saat 20.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelenecek.