Mustafa Günay’dan ‘Şiire Felsefeyle Yönelmek’

Mustafa Günay’ın Şiire Felsefeyle Yönelmek (Çizgi Kitabevi) adlı kitabı, hem felsefe-şiir ilişkileriyle ilgili hem de şiirin felsefi açıdan yorumlanıp değerlendirilmesine yönelik yazılardan oluşuyor. “Felsefede şiire yer olduğu gibi, şiirde de felsefeye yer vardır. Her şiire ve şaire felsefe açısından yönelmek olanaklı” diyen Mustafa Günay ile yeni kitabını konuştuk.

Nazmi Bayrı

- Öncelikle ‘Şiire Felsefeyle Yönelmek’ kitabınız için sizi kutlarım. Böylesine değerli yapıtlar her şairin, yazarın başucu kitapları arasında olmalıdır diye düşünüyorum. Kitap çok geniş oylumlu, ancak ben içeriğine yönelik birkaç soruyla yetineceğim. Felsefe-Şiir İlişkisi ve Herakleitos ele alınırken Nazım Hikmet, İlhan Berk, Hilmi Yavuz, Yücel Kayıran gibi şairlerin, şiirlerindeki esinlenmeleri felsefe- şiir bağlamında çözümlüyorsun. Özellikle bu şairleri seçmenin bir nedeni var mı?

Felsefe şiir ilişkisi çeşitli yönlerden irdelenebilecek oldukça geniş bir konu ve problemler alanını içeriyor. Bir de bazen kimi şairlerin belli filozoflar ve felsefelerinden esinlenerek yazdıkları şiirlerle karşılaşıyoruz. Adı geçen şairler de şiirimizde Herakleitos’un izlerini ortaya koymaktalar. Düşünce tarihinde bir dönüm noktası olan ve yalnızca felsefeyi değil şiiri de etkileyen bir filozofun bu şairlerimizce nasıl dile getirildiğini anlamak istedim.

- Şiirimizde 12 Eylül’ün izlerini incelerken bazı şairlerin şiirlerini öncelemişsin. Bunlardan Gülten Akın oğul acısıyla; Ahmet Oktay, Yücel Kayıran aydın, şair duyarlılığıyla; Ahmet Telli, Ataol Behramoğlu, Nevzat Çelik hapishanede zulüm görerek yazmışlar 12 Eylül şiirlerini. Dışarıda olanlarla, içeride olanların şiirleri arasında ince ayrımlar sezebildin mi? Ayrıca o sürecin şiirini yazan Can Yücel’e de değinmişsin.

12 Eylül de tarihimizde bir kırılma noktası olarak hem hayatımızı / geleceğimizi hem de edebiyatımızı etkiledi. O dönemi etkin biçimde yaşayanlar ve dile getirenler olduğu gibi uzaktan tanıklıklarla işleyenler de oldu. Sadece şiir değil, öykü, roman, sinema gibi sanatlarda…

Elbette içeride olanların şiiriyle dışardakilerin şiiri arasında ayrımlar saptanabilir. Ama böyle bir tarihsel deneyimin insan bilincinde, ruh hallerinde ve hayatla ilişkilerindeki yansımalarını şairlerimizin eserleri çerçevesinde ele almak istedim.

Bu tarihsel olgudan yola çıkarak yazılan şiir belli bir tarih bilinci ve geleceği devrimci idealler yönünde kurma mücadelesine anlam ve değer katan hatıraları ve hafızayı içermesi bakımından da önemli.

Ayrıca bestelenen şiirlerin de insana, topluma çok daha yaygın ve güçlü biçimde seslenmesi de bir umut ve direnç kaynağı olabilmiştir.

- Gezi Direnişi Şiir Antolojisi’ne değinirken katılan ya da katılmak istemeyen şairlerin duyarlılığını bugün için nasıl değerlendirirsin? Antolojiye davet edilen bazı şairler, “…ellerindeki taslak çalışmaların şiir sanatına ve Gezi’nin anlamına haksızlık olabileceğini düşünerek katılmamışlar çünkü.

Güncelin sanatını yapmak, şiirini yazmak bir gereklilik oluyor bazen. Ama zorlukları da var elbette. Gezi direnişinin şiire yol açması önemli. Elbette böyle önemli tarihsel-sosyal olayların şiiri ve başka edebi örnekleri sonradan da yazılabilir. Yazılacaktır. Ben daha çok söz konusu şiirlerden yola çıkarak Gezinin şiirselliğine işaret etmeye çalıştım.

