Ruşen Keleş’in aşkı... Adnan Binyazar’ın yazısı...

Cemal Edhem Yeşil’in 1918 yılında, Ruşen Keleş’in yetiştiği Mülkiye’ye adadığı şiirde yer alan şu dizelerin içeriği, yazının konusu o seçkin biliminsanının nasıl derin bir “aşk” yaşadığının özüne inilmeyi gerektiriyor: “Başka bir aşk istemez aşkınla çarpar kalbimiz,/ Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz,/ Gül ki sen, neşenle gülsün ay, güneş, toprak, deniz...” Keleş, topraktan beslenen insanı, kişiliğinin temelini oluşturan bilimsel verilerle, doğayı ışıtan ayın, güneşin yansıttığı parlaklıkla sonsuzluğa erdirmeye çalışmıştır. Bilimin amacını gerçekleştiren o yola denizler güldüren yetkinlikle, ona özgü bilimsel önseziyle koyulmuştur.

Adnan Binyazar / Cumhuriyet Kitap Eki

Fotoğraf: KAAN SAĞANAK

BİLİMSEL ÖNSEZİ

Ruşen Keleş, daha üniversite yıllarında, köyden kopan halkın büyük kentlerin çevresinde bir gecede kurdukları gecekondularda toplaşmasının önemli sorunlar yaratacağını, New York Üniversitesi’nde doktora öğrencisiyken sezmiş, tezinin konusunu önceden belirlemişti: “Kentlerin tarihsel gelişimi, kamusal yönleri...”

Türkiye’ye dönüşünün ardından İmge Kitabevi’nce yayımlanan Kentleşme Politikası, Çevre Politikası, İnsan Çevre Toplum, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Ayşegül Mengi ile birlikte yazdıkları Kent Hukuku kitapları sıralandı.

Prof. Dr. Ruşen Keleş o günlerden bugüne otuz altı Türkçe, on bir yabancı dille, on altı çeviri kitap... Bu bu arada Türkçe elli iki, yabancı dilde seksen dört makale, dergilerde, başta Cumhuriyet günlük gazetelerde çıkan seksen altı yazıyı kattı.

Bunlara Ayşegül Mengi’nin editörlüğünü yaptığı Kentbilime Adanan Bir Yaşam: Ruşen Keleş (İmge Kitabevi, İstanbul 2007, 334 s.), yaşam öyküsünü yazdığı Başka Bir Aşk İstemez (İmge Kitabevi, İstanbul, 2019, 393 s.) kitapları da ekleniyor...

ONURLU BİR KİŞİLİK

Keleş’in önsezi gücü bu herkese nasip olmayan bu öneride de etkisini gösteriyor: “12 Mart Muhtırası”nı ilan eden Memduh Tağmaç, hükümeti kurmakla o sırada CHP’den ayrılan Prof. Dr. Nihat Erim’i görevlendirmişti. Erim, kabineyi oluştururken İmar ve İskân Bakanlığını Prof. Dr. Ruşen Keleş’e önerdi.

Genç Keleş, sanki, Nihat Erim’in sonradan “1961 Anayasası Türkiye’ye lükstür,”, “Gerekirse demokrasilerin üstüne şal örtmeli,” diyeceğini (Aziz Nesin, Erim’e “Şalcı Nihat!” adını taktığından dolayı hapis yatmıştı), 1961 Anayasası’nın 40 maddesinde değişiklik yaptıracağını, Deniz Gezmiş-Hüseyin İnan-Yusuf Aslan’ın onun döneminde idam edileceğini önceden sezmişçesine, bakanlık önerisini, sonradan CHP’den iki dönem milletvekilliği yapan eşi siyaset bilimci Birgen Keleş’e sorup, ondan da olumsuz yanıt alınca, hiç duraksamadan, onurlu kişiliğinin gereğini yerine getirerek görevi kabul etmemişti!

DİLSEL BİLİNÇ

Düşünce iyi dil kullanımıyla etkili kılınır. Keleş’in Türkçeyi özenle kullandığını belirtmek için burada sözü, öz Türkçenin bilinçli savunucusu, o ölçüde de gelişimi konusunda kitaplar yazan Emin Özdemir’e bırakmak gerekecek:

“Kentbilim Terimleri Sözlüğü’nü incelerken gördüm ki, Ruşen Keleş, örnekseme olgusunun ayrımına vararak oluşturmuş terimlerini. Tanımlarını da açık, aydınlık, kavramları bütün boyutlarıyla kuşatıcı bir biçimde yapılandırmış.

Bir örnek vereyim, ‘ana’ sözcüğüyle oluşturulmuş birçok terim ve sözcük vardır dilimizde: anaokulu, anapara, anasoy, anayasa, anayön, anayurt gibi. Bunlar örneksenerek ‘metropol’ yerine anakent önerilmiş ya da benimsenmiştir.

Şöyle yapılmış tanımı da: 1. Bir ülkenin ya da bölgenin, çevresindeki tüm kentsel ve kırsal topluluklara (yerleşim yerlerine) ekonomik ve toplumsal yönlerden egemen bulunan ve genellikle ülkenin başka ülkelerle olan her türlü ilişkilerinin sağlandığı en büyük kenti. 2. Ülkedeki büyük kentlerden herhangi biri.

Örnekleri çoğaltacak değilim. Ruşen Keleş, öne sürdüğü bir savı, Türkçeyi bilim katına çıkarma, bilimcilerimizin dilsel çabalarına bağlı savını, Kentbilim Terimleri Sözlüğü’yle kanıtlanmıştır. Söylemiyle eylemini örtüştürmüştür böylece.

Şöyle bağlayayım yazıyı. Her insan, eylemi ve söylemiyle onu tanıyanların belleğinde bir iz, bir imge oluşturur. Ruşen Keleş’in bendeki imgesine gelince, söyleyeyim: Düşünen, düşünceyi Türkçenin toprağında üreten, çağdaş, aydınlanmacı, saygın bir bilimcimiz oluşu...”

ÖĞRETEN-ÖĞRENEN İLİŞKİSİ

Keleş’in kentbilimin gelişmesi yolundaki çabalarına Ayşegül Mengi de değiniyor:

“Yaklaşık iki yıllık bir çalışmanın sonunda Prof. Ernst Reuter ve Prof. Fehmi Yavuz gibi, Kentbilimin, hatta onlardan bir adım daha ileri giderek, Kentbilimin Türkiye’de bir sosyal bilim olarak yerleşmesine ve gelişmesine katkıda bulunan Hocamıza küçük bir teşekkür niteliğinde altı kitaptan oluşan bu armağan dizisi çıktı.

Elli yıldan bu yana kentleşme, yerel yönetimler ve çevre politikaları alanında öncü çalışmalarıyla yol gösterici olan saygın bir bilim adamı için hazırlanan bu Armağan, kapsam ve hacmi ile bir ‘ilk’ oldu.”

Kitabın önsözünde de Prof. Dr. Celal Göle, Keleş’in dostları, meslektaşları, öğrencileriyle kurduğu kendine özgü kişilik özelliklerine değiniyor:

“Profesör Ruşen Hocam, her platformda meslektaşları, dostları ve öğrencileri ile her zaman için dostane ilişkiler kurmuş, çevresine hep pozitif enerji vererek onlarla olumlu bir diyalog içerisine girmiştir. Keleş aynı zamanda çok sakin tonda ikna edici konuşmaları ve mütevazı kişiliğiyle de tanınmıştır.”