Metropolis ve bitmeyen etkileri
Sessiz sinemanın ve Alman Dışavurumculuğu’nun en önemli filmlerinden, fütüristik türün ilk örneklerinden olan Metropolis (1927) başta Alman halkı, Adolf Hitler, propaganda bakanı Joseph Goebbels, günümüz yönetmenleri George Lucas, Ridley Scott, Terry Gilliam, David Fincher gibi çok sayıda kişiyi etkiledi.
Aslı SelçukBu fütüristik çok uçlu hümanist ya da faşist masalda kadın robot işçileri ayaklandırıp isyana sürükler. Yönetmen Fritz Lang’la senarist karısı Thea von Harbou kişisel efsanelerini bu evrensel öyküyle yazarlar ama yaratımları onları aşıp boğdu. Öykü geleceğin başkenti Metropolis’te geçer. Varsıllar yüksek binaların üst katlarında konfor, lüks içerisindeyken yoksullar işçi karıncalar gibi yerin altında kenti işleten dev makinelerin arasında sürekli çalışırlar. Metropolis’in patronu Fredersen’in (Alfred Abel) oğlu Freder (Gustav Fröhlich) arkadaşlarıyla cennet bahçesinde gezinirken Maria (Brigitte Helm) ile karşılaşır.
Maria yanındaki yoksul çocukları Freder’e kardeşleri olarak tanıtır. Freder Maria’dan çok etkilenir. Görevliler uygunsuz gördükleri Maria ile çocukları kovarlar. Gizlice Maria’yı izleyen Freder karanlık yüzlü yeraltı kentini keşfeder. Gördüklerinden sarsılan Freder patron babasına tanık olduğu korkunç manzarayı anlatır. Fredersen oğlunun anlattıklarını hiç umursamaz.
Maria’ya aşık olan Freder yeraltı kentinde genç kadının işçilere yaptığı konuşmayı gizlice dinler. Maria söylevinde ellerle yürek arasında bir aracı olduğunu, bunun da insan yüreği olduğunu vurgular. Maria’yı büyük bir tehlike olarak gören Fredersen bilimadamı Rotwang’a (Rudolf Klein-Rogge) Maria görünümünde bir robot yapmasını emreder. Robot Maria cinselliği, erotik danslarıyla işçileri baştan çıkarır, ayaklanmalarla kaos başlatır. Gerçek Maria ve Freder’in sayesinde işçilerin isyanı sona erer. Herkes Maria’nın çevresinde toplanıp ona itaat eder. Sinemanın insanın bilincini ve belleğini etkilediğini bilen Fritz Lang görkemli görüntüler yaratmıştır.
Çekimi iki yıl süren, 37 bin figüranın rol aldığı Metropolis 5 milyon marklık bütçesiyle zamanının en pahalı yapımı oldu. Lang’ın büyük hayranı olan, sinemanın gücünü çok iyi bilen Hitler, Metropolis’i Nazi partisinin tanıtımında kullandı, filmde kitleleri birleştiren, eşitlik ve umut dağıtan Maria ile kendini özdeşleştirdi, kendini Maria gibi ezilen, kötü davranılan halkın umut ışığı gibi gördü.
Metropolis’in iletisi cinsiyet, ırk, sınıf ayrımı gözetmeden toplumda herkesin eşit olmasıydı. 1. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya henüz yaralarını sararken 3. Reich’ın acımasız gelişini beklemekteydi. Hitler ve Goebbels, Metropolis ve Triumph des Willens’i (Leni Riefenstahl/1934) propaganda amaçlı kullandılar. İki filmde faşist devlet yönetiminde eşitliğe ulaşmayı, sınıf ayrımlarını kaldırmayı yansıttı.
1933’te Hitler, Lang’ı Alman film stüdyolarının başkanı yapmak, Nazi propaganda kampanyasının başına getirmek istedi. Annesi Yahudi olan Lang korkusundan Fransa’ya gitti.
Günümüz sinemacıları Metropolis’ten bir hayli etkilendiler. Star Wars’daki (Yıldız Savaşları, George Lucas/1978) robot C3PO robot Maria’nın uzantısıydı. Ridley Scott (Blade Runner/1982), Terry Gilliam (Brazil/1985) Tim Burton (Batman/1989) Metropolis’in Kafkavari dekorlarını yinelediler. David Fincher, Madonna’nın Express Yourself klibinde (1989) New Age bir Metropolis yarattı. 1984’te renklendirilen Metropolis disko kralı Giorgio Moroder’in müzikleriyle elektronik çağını da gördü. Neil Blomkamp’ın yönettiği Elysium (Yeni Cennet/2013) Metropolis’in izleriyle doludur.