İlginç film kavgası: Neşet Ertaş’ın paylaşılamayan hayatı beyaz perdede
Yapımcı Mustafa Uslu, Ertaş’ın hayatını filme çekmek isteyince karşısına iki seçenek çıktı, biri 15 yıldır kendisini görmemiş aile, diğeri ustanın kitabını yazmış bir bilim insanı ve 20 yıllık hayat arkadaşı. Birini seçince diğerleriyle mahkemelik olundu.
Yazgülü AldoğanTürk halk müziğinin ve abdal geleneğinin efsane ismi Neşet Ertaş’ın yaşamını konu alan film bitti; önümüzdeki hafta vizyona girecek ama filmin yapım aşamasından bu yana etrafında kopan tartışma ve adli süreç hâlâ bitmedi.
Pazartesi günü filmin prodüktörü, daha öncesinde Müslüm, Ayla, ve Naim filmlerini de çekmiş olan Mustafa Uslu, filmin bütün ekibini, Gaziantep ve Adana’dan gelmiş olan Abdallar Dernekleri temsilcilerini de toplayarak filmini basına gösterdi. Bu sinema yazarları için alışılagelmiş bir basın gösterimi değil, tartışmaları yanıtlamak için gazetecilere yapılmış bir basın toplantısıydı.
ABDAL GELENEĞİ
Çünkü filmin yapım sürecinde Neşet Ertaş’ın ilk eşinden olan çocukları Döne ve Hüseyin Ertaş, önce filmin babalarının hayatını yazan Prof. Dr. Erol Parlak’ın kitabından ve gözetiminde yapılmasına karşı çıkmış, bunu engelleyemeyince de Neşet Ertaş’ın hayatının film yapılmaması konusunda vasiyeti olduğu iddiasıyla mahkemeye başvurmuştu. Bir başka iddia ise bazı sahnelerle ailenin bu filmle itibarsızlaştırılacağı korkusu idi.
Mustafa Uslu anlatıyor: “Bu bir kültür filmi. Bir kültürün (Abdallar) ve aşiretinin en önemli ismi, Neşet Ertaş. Biz onunla ilgili filmi yapmak için bütün kaynakları inceledik, Erol Parlak hocanın kitabını seçtik. Bizden para değil, projenin başında olmayı talep etti. Beş yıllık bir proje bu. 17 bin kişi çalıştı. 11 hafta sette kaldık. 374 sahne çektik ki bu yaptığımız filmler içinde en yüksek sahne sayısıdır. Neşet Ertaş’ın gençliğini oynayan Bektaş Dolu ve olgunluk dönemini canlandıran Ramazan Bağgül, halk ozanı. Onları Erol Parlak önerdi, eğitti, oyuncu koçuyla çalıştılar ve türküleri kendi sesleriyle okudular. Her ikisi de iki yıl boyunca bu film için işlerini güçlerini bıraktı. Neşet Ertaş’ın babasını oynayan Serkan Köksal, ödüllük bir oyunculuk çıkardı. Bektaş, 50 konserini iptal etti. Kimsenin kişilik haklarını zedelemedik. Zaten çocukları son yıllarında babalarının yanında değildi. Onun yanında Seyhan Hanım vardı.”
BÜTÜN EKİP İZLEDİ
İlk kez film ekibinin yapımcısından en küçük oyuncusuna bir araya geldiği bir basın toplantısı izliyorum. Küçük Efe dışında hepsi tek tek söz alıp duygularını paylaşıyor. Annesi rolündeki Zara, “Neşet Ertaş bana Kara kızım” derdi, onun filminde oynamak çok önemli” diyor. Prof. Dr. Erol Parlak, “Neşet Ertaş’ın adını ilk kez beş yaşımda duydum. Berlin’de tanıştık. Hep yalnızdı. Garip Bülbül’ü yazmak 15 yılımı aldı. Bütün eserlerini topladım. Kitabı birlikte hazırladık. Bazı şiirlerini koymamı istemedi. Filmin içine de yanlışlık olmasın diye dahil oldum. Hatta ‘Pavyon kelimesi Anadolu’da yanlış anlaşılıyor’ dedim diye bazı sahneleri yeniden çektiler; ailenin bütün hassasiyetleri gözetildi” diye kendisini savunuyor.
Aileden kasıt ilk eş ve çocuklar. Onlarla prodüksiyonun anlaşamaması ve işin mahkemeye dökülmesi üzücü. Ancak Ertaş’ın son 15 yılında hiç olmadıkları ve ölümünden üç gün önce babalarını görmeye gelmeleri onları haklı kılmıyor. Mustafa Uslu, “Döne Ertaş, benimle dört kez konuştu. Erol Parlak’ı dışarıda bıraksaydım, film yapılmaması vasiyeti diye bir iddia olmayacaktı” diye savunuyor kendilerini.
SONUÇ BAŞARILI
Filmi bir kez de kültür sanat eseri olarak değerlendirirsek, Mustafa Uslu’nun bundan önceki büyük prodüksiyon filmleri gibi iyi gişe yapar, özenli ve titiz bir çalışma. Konu popüler, Neşet Ertaş çok sevilen bir isim, bir tür müzikal olmuş, elbette başarılı. Türkü fanatiği değilim. Ama Neşet Ertaş sadece bir halk ozanı değil, bir felsefenin, inanışın önderi. İtilmiş, kakılmış, ötelenmişlerin öznesi. Nitekim abdalları temsilen gelmiş olan dernek temsilcileri de ilk kez kendilerinin de seslerinin duyuluyor ve görülüyor olmalarından çok mutlu. Filmden razılar. Ertaş, bu inanışın gereği, alçakgönüllü, maddiyata önem vermeyen, yoksulu, garibanı koruyan, onların yanında olan bir duygu insanı. İlk kez bu kadar büyük bir role soyunmuş olmalarına rağmen Neşet Ertaş’ı ve babasını canlandıran üç halk ozanı da çok başarılı. Ayrıca bir belgesel tadında olduğu için böylesine önemli bir sanatçının yaşamı ve eserlerinin beyazperdeye aktarılması, onu tanımayan gençler için de öğretici.
SÜRESİ UZUN
Sinematografik açıdan Müslüm kadar hareketli, Ayla kadar duygusal değil. Çünkü Neşet Ertaş’ın hayatı o değil. İşin içine sinemada olmaması gereken, onu üzmeyelim, bunu koruyalım da girince acısı, tuzu, sosu hafif kalmış. Yine de iki saati aşkın halini izledim, sanırım vizyona girerken biraz daha kısalır. 23 Aralık’ta Neşet Ertaş hayranları sinemalarda, Bir Garip Bülbül’ü izlemede.