Kadınlar vardır, görmek istemeseniz de

Puduhepa, Dilek İmamoğlu, Muazzez İlmiye Çığ, Semahat Arsel, Demet Sabancı Çetindoğan, Altın Mimir, Münteha Adalı, Aysun Tecir, Doğa Taşlardan, Gülşen, Sezen Aksu, Nazan Öncel ve diğerleri... Bu ülkenin hepsinin tek tek ismini anmamız gereken değerli kadınlarına selam olsun!

Yazgülü Aldoğan

Dünya Kadınlar Günü etkinliklerinde tanıştığım bazı kadınlardan bahsetmek istiyorum bugün. Ortaya karışık bir yazı olsun, sayfamın teması içinde kalmaya çalışarak. Diğerleri daha sonra. Puduhepa’dan başlayalım. O bir Hitit kraliçesi. İktidarı eş ve oğul arkasından ama ciddi olarak kullanan bir kadın. Çorumlu hemşerimiz Puduhepa’nın en önemli özelliği, tarihin ilk barış anlaşması Kadeş’in altına mührünü basmış olması. Bu yönüyle Anadolu’nun ilk kadın kahramanı, barış simgesi kabul ediliyor. Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu Derneği’nin (T-One), Dünya Kadınlar Günü’ne denk getirdiği projeyle Puduhepa’nın dünyaya tanıtılması amaçlanıyor. Şu aralar Netflix’teki dizisiyle gündeme gelen Pera Palas Oteli’nde düzenlenen toplantıya T-One Derneği kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, Çorum Valisi’ni, belediye başkanını, İş Kadınları Derneği Başkanı’nı, Hitit Üniversitesi Rektörünü davet etmiş. T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan da devleti temsil ediyor. Üniversitenin öğretim üyeleri de, davetlilerin hepsi İstanbul’a eşleriyle gelmiş. Prof. İlber Ortaylı’nın tarihi anlatan konuşması kadar Çorum Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın’ın konuşması ilginçti: “Buraya haykırmaya geldik, sesimizi duyurmaya geldik!” diyordu. Anlatmaya çalıştığı kentinin değerini bilememiş olmamızdı; kendisi de Puduhepa’yı yeni tanımıştı, bundan üzüntülüydü!

T-One Derneği, bu önemli günde iki bilim kadınına 2022 Yılı Yaşam Boyu Onur Ödülü verdi: 108 yaşındaki Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ ve kültüre, sanata katkılarından ötürü Semahat Koç Arsel. Anadolulu Puduhepa’yı tanıyalım, unutmayalım.

İLHAM VEREN KADINLAR

Dilek Kaya İmamoğlu’nun öncülüğünde, İstanbul Vakfı bünyesinde İBB’nin etkinliğinde sahneye çıkarılıp ödüllendirilen, ismi anılan kadınlar ise daha çoktu: İlham veren 40 kadının farklı yazarlar tarafından öykülerinin yazılıp “İlham Veren Adımlar” adı verilen kitabı çok satmış, İngilizce ve Portekizceye çevrilmiş; bu sayede kazanılan gelirle 300 kız öğrenciye eğitim bursu desteği verilmişti. Bu öğrencilerin bir kısmı salondaydı. Dilek İmamoğlu, konuşmasında kitabın satışını artırmak ve geliriyle kız çocuklarına kültür sanat merkezi ve öğrenci yurdu açma hedeflerini açıkladı. Kitapta yer alan kadınlardan 7’si ise salondaydı, onlar da kendi öykülerini anlattı. İstanbul’un ilk kadın vatmanı Aysun Tecir, kadının kafasına koyunca yapamayacağı şey olduğunun örneğiydi. Masal anlatıcısı Judith Malika Liberman, masalların kadınları aptal yerine koyduğunu anlattı. Altın Mimir, Tunceli Ovacık’ta 9 çocuklu bir ailenin 8 kızından biri olarak yıkmış kalıpları ve avukat olduktan sonra “Kadınların Hak Arama Rehberi”ni yazmıştı. Urfa Siverek doğumlu Münteha Adalı’nın her sözü ise ibretlikti: “Toplumda kadına yönelik bir şiddet varsa bu erkeğe yönelik şiddetin yansımasıdır” derken düşündürüyordu. “Kadının altını çizerken bazen üstünü de çizdik” diyordu!

Bu toplantının bir başka ilham veren kadını ise bence Dilek İmamoğlu ve ona destek olmak için arkasında duran, İBB Başkanı olarak değil, Dilek İmamoğlu’nun eşi Ekrem İmamoğlu olarak konuşmasını yaptıktan sonra sarılıp öperek kutlayan, yanında elini tutup oturan erkek. Çizdikleri tablonun İstanbullu çiftlere örnek olacağı bir dayanışma ve sevgi kuşatması içimizi ısıtan.

SIRA DIŞI MI, YOK CANIM!

Gecenin sonunu bir konserle getirdim: Şarkılarının çoğunu manifesto gibi kendi yazdıklarından ya da Sezen Aksu ve Nazan Öncel’in aynı havadaki şarkılarından okuyan Gülşen’in konseri. Sadece kıyafetleriyle anılması dünya sahnelerini hiç takip etmeyenlerin yanılgısı. Gülşen çarpıcı kıyafetlerini sokakta değil, sahnede giyiyor! Sahne bir gösteri sanatları mekânıdır. Zorlu PSM’de Accord grubunun locasından izlediğim Gülşen bir dünya şarkıcısıydı. Kendi orkestrasının yanı sıra senfonik orkestrayla zenginleştirdiği müziğine keşke birkaç dansçı katsaydı görselliği daha iyi olurdu. Sahneye bir Mısır Kraliçesi gibi çıktı: Spotların altında altın rengi elbisesiyle Kleopatra’ya benziyordu. Sahnede çok az hareket etmesine karşın şarkılarının sözü ve müziği çarpıcıydı, kadın dostuydu, aşktan bahsediyordu ama hakkını istiyordu, sesi iyiydi, koca salona yetiyordu! Bergen filmindeki “Ben Affetmem” parçasını da o okumuş, çok güzel söyledi. İlk kez izliyorum, cüretkâr yırtmaçlı siyah tuvaletini de beğendim, altın renkli fileyi de, sahneye çok yakışıyordu. PSM’nin büyük salonu da hıncahınç genç kızlarla doluydu. Hepsi şarkılarını ezbere biliyordu, daha ne olsun?

Yarın sıra diğer kadınlarda! Başka sayfada...