Orwell’den savaşın notları...
Savaş Günlükleri’nde (Çeviren: Levent Konca / Can Yayınları) korku ve umutsuzluk ikliminin bir süre sonra normalleştiğini gözlemleyen George Orwell, aslında hem savaşın yıkıcılığına hem de insanın ne kadar yıkıcı da olsa her şeye alışabileceğine ilişkin izlenimlerini aktarıyor.
Sevda Fidan20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından, gazeteci ve eleştirmen olarak da bilinen kalemlerinden George Orwell’in (Eric Arthur Blair) kült eseri Hayvan Çiftliği’nde; hem Stalin dönemi komünizmi hem de Nazi Almanyası alegorik olarak eleştirilirken, bu eleştiri ve ironi romanının yanında Savaş Günlükleri adlı güncelerinde de (Çeviren: Levent Konca / Can Yayınları), II. Dünya Savaşı’ndaki dünyanın durumuna ve Nazi Almanyası’na dair notları mevcuttur.
Üstelik bu notlar çevirmenin eklediği dipnotlarla zenginleşiyor, metne hâkimiyeti artırıyor. 28 Mayıs 1940 ve 15 Kasım 1942 tarihleri arasında yaşananların kayda geçirildiği eser, iki günlüğün birleşiminden oluşuyor.
‘HAYAT SAHASI’NA İLİŞKİN İZLENİMLER
Dünya tarihinin seyrini değiştiren önemli olaylardan II. Dünya Savaşı, İtalya’da Mussolini faşizminin, Almanya’da Hitler Nazizminin saldırganlığıyla gelişerek altı yıl sürer. İtalya gerilim istediğini, Almanya ise kaybetmiş bir çocuk edasıyla “Hayat Sahası” politikasını her fırsatta dile getirir.
Tüm bu koşulların eşliğinde gelişen ve Polonya’nın işgaliyle başlayan savaş, bütün Avrupa’ya yayılır. Hitler rejiminin yükselmesiyle her gün yeni bir işgal ve ittifak haberi çıkar, dünyanın dört bir yanında çatışmalar yaşanırken Orwell, tuttuğu günlüklerinde gözlemlerini aktarır.
İktidarların insanları yönetmek için başvurduğu kirli yollardan da sağcı geriliğin hummalı olduğundan da bahseder.
BBC’de çalıştığı dönemlerde politikaların ne kadar kötü tanımlandığını, düzensizliğin büyüklüğünü, planların değişme sıklığını dile getirir.
Düşürülen uçaklara ve yaşanan bombardımanlara şahit olduğunu, İngiltere’nin ise savaşın başından bu yana, ufak totaliter güçlere ödün verdiğini ifade eder; kendini sorgulamaların içinde bulduğu da olur zaman zaman.
“Dün aklıma bir fikir geldi: Nasıl olur da, dünyanın en küçük ordularından birine sahip olan İngiltere’de bu kadar çok emekli albay olur?” (s. 29)
“...aptalca kayıtsızlıktan ve şovenizmden kurtulma meselesi... Olağanüstü hal stresi altındayken, zamanımız olursa aptalca vurdumduymazlıktan ve şovenizmden kurtulabiliriz ama buna zaman yok.” (s. 29)
İRONİ HARBİ!
Tam anlamıyla bu tarihi olayları daha yakından inceleme fırsatı sunan ve bizzat tanığıymış gibi hissettiren günceler, ironi harbine de değiniyor:
“Savaşın ironisine dair not alınmış 6.6.40 tarihli otobüs üstünde dev bir reklam: Savaş zamanı sağlık, güç ve dayanıklılık için imdadınıza Wrigley’s sakızları yetişsin.” (s.18)
“Ancak insanın bir sesi duyduğunda ayağa kalkması ve silah sesi ya da başka heyecanların yokluğunda sığınağa inmekten utanması normal görünüyor.” (s. 35)
“Bir gazeteden hava saldırı betimlemesi (ironik değil): Bombalar devlet kuşu misali yağıyordu.” (s. 74)
Tüm bunlara rağmen ufukta zafer görünmediği, aslında savaşın da bir zaferinin olamayacağı; herkesin giderek daha da fakirleştiği, uzun, bunaltıcı, tüketici bir yıkımla karşı karşıya kalındığı ifade edilse de umut, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin kendini göstermekten geri durmaz:
“Bu sabah Mısır’daki zaferi kutlamak için kiliselerin çanları çaldı. İki yıldır bu onları ilk duyuşum.” (s. 176)
Savaş Günlükleri’nde korku ve umutsuzluk ikliminin bir süre sonra normalleştiğini gözlemleyen Orwell, aslında hem savaşın yıkıcılığına hem de insanın ne kadar yıkıcı da olsa her şeye alışabileceğine ilişkin izlenimlerini sunuyor.