Kara Fatma rolünü canlandıran Sevtap Çapan, Cumhuriyet'e konuştu

Sevtap Çapan, siyasi duruşu olan biri ama sanatı en çok kadın teması için kullanıyor. Atatürkçü ve vatansever ama “En çok kadın olarak sözüm var” diyenlerden. Kendisiyle konuştuk.

Emel Seçen

İstanbul doğumlu Sevtap Çapan, Kandilli Kız Lisesi mezunu. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni bitirdi. IBB Şehir Tiyatroları kadrosunda oyuncu. Aynı zamanda yazar, seslendirme sanatçısı, tiyatro genel sanat yönetmeni, IBB Şehir Tiyatroları’nda iki eseri olan, üretken bir sanatçı. Kendisini hümanist olarak tanımlıyor, sevgi, sanat ve eşitlik mottomdur, diyor. Sanat yaşamına ışık tutan öğretmenleri, Müjdat Gezen’den, Tuncer Cücenoğlu’ndan Mahmut Tali Öngören’e kadar hiçbirini unutmuyor. Atatürkçü ve vatansever ama “En çok kadın olarak sözüm var” diyenlerden. Kendisiyle konuştuk. 

- Müjdat Gezen Sanat Okulu, sonra son sınıfta Şehir Tiyatroları’na kadar geçiş ama esas olarak bir öğretmenin size yol göstericiliği var. Kimdir, bu öğretmen ve öğretmenlik, size göre nedir, ne değildir? Çünkü siz de artık alanınızda bir eğitmensiniz.

Öncelikle bu kadar kıymetli bir konuya değindiğiniz için teşekkür ediyorum. Sanat yolculuğuma başlamama vesile olan öğretmenim ortaokul yıllarındaki Türkçe öğretmenim Mehmet Dağıstanlı. Tiyatro sanatına sevgisi, titizliği ve sanat sevdasıyla bir okul oyunu sahnelemesi, oyunda bana rol vermesi tiyatrocu olmama karar vermeme kadar uzandı. Okul yıllarında tembel bir öğrenci iken konservatuvara girme arzusu ile ders çalışan bir öğrenci oldum. Mehmet Öğretmenim beni fark etti ve yolumu çizdim. Yıllar sonra, mesleğimde epey yol kat etmişken eski okulumda bir pilav gününe katıldım. Öğretmenlerimden biri diğer öğretmenleri de yanımıza çağırıp şunu söyledi: “Biz seni hiç anlamadık, seni hep tembel bir öğrenci olarak gördük. Sana kızdık. Yeteneğini görüp seni ona göre eğitmeliydik. Biz bunu yapamadık arkadaşlar! Seninle ve başarılarınla gurur duyuyoruz.” 

- Siz, bir Kıbrıs Gazisinin kızısınız. Babanız için kitap yazdığınız daha doğrusu bir tiyatro oyunu ama ucu açık. Neden?

Evet, bu oyun benim için çok özel. Babam Kıbrıs Çıkartması’nda sağ elini kaybetti. Ve ben savaşa karşıyım. Onca acıya karşın bir de çözümlenmemiş bir Kıbrıs meselesi gerçeği var. Uzun yıllar da çözümlenemeyebilir. Oyunun son sahnesine kadar bu tarihi süreçteki olaylar ve harekâtın bitimindeki aile ve çevre içindeki etkileri anlatılıyor. Son sahnede günümüze geçiş yapılıyor. O nedenle oyunun bu kısmıyla ilgili konuyu alternatif sunarak ucu açık bıraktım; çünkü bugünün gerçeği ile belki 10 yıl 20 yıl sonraki gerçeklik farklı olacak, Kıbrıs sorunu çözülürse oyunun sonu güncellenmeli, çözülmese de yine güncellenip belli bir tarih aralığıyla sınırlandırılmalıdır. Neticede metinler yüzyıllar boyu nesilden nesle aktarılıyor. Bu aile fertleri 2050 yılında yaşıyor olamaz. Dolayısıyla “oyun belli bir tarih aralığını işaret edecek şekilde düzenlenmelidir” bilgisini yazar olarak not düştüm aslında.   

