Hoşça kal Gina
İtalyan ve dünya sinemasının efsanevi yıldızlarından Gina Lolobrigida 95 yaşında yaşamını yitirdi. 1950’lerin, 60’ların starı çok yönlü bir sanatçıydı.
Aslı SelçukPaparazzilerin peşinden koştuğu, foto romanların, güzellik yarışmalarının kraliçesi, arkadaşı aktris Silvana Mangano’yla birlikte spagettinin icadından beri en iyi şey olan, Cinecitta’dan Hollywood’a dek alfa erkekleri kıvrımlı hatlarıyla büyüleyen İtalyan ve dünya sinemasının en güzel kadınlarından Gina Lolobrigida 95 yaşında yaşamını yitirdi.
Yazar Alberto Moravia onu İtalyan dişil güzelliğinin örneği olarak tanımladı. Yönetmen-oyuncu Orson Welles Gina’ya dünyanın en muhteşem kadını dedi. Beat the Devil’de (Sarışın Şeytan/1953) başrolü paylaştığı Humphrey Bogart “Ne kadın ! Marilyn Monroe onun yanında Shirley Temple gibi kalır” diyerek Gina’yı övdü. Hazreti Süleyman ve Saba Melikesi’nde (1958) Yul Brynner ile öpüşme sahnesinde yönetmen King Vidor kestik demesine karşın Gina ile Yul öpüşmeyi kesmediler. La Lollo (Gina) ile La Loren (Sophia Loren) arasında hep gizli bir rekabet vardı.
Gina Lolobrigida, Sophia Loren, Silvana Mangano, Monica Vitti, Claudia Cardinale gibi İtalyan ve dünya sinemasının muhteşem kadınları arasındaydı. Gérard Philippe, Marcello Mastroianni, Sean Connery, Frank Sinatra, Burt Lancaster, Tony Curtis gibi aktörlerle, King Vidor, John Huston, Vittorio De Sica, Carol Reed, Christian Jacques, Luigi Comencini, Jean Renoir gibi yetkin yönetmenlerle çalıştı. Fanfan la Tulipe, Gecenin Güzelleri, Ekmek Aşk ve Fantezi, Romalı Kadın, Büyük Oyun, Trapez, Notre Dame’ın Kamburu, Woman of Straw, Hotel Paradıso gibi önemli filmlerde oynadı.
1927’de Subiaco’da doğan Gina’nın orta sınıf ailesi Roma’ya yerleşince genç kız Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim ve heykel eğitimi aldı. Sinemada gizli gizli Ginger Rogers’ın filmlerini, Gary Cooper’ın öpüşme sahnelerini izledi. Arkadaşı Silvana Mangano tesadüfen onu deneme çekimine götürdü. Gina’nın bikinili resmini gören çapkın milyarder Howard Hughes onunla sözleşme yaptı, Los Angeles’taki lüks bir otele Gina’yı kapattı. Hollywood tatili kötü geçen Gina Hughes’tan ayrıldı. 1972’de Küba’ya giderek Ritratto di Fidel adlı belgeselinde Fidel Castro ile söyleşi yaptı. 1980’lerde fotoğraf çekmeye, heykel yapmaya başladı.
1950’lerin başlarında oynadığı İtalyan usulü hafif komedilerde canlandırdığı güçlü, cesur, savaşçı kadın rolleriyle halkın beğenisini, sevgisini kazandı. Gina halkın içinden çıkmıştı, onlardan biriydi. İtalyan kadınının tüm özelliklerini dişilik, dobralık, mücadeleci, kavgacı yanlarını taşıyordu. Hem iyi bir oyuncu hem de iyi bir ressam, fotoğrafçı, heykeltraş ve belgesel yönetmeniydi.