Mustafa Günay’dan eğitim felsefesi üzerine iki kitap

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Günay Eğitim Felsefesi¹ adlı kitabında eğitim kavramına, eğitim felsefesinin diğer felsefe disiplinleri arasındaki yerine, özellikle “insan nedir?” sorusu eşliğinde yöneliyor. Günay’ın eğitim kavramına ve bağlılaşığı durumunda olan kavramlara da ışık tutan diğer kitabı ise Eğitim Felsefesi Felsefenin Eğitimi² adını taşıyor. Çalışma “Eğitim Felsefesi Sorunları”, “Felsefe Eğitimi ve Öğretiminin Sorunları” ve “Eğitimle İlgili Kitaplar Üstüne” başlıklı üç bölümden oluşuyor.

Prof. Dr. Betül Çotuksöken

“Eğitim ve felsefe” ya da “felsefe ve eğitim” birlikteliği Eski Çağ’dan günümüze tam bir süreklilik içinde kendini gösterir. Her türlü varolanı “dışdünya-düşünme-dil” ve/veya “insan-dünya-bilgi / bilgi olmayan” ilişkileri bağlamında nesneleştiren ya da konulaştıran felsefe, temel insanlaşma etkinliği olan eğitimi de bu iki çerçevenin eşliğinde ele alır.

Felsefe aynı zamanda insan dünyasının taşıyıcı fenomeni olan ve çok farklı somut içeriklerle kendini gösteren gereksinim-değer gerilimini eğitim bağlamında da öncelikli olarak saptar, adını koyar, ardından çözümler. Bu yanıyla ilgisi doğrudan eğitime ilişkin olanla bağlantılıdır; ona yöneliktir; sonrasında ise, çözüm aşamasında, olması gerekene yönelir.

Olması gereken hepimizin onaylayacağı gibi, insan dünyasına özgüdür; insanın evrendeki özel yeri, olması gerekene ilişkin belirlemelerinde somutlaşır. Bu nedenle, felsefe eğitime ilişkin olması gerekenleri öngörüleriyle, eylem planlarıyla belirgin kılar; eğitim felsefesi felsefenin kuram-eylem ya da theoria-praxis bütünlüğü içindeki boyutuna ilişkindir; uygulamalı felsefenin de aynı zamanda en önemli görünümüdür.

Eğitim felsefesi eğitimin dış dünyasını, düşünme dünyasını ve dil dünyasını ilişkileri bakımından ele alır. Söz konusu ele alışta insan dünyasının belki de en temel gerilimi olan gereksinim-değer gerilimini, özellikle insan-dünya-bilgi ilişkileri bakımından çözümler ve çözüme kavuşturur.

Gerçekten de eğitim bağlamındaki gereksinim-değer geriliminin ya da birlikte varoluşunun dikkate alınması en önemli hususlardan biridir. Bu ele alışta insana ilişkin kavrayış belirleyicidir.

Düşünce tarihinin temel bir boyutu olarak felsefe tarihinde tüm filozofların, felsefi yaklaşımlarının taşıyıcısı olarak benimsedikleri insan kavrayışının eşliğinde özellikle eğitim etkinliğine yöneldikleri bilinmektedir.

Ülkemizde eğitim felsefesiyle ilgili çalışmaların son yıllarda öne çıktığını biliyoruz. Bu çalışmalardan ikisinin de yazarı olan ve konuya ilişkin olarak çoğun unutulanları da bize anımsatan Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Günay ilk basımı 2018’de, ikinci basımı da 2021’de yapılan Eğitim Felsefesi’nde¹ oldukça ayrıntılı bir “Giriş”ten (s. 11-20) sonra, eğitim kavramına, eğitim felsefesinin diğer felsefe disiplinleri arasındaki yerine, özellikle “insan nedir?” sorusu eşliğinde yöneliyor.

Mustafa Günay’ın hem felsefe tarihinin konuya ilişkin önemli durak noktalarını belirlemesinin; hem de eğitime, farklı felsefi ve bilimsel yaklaşımların eşliğinde bakmasının en ayırt edici yanlarından biri de eğitimin antropolojik temelleri, bu satırların yazarının deyişiyle de antropontolojik (insan-varlıkbilgisel), daha açık bir anlatımla, eğitimin insan dünyasındaki insansal-varlıksal-varoluşsal karşılığı üzerinde durmasıdır. Bu felsefi duruş, ister istemez “insan doğası”na ilişkin sorunları gündeme almayı gerektirir. İnsanın değişmez, sabit, özsel bir doğasının olup olmadığı sorunu belki de felsefi söylemin en temel sorunudur.