- Kitapta şiir üzerine yapılan inceleme, araştırmalar uzun zaman dilimi içerisinde ele alınmış. Dikkatimi çeken bir başlık da ‘Aşık Veysel Şiirlerinde Bazı Felsefi Temalar’.

Evet, yaklaşık yirmi yıllık birikim var bu kitapta. Bir sempozyum vesilesiyle Aşık Veysel’in şiirindeki felsefi yönleri ele almaya çalıştım. Halk şiirimizin son temsilcilerinden olan şairimizin belli bir inanç ve değer anlayışından beslenen, hümanist, evrensel yönleri dikkat çekici.

Veysel’in insana, doğaya, hayata bakışı türkü biçiminde derin bir felsefeyi saklıyor. Bu derinliğin boyutlarını içine girdikçe anlayabiliriz.

Türkülerin felsefesi elbette kavramsal ve akademik anlamda bir felsefe değil. Daha çok insan varoluşuna, yaşama deneyimlerine dayanan ve kendini halk edebiyatının öğeleri ve diliyle ortaya koyan bir felsefe. Bu anlamda başka şairlerimizin de felsefi yönleri bakımından irdelenmesi halk edebiyatımızın sakladığı düşünce damarlarının, felsefi unsurlarının daha görünür ve bilinir olmasını sağlayabilir.

- Şehir-şiir ilişkisi konusunda ise Mersin’li Özdemir İnce’nin, Abdülkadir Bulut’un ve orada yaşamış Ahmet Ada’nın şiirlerinde bu kentin imgesinin izini sürüyorsun. Neden başka şehirler değil de Mersin?

Mersin’le ilgili bir sempozyumda yapılmış konuşmanın metnidir bu yazı. Mersin’i en çok dile getiren şairler adını andıklarınız. Ama şehir imgesi hakkında Kavafis’ten söz eden bir yazı var. Onun “Şehir”i iz bırakan bir şiir. Şehirler şiirin en önemli esin kaynakları. İnsan ve şehir ilişkisi de hem felsefe hem de edebi yönden önemli bir konu ve sorun durumunda.

- Ursula K. Le Guın, daha çok bilimkurgu ve fantezi eserlerinin de bulunduğu romanları, öyküleriyle tanınır. Onun pek bilinmeyen şair yönü özelikle de son şiirleri üzerinde durmuşsun. ‘Şimdilik Her Şey Yolunda-Son Şiirler’inde seni etkileyen nedir?

Le Guin’in insanı doğayla ve diğer canlılarla iç içe dile getirmesi, yaşlılık döneminin ruh halleri içinde bir varoluş sorgulaması yapması ve insanın doğaya, toprağa bağlılığını vurgulaması ilgimi çekti.

Yaşadığı coğrafyadan söz ederken evrensel insan hallerini yakalaması ve dile getirmesi de önemli.

- Fahri Erdinç toplumcu gerçekçi bir yazarımız. Onun da pek bilinmeyen şair yönüne değinmişsin.

Bazı edebiyatçıların kimi yönü gölgede kalabiliyor. Romanları, öyküleri şiirinin unutulmasına yol açabiliyor. Fahri Erdinç de böyle. Biliyorsunuz bazı şairleri başka şairlere atfedilmişti. Garip şiiri ve toplumculuğun bir harmanı diyebiliriz. İronisi de dikkat çeker şiirlerinde.

- Rıfat Ilgaz’dan, Behçet Necatigil’e, Özdemir Asaf’tan, Atilla İlhan’a, Cemal Süreya’dan Turgut Uyar’a, Edip Cansever’den, Ece Ayhan’a, Ülkü Tamer’den Refik Durbaş’a ve daha birçok şairimizi felsefe- şiir ilişkisi bağlamında incelemişsin. Bu bağlama ilişkin neler söylemek istersin?

Felsefi içeriği bakımından her şair ve şiirleri elbette farklı. Kitapta adı anılanların yanı sıra daha başka şairler de var. Elbette bugüne kadar üstüne yazamadıklarım da çok.

Bu noktada söyleyebileceğim, kimi şiirlerde felsefi yönler, öğeler daha güçlü ve belirgin. Ama her şiire ve şaire felsefe açısından yönelmek mümkün. En yalın, sıradan şiirin bile sakladığı, içerdiği felsefi yönler olabilir.

Kitabımın felsefe ve şiir ilişkisiyle ilgilenen ve şiiri okuma ve yorumlamada felsefenin işlevini ve anlamını merak edenlere yararlı olacağını umarım.