KARA FATMA’NIN HAYATI...

- “Kara Fatma” Fatma Seher Erden ile karşılaşma öykünüz nasıl başladı?

Çoğunluğun aksine ben, Fatma Seher Erden’i biliyordum. Nasıl, ne zamandan beri hatırlamıyorum ama bir süredir kendi kahramanlarımızla ilgili bir proje yapmak istiyordum. O sırada aklıma Kara Fatma yine düştü. Bir gün mesleği seçmeme vesile olan öğretmenim bir oyun yazdığını ve başrolü beni düşünerek kaleme aldığını söyleyerek metni bana gönderdi. Kara Fatma’nın hayatı ile ilgili kalabalık kadrolu bir oyundu. Kendine, bizim küçük bir tiyatro olduğumuzu, bu projeyi yapmamızın boyumuzu aşacağını ama tek kişilik bir oyun olursa yapabileceğimizi söyledim. Tam da Kara Fatma ile ilgili düşünürken enteresan bir buluşma oldu Mehmet Öğretmenimle... O da tek kişilik oyun halinde oyunu sıfırdan yazdı. Sonrasında tek kişilik oyunlar ve seri oyun fikriyle diğer kahramanları seçtik. 

- Kurtuluş Mücadelesi’nin neredeyse baş kadın kahramanlarından birini tiyatro sahnesinde muhteşem bir performans ile sergiliyorsunuz. Yine tiyatromuzun duayen isimlerden Bedia Muvahhit’i oynadınız, bununla beraber birçok ödül sahibisiniz. Kadın olarak acı çekmiş, mücadele vermiş ve vermekte olan kadınları canlandırırken neler hissediyorsunuz?

Aslında normal hayatta hissettiğim çaresizlik hissimden kurtuluyorum. Sanatla yoğurulmuş biri olarak tam da yapmam gerekeni, bu kadınları oynayıp seyirci karşına çıkararak bu üstü kapatılan gerçekleri gözler önüne sermek, işe yarar bir hamle olarak görünüyor bana. Çünkü bilgi aktarma, duyguyu ifade etme gücüyle insanlara ulaşabilir ve farkındalıklarına kapı açabilirim. Bir kişi bile cesaretlenerek hayatını iyileştirmek için mücadeleye başlasa bu kârdır. Bilinçli bir kadınla, bilinçli bir adamla kaç nesil kurtulur biliyor musunuz?

"FİKİR KIYMETLİDİR"

- Karafatma’dan sonra sırada başka canlandırmayı düşündüğünüz kadın kahraman var mı?

Evet, hatta yine özel olarak yazdırılmış bir projemiz var. Ne olduğunu söylemek isterdim fakat daha önce böyle bir röportajda deklare ettiğim en akla gelmeyecek bir tarihi isim şu an oyunlaştırıldı. Fikrimizin detaylarını değil, ismini bile söylemekten çekiniyorum o yüzden. Fikir kıymetlidir, fikir çalmak hiçbir etiğe sığmaz. Nitekim ülkemizde bu durum çok çok fazla yaşanıyor. Biz her zamanki gibi önümüze bakacağız. Üreten ve özgün kafalarımızda daha çok isim ve proje var nasılsa.

KADINLAR ÖLDÜRÜLÜYOR...

- Üç kitabınız var, biri tiyatro eseri olarak Memed, bunun içinde kurgusal olarak aile içi istismar, taciz anlatılıyor. Diğeri ise KADINIM ULAN bir başkaldırı gibi. Ülkemizde adeta her gün mayın tarlasından geçer gibi hemcinslerimiz ile yaşamaya çalıştığımız süreçte, bir sanatçı olarak kadınların ne şekilde korunabileceğini düşünüyorsunuz?

Eğitimle, evet, kesinlikle eğitimle ama eğitimi bile geçiyorum ben. Hukuk sistemimizde konuyla ilgili kanunlar mevcuttur. Sadece var olan kanunlar bile uygulansa kadınlar şu an korunuyor olur. Çünkü bir avukat kadın ya da bir hemşire yani iki okumuş kadın öldürüldü, daha niceleri... Bunu ancak hukuk sistemi engelleyebilir ve devlet tabii ki.