Meraklı, sevimli ve kararlı! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...

Küçük Dedektif Ciccio (Carlo Barbieri / Çeviren: Ezay Akyıldız / Hayalkurdu Yayıncılık), barındırdığı on kısa öyküyle okurunu bir yandan suç, kabahat kavramları üzerinde düşünmeye çağırırken, bir yandan da hayatta hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığı gerçeğini de aklımızın bir köşesine yazarı el yazısıyla not ediyor. Çoğu olayda “kanıt” diye sunulanların aslında hedef şaşırtmaya yönelik oluşunu hepimiz biliriz. Bu yalın gerçeğin yol açıcılığında Ciccio’nun ardına düştüğünüzde, biliyorum, siz de kendi gerçekliğinize kolayca dönüvereceksiniz.

Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Herkesin -belki biraz da tombik olduğundan- “Ciccio“ (Ciccio, Sicilya’da Francesco’nun kısaltılmışı) diye çağırdığı kahramanımız yufka yürekli, meraklı, çevresinde olup bitenlere bambaşka gözlerle bakan bir çocuktur. Aklına polis olmayı koymuştur bir kez. Ona kalsa, bir de çözüme kavuşturduğu olaylara bakarsak çoktan “olmuş”tur da sırada “polis müfettişliği” vardır. Ne ki hırslı, gözü başka bir şey görmez bir çocuk da değildir Ciccio.

Onun için “biraz tombik” oluşu da dert değildir; arkadaşlarının, ailesinin ona seslenişi gibi o da kendisini genellikle “Ciccio” diye tanıtır. Hayata farklı bir pencereden bakmanın ve olayları şıpınişi çözmenin keyfi öylesine doldurmuştur ki dünyasını lakap falan da umurunda değildir Ciccio’nun.

Bütün bunların yanı sıra her yönüyle “istenen bir çocuk” olduğu da sanılmasın. Çünkü Ciccio da her çocuk gibi zaman zaman ödevlerini aksatır, okulun tatil oluşuna bayılır, arada tembellik (aslında “oyun”) hakkını kullanmak ister. Ele avuca sığmaz haliyse düşlerini süsleyen merakı ve her geçen gün artan tutkusuyla açıklansa yeridir.

SAHİCİ BİR KAHRAMAN

Okuduğumuz her kitap bizi ne çok yolculuğa çıkarır! Küçük Dedektif Ciccio’yu okurken de aynı varsıl yolculukların birinden bir başkasına gezip durduğumu itiraf etmeliyim.

Bir gün bir tren yolculuğunda Ciccio’yla aynı kompartımanı paylaşırken başka bir gün okulunun (elbette kendi okullarımın da) koridorlarında, dersliklerinde, spor salonlarında onunla birlikte ya bir (hadi “hırsızlık” demeyelim) “aşırma” olgusunu çözüme kavuşturdum ya da öğrencilerin yaka silktiği akran zorbalığına küçük, zararsız bir girişimle son verdim.

Ciccio’nun, özellikle akranları arasındaki sorunları çözerken sergilediği sakin, dikkatli, nezaketli tavrı ve “kazan-kazan” tutumu, bu düşsel / kurgusal kahramanı bir gerçekliğe taşımamı kolaylaştırdı.

İlkokulun ilk yıllarıydı, sınıf yok aklımda, arkadaşlarımızdan birinin hepimizinkinden biraz farklı, dedesinin armağanı kalemi derslikte yitince öğretmenimiz hepimize çektirdiği dağıttığı saman çöpleriyle kalemi kimin aldığını bulup çıkarmıştı.

Çöplerin hepsi aynı boydaydı ama nasıl olmuşsa kalemi aşıranın çöpü “uzamış”tı. Çünkü bu hatayı yapanın çöpünün uzayacağını söyleyince öğretmenimiz çöpünü kısaltmıştı o arkadaşımız.

