Sadık Usta’dan ‘Türk Ütopyaları: Osmanlı’dan Cumhuriyet Dönemi’ne Özgürlüğü Düşlemek’
Sadık Usta, 150 yıllık Cumhuriyet ve demokratik devrim mücadelesinin hangi düşünsel köklerden beslendiğini belgeleriyle ortaya koyduğu Türk Ütopyaları: Osmanlı’dan Cumhuriyet Dönemine Özgürlüğü Düşlemek (Kafka Kitap) adlı yeni kitabında Marx, Gramsci, Bloch ve Mannheim gibi teorisyenlerin ütopya kavramına ilgilerini, devrim ve ütopya ilişkisi açısından irdeliyor. Namık Kemal, İsmail Gaspıralı, Hüseyin Cahit Yalçın, İsmail Hakkı Kılıçzade, Ahmet Ağaoğlu, Abdullah Cevdet, Ethem Nejat, Halide Edip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Türk ütopya yazarlarının yapıtlarını Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktarıyor ve inceliyor.
Çağdaş Bayraktar
Fotoğraflar: VEDAT ARIK
Sadık Usta, 150 yıllık Cumhuriyet ve demokratik devrim mücadelesinin hangi düşünsel köklerden beslendiğini belgeleriyle ortaya koyduğu Türk Ütopyaları: Osmanlı’dan Cumhuriyet Dönemine Özgürlüğü Düşlemek (Kafka Kitap) adlı yeni kitabında Marx, Gramsci, Bloch ve Mannheim gibi teorisyenlerin ütopya kavramına ilgilerini, devrim ve ütopya ilişkisi açısından irdeliyor.
Namık Kemal, İsmail Gaspıralı, Hüseyin Cahit Yalçın, İsmail Hakkı Kılıçzade, Ahmet Ağaoğlu, Abdullah Cevdet, Ethem Nejat, Halide Edip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Türk ütopya yazarlarının yapıtlarını Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktarıyor ve inceliyor.
Sadık Usta ile Türkiye’de Cumhuriyet ve özgürlük mücadelesinin iddia edildiği gibi gökten düşmediğini, 1800'lerden itibaren devrimler ve özgürlük mücadelesi uğruna yaşamların feda edildiğini ve devrimci ütopyalar yazıldığını gözler önüne serdiği kitabını konuştuk.
‘TÜRKİYE YENİDEN DEVRİMCİ ÜTOPYALARIN YAZILACAĞI İKLİME DOĞRU İLERLİYOR!’
- Kitabınızda ütopya ve devrim ilişkisine özel bir önem yüklüyorsunuz. Ütopya ve devrim arasında nasıl bir etkileşim vardır?
Bir gelecek tasarısı olan ütopya, her ne kadar zihinlerde düşünülse de, kriz dönemlerinde toplumları bir amaç doğrultusunda birleştirip harekete geçirir. Hatta insanları siyasal örgütlenmeye de zorlar.
Nitekim siyasal programlar, felsefi ilke ve toplumsal amaçlar, gerçekleştiğinde anlam kazanırlar, yoksa onların zihinlerde tasarlanmasının anlamı olmaz.
Bu açıdan ütopyalar, hem en çok kriz dönemlerinde yazılırlar hem de devrimci atılımların siyasal, toplumsal ve kültürel programları olurlar. İnsanlık tarihinde gerçekleşmiş devrimlere baktığımızda da, bunların aslında bir önceki kuşağın ütopik tasarıları olduğunu görürüz.
Son 200 yıllık tarihimizi incelediğimizde devrimcilerin (Namık Kemal, İsmail Gaspıralı, Tevfik Fikret ve Mustafa Kemal Atatürk) sadece ütopyalar düşlemediklerini aynı zamanda bunları gerçekleştirmek için hayatlarını da ortaya koyduklarını görürüz.
Kuşkusuz Türkiye yeniden, devrimci ütopyaların yazılacağı ve bu ütopyaların hayata geçeceği toplumsal bir iklime doğru ilerlemektedir. Bir bakıma şüphe, sorgu, akla başvurmak ve geleceği düşünmek olan felsefe, gelecekte tayin edici bir rol oynayacaktır.
“BAZI SOLCU-LİBERALLERİN ‘TÜRKLER ELEŞTİREL DÜŞÜNCEYE VE ÜTOPİK BİLİNCE YABANCIDIR’ İDDİALARI HURAFEDİR!”