Yazar Mustafa Günay da sorunun ne denli temel bir sorun olduğunun farkındadır: “İnsan doğası kavramı ile kastedilen şey, insana özgü olan, insanın bir niteliği ile ilgili olandır. (…) Herhangi bir şeyin ‘doğa’sını sorduğumuzda, aslında onun ayırdedici niteliklerini sormuş oluruz. Burada ilgilendiğimiz şey, onu diğerlerinden ayrı kılan şeyin ne olduğudur. Bu, aynı zamanda onun içinde yer aldığı türü de kuşatan ayırdedici bir özelliktir.” (s. 61)

Ancak insan söz konusu olduğunda ona özgü olanları belirlemek hiç de kolay değildir. Bu bağlamda birbirinden çok farklı görüşlerle karşılaştığımızı biliyoruz. Sergilenen görüşleri çoğun iki ana çerçeveye yerleştirebiliriz: İlki insanı, “öz” olarak belirlenen tek bir niteliğinde yakalayan görüşler; ikincisi ve aynı zamanda daha verimli olduğunu düşündüğümüz çerçeveye göre ise, insanı, ortak fenomenlerinin çeşitliliğinde yakalayan; insanın sabit, değişmez bir özünün olmadığını ileri süren; özetle insanı açık bir varlık, olanaklar varlığı olarak niteleyen görüşler.

İnsanı özellikle tarihsel varlık oluşunda yakalamanın altını çizen Mustafa Günay, Eğitim Felsefesi’nde eğitime felsefece bakışın farklı örneklerine de açıklık getiriyor. Türk eğitim sisteminin felsefi temellerinin de ele alındığı yapıtta, eğitim felsefesi konusunda çalışan felsefecilerin metinlerine de yer veriliyor.

Mustafa Günay’ın eğitim kavramına ve bağlılaşığı durumunda olan kavramlara da ışık tutan diğer çalışmasının adı Eğitim Felsefesi Felsefenin Eğitimi.² Üç bölümden oluşan yapıtın ilk bölümünün başlığı “Eğitim Felsefesi Sorunları” (s. 9-111); burada sorunlar, felsefeye özgü eleştirel bir bakış açısıyla ele alınıyor.

“Felsefe Eğitimi ve Öğretiminin Sorunları” (s. 113-183) başlıklı ikinci bölümde ise, ülkemizde ağırlıklı olarak 60’lı yıllardan beri üzerinde durulmaya başlanan felsefe eğitimine / öğretimine ilişkin sorunlar serimlenerek, son yıllarda gündemimizde sıkça yer alan felsefe-edebiyat ilişkisine; ayrıca, çocuklar için ya da çocuklarla felsefe etkinliklerine, bu konularda yazılan kitaplara, en iyi örnekler de göz önünde bulundurularak yer veriliyor.

“Eğitimle İlgili Kitaplar Üstüne” (s. 184-212) başlıklı üçüncü bölümde ise, ülkemizde eğitim-felsefe ya da felsefe eğitim ilişkisini çok boyutlu ve yenilikçi bir anlayış içinde yansıtan kitaplara yer veriliyor.

Bir önceki kitapta olduğu gibi bu kitapta da eğitimde insan kavramının ne denli önemli olduğu üzerinde duruluyor ve insana özellikle insan felsefesi açısından bakmanın gereğine bir kez daha dikkat çekilerek, ülkemizde bu kavrayışla felsefi söylemlerini kuran filozof örneklerinden de yola çıkılarak ayrıntılı değerlendirmeler yapılıyor.

Mustafa Günay’ın her iki çalışmasının da gerek felsefe bölümlerinde, gerek eğitim fakültelerinde, ayrıca sayıları her geçen gün artan felsefe platformlarında, sivil toplum kuruluşu çalışmalarında eğitim-felsefe, felsefe-eğitim ilişkilerini mercek altına almada çok yararlı olacağı kanısındayım. Her iki kitabın da dünya alanyazını (literatürü) kadar, bu bağlamda ülkemizde oluşan alanyazınına da dayalı olarak kaleme alınmış olması son derece önemli.

¹ Mustafa Günay, Eğitim Felsefesi, Çizgi Kitabevi, 175 s.

² Mustafa Günay, Eğitimin Felsefesi Felsefenin Eğitimi, Sentez Yayıncılık, 212 s.