Sanatçı, öğrencileri ve mahalleli, Hasköy’ü sanat alanına çevirdi
Dünyaca ünlü sanatçı İnci Eviner, atölyesinin olduğu Hasköy’de ders verdiği yüksek lisans öğrencileri ve katılımcılarla birlikte neşe içinde “biz” olabildikleri kolektif bir performans çalışması yaptı.
Yazgülü Aldoğan- Nedir Ortak Eylem Aygıtı?
İnci Eviner: Ortak Eylem Aygıtı, kendi sanatsal pratiğime başkalarını davet ederek kendi eğitimci ve sanatçı kimliğimi bir arada deneyimleyeceğim bir imkân olarak başladı. Bu, aynı zamanda, bir sanatçının sınırlarını genişlettiği ve sorguladığı ve öğrenmenin, akademi, sanat, politika ve hayat arasında geçen gerilimleri bir etkileşim ortamında yaratıcı süreçlere dönüştürmenin imkânı oldu. Katalizör olarak işleyen dinamik mekânlar yaratarak aslında sanatın birleştirici gücünü ortaya çıkarmayı amaçladım.
- Neden Hasköy?
İE: Kadir Has Üniversitesi Tasarım Yüksek Lisans Programı’nda verdiğim derslerde, öğrencilerle başlayan performatif araştırma metotlarıyla sanatsal araştırma sürecinde, COVID-19 pandemisi sırasında atölyemin penceresinden izlemek zorunda kaldığım Hasköy, bir araştırma alanı oldu. Niyetimiz, sanatsal atölye çalışmalarını farklı sosyal gruplarla bir araya geleceğimiz, deneyim ve bilgimizi paylaşabileceğimiz bir ortam yaratmaktı. Akademik araştırma yöntemlerinin ve sayısal yöntemlerin dışında kalanı, norm dışı olanı araştırmak bizim için önemliydi. Bu nedenle, sanatın araştırma yöntemlerini benimsedik.
- Öğrencilerle başlayıp semttekileri de kattığınız bir süreç mi oldu?
“Ortak Eylem Aygıtı: Hasköy” projesine başlarken detaylı bir arşiv bilgisi kadar bölgede yaşayanlarla kurulacak ilişkilerden öğrendiğimiz söylemleri ve yaşanmışlıkları ve kendi tecrübemizi sürece dahil etmek çok anlamlıydı. Başlangıçta, tüm bu görsel ve işitsel malzemenin performatif bir kartografya üzerinde yer almasını planlanladık. Sonra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “Beyoğlu Senin” çalışmaları kapsamında, üç gün boyunca performans ve atölye çalışmaları olarak, sahnede ve parkta canlı ve bedensel olarak katılımcılarla birlikte gerçekleşti.
‘BİZ’ OLMAK...
- Şu aralar tartışılan bir konu bu, eğitimsizler ve eğitimlilerin ayrışması, birbirine düşman olması. Sanatla bunu aşabildiniz mi? Biz olabildiniz mi?
Türkiye’deki politik ayrışma hepimizi çok rahatsız ediyor. Acaba, siyasi söylemlerin dışında, sanatın olanaklarıyla geçici de olsa “biz” olmayı başarabilir miyiz? Bu soru, Ortak Eylem Aygıtı: Hasköy’ün temel prensipi oldu. Joseph Beuys’un sorduğu “Bir derslik sanat ortamına dönüşebilir mi” sorusunu da aklımızda tutarak sokağa çıktık. Sanatlar ve disiplinler arasındaki sınırları gevşeterek, günümüz sanatının farklı paylaşım formlarını canlandırarak özgürleştirici bir varoluş imkânı yaratmak istedik. Eğitim ve sergileme ve performans ve küratörlük pratiklerini bünyesine alan ve bu alanlar arasında sınırları genişleten kolektif ve katılımcı bir sanat formu yaratmak istedik. Dünyayı değiştirmek gibi büyük söylemlere bağlanmak yerine sanatın bize verdiği direnme gücünü neşe ile “biz” olmanın imkânları içinde deneyimledik. Elbette, bu fikirler kimine oldukça romantik ve gerçekdışı gelebilir. Nitekim, görünüşümüzü ve rahat davranışlarımızı tehlikeli bulanlar da oldu; ama bunu bile neşe içinde aşmayı öğrendik.