- Türk ütopyalarını araştırırken sizi en çok etkileyen ne oldu?
Bu süreçte iki farklı gerçekle karşılaşmak beni çok mutlu etti. Birincisi, bazı solcu-liberallerin, “Türkler eleştirel düşünceye, sorgulama ve ütopik bilince yabancıdır” iddialarının bir hurafe olduğunu görmemdir. İkincisi ise eski Türkçülerin tamamının sosyalist olmalarıdır.
Örneğin Türkçü İsmail Gaspıralı’nın çıkardığı gazetelerinin adları bile sosyalist fikri çağrıştırır: Şafak, Tonguç, Tan Yıldızı vb. Yine o Tercüman gazetesinde hem Marksizmi tanıtan yazılar yazmış hem de dönemin ünlü ütopik sosyalisti Edward Bellamy’nin kitabını (2000’den 1887 Yılına Geri Bakış) tefrika halinde yayımlamış.
Türkçü Ethem Nejat ise hem sonradan Karadeniz'de boğdurulduğunda TKP'nin genel sekreteridir hem de İsmail Hakkı Tonguç’un ifadesiyle Köy Enstitüleri fikrini Türkiye’ye o getirmiştir.
Mahmut Şevket Esendal ise sosyalist olduğu için Sovyet Ruslarla görüşme yapması için bizzat Atatürk tarafından görevlendirilmiştir. Öyle ki Hüseyin Cahit Yalçın anılarında “O dönemde hepimiz sosyalisttik” diye de bu gerçeği ifade eder.
ATATÜRK’ÜN TÜRK ÜTOPYALARINA BAKIŞI!
- Atatürk, Türk ütopyalarına nasıl bakıyordu?
Atatürk henüz Suriye’de (1906) Türk toplumunun kaderinin Cumhuriyet’le birlikte değişeceğini düşünmüş ve bu amaçla Vatan ve Hürriyet adlı bir örgüt de kurmuştu. Atatürk’ün devrimci bilincini belirleyen en önemli eserlerin başında bu çalışmada derlediğimiz ütopyalar gelir ve sonraki süreçte Atatürk, bunları hayata geçirmek için çalışmıştır.
Atatürk’ün temel motivasyon kaynağı bu ütopyalarda dile gelen düşüncelerdi. Bu yüzden 1924’te Çankaya’da ağırladığı Abdullah Cevdet’e “Amacım düşlediklerinizi hayata geçirmektir” demiştir. Atatürk’ün önderliğindeki Cumhuriyet devrimleri, bunu bir metaforla ifade etmek gerekirse, o güne kadarki ütopik dereciklerin içine gürül gürül döküldükleri bir şelaleydi.
AKP VE İBRAHİM KALIN CUMHURİYET DEVRİMİYLE HESAPLAŞMAKTADIR!’
- Ütopyalar neden önemlidir?
Ütopyalar hem toplumların hem de birey olarak tek tek insanların, geleceğe ilişkin özlemlerinin tasarılarıdır. Geleceğe ilişkin özlemlerimiz ve yaşamımıza anlam veren amaçlarımız olmadan tek bir adım bile atamayız.
İnsan gelecekteki varoluşunu önce zihinlerde oluşturduğu ütopik tasarımlarıyla inşa eder. Ütopyanın ya da ütopik bilincin olmaması, insanın ve toplumların gelecekte ne olmak istediklerini bilmemesi anlamına gelir. Bu açıdan ütopyalar, aynı zamanda insanın motivasyon ve enerji kaynağıdırlar.
- Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı" dedi. Bu doğru mu?
Bu, bugüne kadar kullanılan en gerici cümlelerden biridir. Modernleşme, cumhuriyettir. Modernleşme, yurttaşın ve özellikle de kadınların, köylülerin ve ezilenlerin aydınlanması ve özgür yurttaşlar olma hamlesidir.
Cumhuriyet’in ilk 10 yılında hayata geçirilen laiklik ve diğer devrimlere baktığımızda bunların 1850’den bu yana Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, H. Cahit Yalçın, Ethem Nejat ve Abdullah Cevdet gibi düşünürlerimizin tasarladıkları ütopyalar olduğunu görürüz.
AKP ve İbrahim Kalın, tarihimizdeki devrimci atılımlara düşman oldukları için Cumhuriyet devrimiyle hesaplaşmaktadırlar.