İBB Şehir Tiyatroları’nın gelenekten gelen ilk kadın Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever oldu

Defalarca kendisini ayakta alkışladığımız Ayşegül İşsever yaklaşık 33 yıldır evim dediği tiyatroda sayısız oyunda rol aldı. Bugün ise deyim yerindeyse evin anahtarını teslim aldı. Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde buluştuğumuz Ayşegül İşsever ile tiyatroyu ve yeni mevsimi konuştuk.

Öznur Oğraş Çolak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları şubat ayında yepyeni bir döneme başladı. 1914 yılından bugüne tiyatro da ilk defa gelenekten gelen bir kadın genel sanat yönetmeni oldu. 

Defalarca kendisini ayakta alkışladığımız Ayşegül İşsever yaklaşık 33 yıldır evim dediği tiyatroda sayısız oyunda rol aldı. Bugün ise deyim yerindeyse evin anahtarını teslim aldı. Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde buluştuğumuz İşsever ile tiyatroyu ve yeni mevsimi konuştuk. İşsever’in yeni hedefleri ve bu kısa sürede yaptıkları beni heyecanlandırdı.

Göreve gelmesinin biraz sancılı olduğunu söyleyen İşsever, “19 Kasım’da sözlü olarak tebliğ edildi görev ama sezonun ortasında yani Şubat’ın son haftası mazbatam geldi. Ev bizim olduğu için benim açımdan farketmiyor. 33 yıldır burdayım ha kırmızı odada oturmuşum ya da pembe oda da fark eder mi?” diyor.

Röportajımız süresince İşsever’in en çok kullandığı iki kelime dikkatimi çekiyor: ‘ev bizim’... Öyle ya yıllarını burada geçiren bir oyuncunun evidir tiyatro, sahne ise ibadet yeri. Mesleğini yaşam biçimine dönüştüren, bir kurumun geleneklerine saygı duyan ve önemseyen kişiler her zaman takdiri hak eder. Her ne kadar bizim ülkemizde çıkar ilişkilerinin ve kişiye göre muamelenin, yaptığı işin önüne geçtiği bugün de böylesine güzel bir oluşuma tanık olmak beni çok mutlu etti. Umutlar yine maviye döndü. 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na çok teşekkür ettiğini söyleyen sanatçı, “Evimizin anahtarını bize geri verdi. Bu çok hoş oldu ve bütün arkadaşlarımda da olumlu etki yarattı. Geleneği bilen ve gelenekten gelen birinin burada olmasıyla bu yapıyı hasbelkader dışardan tanıyan biriyle olmak tabii ki çok fark eder. Mehmet Bey çok değerli bir yönetmen hiç kuşkusuz ama, inanın bana Cumhuriyet’ten eski bir tiyatroyu yönetmek için sadece ve sadece çok iyi bir repertuar bilgisi ve tiyatro rejisörü olmak yetmez” diyor.

Sebebini ise şöyle açıklıyor İşsever, “Çünkü kurumları insanlar oluşturuyor buranın kendi sabitleri var. Yani 1914’ten beri belli sabitleri var. Bu sabitleri bilip bunların nasıl işleyeceğini bilen bir insanla devam etmek tabii ki daha doğru. Şimdi ben sizin evinize, uzaktan bakarım ne güzel biz burada 15 kişi ağırlayabiliriz derim, ama siz bilirsiniz çatalınızın, bıcağınızın 15 kişiye yetip yetmeyeceğini, siz bilirsiniz evinizin kapasitesini.”

Gelenekten gelen ilk kadın genel sanat yönetmeni olmakla gurur ve mutluluk duyduğu her tavrından belli olan İşsever, “Ben hiçbir şeyle övünmem ama bununla övünürüm. Bu çok önemli bir şey bana göre. Darülbedayi’nin gelenekten gelen sanat yönetmeni olmak. Bu kurumda öyle ince nüanslarla bir şeyleri ayarlamanız gerekir ki. Çünkü bizim kurumda usta çırak ilişkisi önemli. Bu laf olsun diye söylenmiş bir şey değil. Usta çırak ilişkisiyle örülmüş bir zincir var burada, bu zincir de buraya aidiyet duygusu getirmiş. Dolayısıyla tiyatronun kendi nüvesine kendi dinamiklerine aykırı bir şey yapıldığı zaman o aidiyet duygusu anında ayağa kalkıyor ve direnç gösteriyor. 

YENİ MEVSİM DOLU DOLU 

Yeni mevsime dopdolu bir repertuar ile hazırlandıklarını söyleyen usta oyuncu ile ayrıntıları tabii ki konuştuk. Yeni mevsimin yeni oyunları beni çok heyecanlandırdı ama şimdilik bende saklı. 

Şehir Tiyatrosu gibi eski yapılarda mutabakatla iş yapılması gerektiğinin altını çizen İşsever, “Bence bu dönemin en büyük artısı bu olacak. Bu görevi kabul ettiğimde herkes şunu çok iyi biliyordu. Ben buraya hiç kimsenin kariyerini parlatmak için gelmedim, kendi kariyerim dahildir. Burada asolan şehir tiyatrosudur. Şehir tiyatrosunun kariyeri parlayacak gerisinin hiç bir önemi yok” 

Daha şimdiden şehir tiyatrolarında çok önemli işlere imza attı İşsever: “Çocuk Şenliği”, “Genç Günler Festivali” bunlardan sadece ikisi. Ayrıca Şehir Tiyatroları oyunlarıyla 8. Frankfurt Türk Tiyatro Festivali’ne katıldı ve büyük beğeni topladı.

Bugünlerde ise yaz oyunlarına devam eden tiyatro, ağustos ayında da açık havada olacak. 

Bize ise Şehir Tiyayrosu’nun yeni sezonda, salonları dolu, alkışı bol olsun demek kalıyor.

65 YAŞ...

Usta çırak ilişkisini konuşmuşken 65 yaş meselesine değinmemek olmazdı. Usta oyuncuya ne olacak ustalara diye soruyorum gözleri doluyor. “65 yaş meselesi beni çok düşündürüyor çünkü o usta çırak ilişkisindeki zinciri bundan sebep kaybettik biz. Ben bu tiyatroya girdiğim zaman Toron Ağabeyin kaç yaşında olduğunu bilmezdim. Benim için Toron Ağabey duayen bir oyuncuydu. Ben onunla aynı sahneyi paylaştığım için son derece keyifli bir süreç geçirirdim ama aynı zamanda Suna abladan, Zihni Ağabeyden ve herkesten çok çok güzel şeyler öğrendik. Bu alıveriş ve bu zincir malesef bozuldu. Şimdi biz zorlama bir şekilde bunu tekrar tamir etmeye çalışıyoruz bu dönemde. Nasıl yapıyoruz, bizden emekli olan büyüklerimizi tekrar kurum içerisinde hizmet alımıyla çağırıyoruz. Tiyatro çok profesyonel yapılan bir iştir, yaşlı rollerinin oynandığı bir oyunda ne yapalım yani, sakalları, saçları boyayıp gençleri mi çıkaralım müsamere gibi” diyor.