İki büyük tarihçi, iki önemli kitap! Dr. Alev Coşkun’un yazısı...
Cumhuriyetin 100. yılında Türk tarih çalışmalarının iki önemli duayen hocası, iki etkin tarihçi Prof. Dr. Sina Akşin ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın iki kitabı geçtiğimiz ay okuyucularla buluştu. Prof. Dr. Sina Akşin, 31. baskıya ulaşan Kısa Türkiye Tarihi (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) adlı kitabında, Osmanlı toplumu, Tanzimat, I. ve II. Meşrutiyet dönemleri, Abdülhamit ve yönetimi, 31 Mart olayı, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele, TBMM dönemi, devrimler, çok partili dönem, DP dönemi, 27 Mayıs 1960, 90’lı yıllar ve 2000’li yılları ele alıp inceliyor. Prof. Dr. İlber Ortaylı da Cumhuriyet’in Doğuşu: Kurtuluş ve Kuruluş Yılları (Kronik Kitap) adlı kitabında, Atatürk’ün yaşamından kesitler, Milli Mücadele’deki savaşlar, saltanatın kaldırılması gibi konuların yanında Lozan, 12 Ada gibi tartışmalı konuları irdeliyor.
Dr. Alev CoşkunAKŞİN’DEN OSMANLI-CUMHURİYET HATTINDA TÜRKİYE ANALİZLERİ!
Türk tarih çalışmalarının iki önemli duayen hocasının iki kitabı geçtiğimiz ay raflarda yerini aldı. Bu iki etkin tarihçi Prof. Dr. Sina Akşin ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’dır. Prof. Dr. Sina Akşin’in ilk baskısı 2007 yılında yapılan ve Kısa Türkiye Tarihi adını taşıyan kitabı 32. baskıya ulaştı. Duayen tarihçi Prof. Dr. Sina Akşin, İttihat ve Terakki, Jön Türkler, 31 Mart Olayı, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele adlarını taşıyan çok önemli eserlerin yazarıdır.
Kısa Türkiye Tarihi (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) kitabı Osmanlı toplumu, Tanzimat, I. ve II. Meşrutiyet dönemleri, Abdülhamit ve yönetimi, 31 Mart olayı, Birinci Dünya Savaşı, Milli Mücadele, TBMM dönemi, devrimler, çok partili dönem, DP dönemi, 27 Mayıs 1960, 90’lı yıllar ve 2000’li yılları ele alıp incelemektedir.
Tarih bilinmeden toplumsal ve siyasal olaylar doğru değerlendirilmez. Kısa Türkiye Tarihi okuyucu için önemli, özet ve bir kaynak kitaptır. Bu nedenle Sina Hoca’nın Kısa Türkiye Tarihi kitabının Cumhuriyetin 100. yılında yeniden yayımlanması çok yerinde olmuştur.
Prof. Dr. Sina Akşin kitabın son sözünde tespit ve yargılara varıyor şöyle ki:
“Atatürk devriminin niteliği 1980’den sonra ortaya çıktı. Bilinçli hale gelen Atatürkçülük böylece Atatürk devrimine aykırılıkları tanımakta zorluk çekmedi. 1950’den sonrasının kısmi karşı-devrim dönemi olduğu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin açık seçik iki döneme ayrıldığı anlaşıldı. Birincisi 1919’dan 1950’ye değin uzanan Atatürk devrimi dönemi, ikincisi 1950’den bu yana gelen kısmi karşı-devrim dönemidir.”
Sina Hoca şöyle devam ediyor:
“Kısmi karşı-devrimin özelliği, aydınlanma devriminin durdurulması, bütünsel kalkınma anlayışından maddi kalkınma modeline geçilmesi olmuştur. Bunun somut göstergeleri, halkevlerinin 1951’de, köy enstitülerinin 1954’te kapatılmaları, öğretmenliğin ikinci sınıf meslek durumuna düşürülmesi, zorunlu ilköğretimin çok uzun zaman beş yılda kalması, imam hatip okullarının imam hatip gereksiniminin çok ötesinde çoğaltılması olmuştur.