- Kimlerle çalıştınız?
Ortak Eylem Aygıtı: Hasköy ekibi, benimle birlikte Barış Arman, Bilge Bal, Doğan Öztayan, Eli Bensusan, Fırat Yusuf Yılmaz, Gizem Kozanoğlu, Gülsen Şenol, Ilgın Hancıoğlu ve Şafak Çatalbaş’tan oluşuyor. Sanatın yaratıcı formlarını bünyemize katarak önerilerimizi giderek somutlaştırdık.
RİTME VE SÖZE DAYALI...
- Atölye çalışmaları ve performanslardan kısa örnekler verir misiniz?
Augusto Boal’in imge ve forum tiyatrosuna dayanan, ritme ve söze dayalı deneysel ve deneyimsel bir koro, Arzu ve Şikâyetler Korosu; Hasköy’de bir araya gelen geçici topluluğun geçici mitlerini drama yöntemleriyle uyandırmayı isteyen Hikâye Çemberi; John Cage’in “Lecture on Nothing” metnini sanatsal bir yöntem olarak benimseyen, bir haiku, bir tekerleme ve bir masal formunda Hasköy’e dair üç metin üreten ve bu metinleri sesler, sessizlikler ve herkesin kendisi olarak çoğul bir ritimle performatif bir okumaya dönüştüren Ses[siz l ik]!; Ece Ayhan Çağlar’ın “Mor Külhani” isimli şiirini katılımcıların ifade alanlarını açacak şekilde yeniden yazan kolektif bir performans, Yeşil Külhani; Hasköy deneyimini bir şiire dönüştüren Eksik Şiir; birçokları tarafından bilinen filozofların suretlerini maskeye dönüştüren ve kimlik değişimini neşeli bir imkân olarak sunan Filozoflar Zirvesi; Hasköy’ün kurgusal, söylemsel, gerçek (ve üstü) haberlerini üreten ve kolektif bir velveleye dönüştüren Yaşayan Gazete: Velvele; feminist bir metot olan dikişi kullanarak, yerel anlatıları, anıları, mitleri, efsaneleri, fantazileri, düşleri ve söylenleri yerden toplayarak kumaştan bir günümüz Hasköy haritasına katılımcılarla birlikte işleyen ve bu geçici topluluğu görünür hale getiren Hasköy Anlatı Atlası; ses, ritim ve hareketi kullanarak hukuk metinlerini bedenselleştirmeyi araştıran, rap müziğin sağladığı ritimle Orman Mevzuatı’nı kullanarak anlık kanunları söyleyen Hakhakhakhak Evrensessel Ritmo-Dans Mevzuatı: Bolbol Arazi!; ritim atölyesi ve Fungistanbul’un performansı.
ÜÇÜNCÜ KEZ GERÇEKLEŞTİ
13. İstanbul Bienali’nde Galata Rum Okulu mezanininde gerçekleştirdiğim Ortak Eylem Aygıtı: Bir Etüt’ten (2013) sonra BAK tarafından davet edildiğimiz Utrecht’te, MaHKU Görsel Sanatlar ve Tasarımda Disiplinlerarası Çalışmalar Yüksek Lisans programından katılımcı öğrencilerle Ortak Eylem Aygıtı’nın ikinci edisyonunu yaptık: Gülesim Geliyor (2017). Aygıt, sonrasında bünyesine yeni konular alarak yoluna devam etti ve Hasköy de bu kolektif çalışmanın konusu oldu. 1, 2 ve 3 Temmuz 2022’de, Hasköy Parkı’nda katımcılarla beraber neşe içinde biz olmayı aygıt içinde deneyimledik.