Yine de öğretmenimiz o kişiyi hepimizin önünde deşifre etmemiş, kaybolan kalemi sessizce sahibine ulaştırmıştı. Çünkü öğretmenimiz de -yıllar sonra yeniden anımsadım; tıpkı Ciccio’nun dedesi gibi- biliyordu “hırsızlık”, zorbalık yapanların aslında mutsuz çocuklar olduğunu...

Desen: CHIARA BAGLIONI

HİÇBİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL!

Küçük Dedektif Ciccio, barındırdığı on kısa (gerçekten “kısa”) öyküyle okurunu bir yandan suç, kabahat kavramları üzerinde düşünmeye çağırırken, bir yandan da hayatta hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığı gerçeğini de aklımızın bir köşesine Ciccio’nun (aslında Carlo Barbieri’nin) el yazısıyla not ediyor.

Çoğu olayda “kanıt” diye sunulanların aslında hedef şaşırtmaya yönelik oluşunu hepimiz biliriz. Bu yalın gerçeğin yol açıcılığında Ciccio’nun ardına düştüğünüzde biliyorum, siz de kendi gerçekliğinize kolayca dönüvereceksiniz.

Tam da bu noktada on öykünün tamamında karşımıza çıkan hiçbir “suç mahalli”nin bize “yabancı” gelmeyişini, yazarın ve dolayısıyla yapıtı dilimize kazandıran Ezay Akyıldız’ın başarısı olarak kaydedelim şuracığa.

Evet, daha çocuk yaşta, okulla tanıştığı ilk yıllarda (belki daha da önce) aklına koymuştur polis olmayı kahramanımız; onun bu hevesi aklımıza; yaşamdaki başarının arkasında yatan tutkuyu, bir kararın ardına aşkla, hevesle düşmeyi ve asla vazgeçmemeyi getiriyor ister istemez.

Öğrenmekte, başarıda her zaman kilit rol oynayan merak duygusunun yol açıcılığında birbiri ardınca koşup gelen on sıcak öyküyü bir solukta okurken arkadaşlık, çevre, aile, dostluk ve sevgi gibi kavramlar da neredeyse her öyküde yeniden göz kırpıyor size. Araya giren küçük duraksamalarsa olayı Ciccio’dan önce çözme hevesinden öte değil.

Küçük Dedektif Ciccio’yla yolculuğumuzu anlamlı, neşeli kılan başka bir etmen de kuşkusuz kimi sayfalarda ansızın karşımıza çıkan, öykülerle yolculuğumuza ölçülü eşliğiyle renk katan resimler.

DÖNÜP YENİDEN BAKALIM HAYATA

Çocukları; bir şey beceremez, akılları yetmez, “olup olmadık yerlerde konuşup durmaları hoş değil” vb. yaklaşımlarla tanımlayan çağımız yetişkin anlayışına da ince dokundurmalarda bulunan yazar Carlo Barbieri, iş yaşamının vazgeçilmezi haline gelen özensiz ve haksız yaklaşımları da satır aralarına ustaca yerleştirdiği (elbette çocuklara yönelik ve zekice) göz kırpışlarla anımsatmadan geçmiyor.

Dolayısıyla Küçük Dedektif Ciccio, yaşadığımız (içinde hapsolduğumuz) hayatın renklerini ıskalamayalım çağrısının yanında başarısızlıkların, çatışmaların, haksızlıkların yeşerdiği ortamlar üzerine de yeniden düşünmeye çağırıyor bizi.

Hayal gücümüz -tıpkı Ciccio gibi- gerçekte olup bitenleri gözümüzde canlandırmaya yaşam boyu yol göstersin. Ve kimse kimsenin önünde, değil başı yerlere değecek kadar, hiç eğilmesin!

Küçük Dedektif Ciccio / Carlo Barbieri / Resimleyen: Chiara Baglioni / Çeviren: Ezay Akyıldız / Hayalkurdu Yayıncılık / 158 s. / 8+ / 2022.