İmam hatip olmaları söz konusu olmayan kızların da bu okullara kabul edilmesi, bunların artık meslek okulu olarak değil, genel bir ortaöğretim kurumu olarak görülmek istendiğini göstermektedir. Sekiz yıllık zorunlu ilköğretim ancak 1997’de ordunun zorlamasıyla gerçekleşebilmiştir.” “… süreç tören Atatürkçülüğü ile maskelenmiş, gizlenmiştir.” (s.322)
“Atatürkçülüğün ideolojiye dönüşmesi gerçekleşirken süreç tören Atatürkçülüğü ile maskelenmiş, gizlenmiştir.” (s. 314-322)
Prof. Dr. Sina Akşin’e göre, son yılların belirginleşen yönleri şöyledir:
1. Kadınların baskıdan kurtuluşu,
2. Hatırı sayılır bir aydın kesim yaratılması,
3. Tarım, sanayi ve bayındırlık alanında önemli ilerlemelerin olması,
4. Karşıdevrimin devleti arkasına alarak güçlenmesi,
5. Özellikle 90’lı yıllarında doğup gelişen Atatürkçülük ideolojisi akımının doğması.
ORTAYLI’NIN MERCEĞİNDEN CUMHURİYET!
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Ekim ayında yayımlanan kitabı Cumhuriyet’in Doğuşu: Kurtuluş ve Kuruluş Yılları (Kronik Kitap) adını taşımaktadır. Kitap geniş bir kaynakça ve dizin ile birlikte 300 sayfadır.
Kitapta Atatürk’ün yaşamından kesitler, Milli Mücadele’deki savaşlar, saltanatın kaldırılması gibi konular yanında Lozan, 12 Ada gibi tartışmalı konular da irdelenmektedir.
Prof. Dr. Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Yakın Tarihin Gerçekleri, Türklerin Tarihi gibi önemli kitaplara imza atmıştır.
Prof. Dr. Ortaylı, kitabının “Cumhuriyet Kavramı Üzerine” başlığını taşıyan giriş bölümünde önemli tespitler yapmaktadır. Bu giriş bölümü, 100 yıllık Cumhuriyetin de kısa özet bir değerlendirmesidir:
“Türkiye Cumhuriyeti modeli ise Orta Çağ’ın oligarşik cumhuriyetlerinden ziyade, çağımız cumhuriyeti diye adlandırılan Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı vatandaş cumhuriyetlerindedir. 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başındaki Meşrutiyet rejiminin bazı zihinlerde yarattığı tartışmalarla şekillenmiş bir modeldir.
1920 yılının 23 Nisan’ında Türkiye Büyük Millet Meclisi toplandığında böyle bir tasarı resmen açıklanmış değildi. Meclis konvansiyonel bir sistemle idareye sahipti ancak her ne kadar “İstanbul’da saltanat ve hilafeti korumak, onların hukuk ve haysiyetini kurtarmak” içinmiş gibi görünse de artık cumhuriyetin ayak sesleri duyuluyordu” (s. 15)
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ilk dönemlerinde eğitim ve sağlıkta önemli atılımlar yapıldığını, “eğitim ve sağlıkta eşitlik” sağladığını belirtiyor.
En son cümle olarak Prof. Dr. İlber Ortaylı, Osmanlı tarihi ve yakın tarihiyle ilgili yazdığı kitaplarıyla haklı bir kamuoyu desteğine sahiptir. Kısaca tanıtımını yaptığımız kitabı da okuyucu tarafından ilgiyle okunacaktır.
Prof. Dr. Ortaylı, İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin savaşın dışında kalmasını büyük bir başarı olarak değerlendiriyor. Tek partili dönemimin 1946’da bittiğini ve “sandık demokrasisine” geçildiğini belirtiyor. Her şeye rağmen “Türk halkının ‘sandık demokrasisine sahip çıktığını’, Türkiye’nin bir bakıma Ortadoğulu bir ülkenin Batı platformuna çıkması sürecini yaşadığını” vurguluyor.
Ve ancak “Türkiye diğer yandan ürkütücü Güney Amerikalılaşma girdabına çekiliyor ya da girdabın kıyısından dönmeye çalışıyor” diye de ekliyor. (s. 24)