‘Hayallerimize gülümsedik’
Bu yıl 16-23 Eylül’de düzenlenecek olan İstanbul Fringe Festival’in zor geçen 5 senesini konuştuk.
Orhun AtmışHer yıl olduğu gibi Türkiye'den ve dünyadan alternatif işleri, I·stanbul’un farklı yapılardaki sanat mekânlarında seyirciyle buluşturan performans sanatları festivali Istanbul Fringe Festival, bu yıl 16-23 Eylül tarihleri arasında kente yayılacak. 5. edisyonuna hazırlanan festival, gösterilere, atölyelere, panellere ve partilere ev sahipliği yapacak. Festivalde Türkiye’nin yanı sıra ABD, Belçika, Birleşik Krallık, İsrail, İtalya, Hollanda, Hindistan, Japonya, Kanada ve Yunanistan olmak üzere 10 ülkeden ekipler ağırlanacak.
“Alternatif”, “keşfedilmemiş”, “sınır” anlamına gelen Fringe'in hikâyesi, 1947 yılında Uluslararası Edinburg Festivali'ne davet edilmeyen ve gösterilerini “bir kenarda” sergileyen 8 ekip ile başladı. Bugün “Fringe” festivalleri, her yıl dünyanın farklı şehirlerinde 170 bin sanatçıyı yaklaşık 19 milyon kişiyle buluşturuyor.
Düzenlenmeye başladığı 2019 yılından bu yana pandemi ve ekonomik krizle de mücadele etmek zorunda kalan Fringe İstanbul’un kurucu ortağı ve iletişim direktörü Eda Erman’la konuştuk.
‘VİZYON VE DENEYİM’
- 5 yıl önce Fringe Festival hayata geçerken, “5 yıl sonra kendinizi gördüğünüz yerde” misiniz?
Bu soru için çok teşekkürler, zira 5. yılımıza hazırlanırken hepimizin üzerinde düşündüğü ve değerlendirdiği bir soru bu. 2019’da ilk kez bu festivali yaparken bu seneye dair “hayallerimiz” vardı. Hayallerimiz diyorum çünkü ikinci yılımızda pandemiyle karşı karşıya gelmek bizi hayallerimize gülümseyip, mevcut koşullarla yüzleştirdi.
Yine de hem küresel pandemi koşullarında, hem de Türkiye’nin içinde bulunduğu enflasyonist süreçlerde esnekliğimizi koruyarak ve koşullara uyum sağlayarak başarıyla çıktığımızı düşünüyorum. 2020 yılında ani bir kararla festivali online olarak gerçekleştirmek, hem üretimlerini durdurma noktasına gelen sanatçılarla, hem sosyal hayattan uzak kalmak zorunda kalan katılımcılarla bizi bir araya getirdi ve bu sayede Türkiye’de tamamen online ilk performans sanatları festivalini gerçekleştirmiş olduk. Bu bilinçli bir strateji değildi ama koşullara uyum sağladığımızda ne kadar güçlü bir noktaya geldiğimizi görmüş olduk.
Bu tip tecrübeleri her yıl farklı şekillerde yaşamaya ve biriktirmeye devam ediyoruz. Özetle şunu söyleyebilirim: Hayır, 5 yıl önce Istanbul Fringe Festival’ı ilk kez düzenlerken, ekonomik anlamda olmayı planladığımız yerde değiliz. Ancak artık bunun çok daha ötesinde bir vizyon ve deneyime sahibiz. Çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu, çok sadık bir takipçi kitlemiz oluştu. Her yıl kalabalıklaşan ve festivali her anlamda sahiplenen müthiş bir gönüllü ekibimiz var. Festivalin tüm bileşenlerinden yani sanatçılardan, partnerlerimizden, seyircilerimizden ve gönüllü ekibimizden olumlu geri dönüşler alıyoruz. Geçen yıldan bu yana yurt dışından da farklı festivallerin direktörlerini ağırlamaya başladık. Uzun vadede güzel işbirlikleri yapmayı hedefliyoruz. Kısacası kazanımlarımızı elimizden geldiğince ileriye taşımaya kararlıyız.
‘MEKÂNLAR EN BÜYÜK DESTEKÇİMİZ’
- Bu yıl bir ana sponsor desteği mi var? Bu ekonomik şartlarda festivalin düzenlenememesi gibi tehlikeler yaşadınız mı? Festivali sürdürebilmek için nasıl badireler atlatıyorsunuz?
Istanbul Fringe Festival, hem özel sektörden hem de kamudan destek alıyor. Bu sene destekçilerimiz arasında geçen yıllarda olduğu gibi Paribu, CarrefourSA ve BMI var. Bu sene de farklı kamu kurumlarıyla işbirliği için görüşmelerimiz devam ediyor. Bu zamana kadar festivalin bir ana sponsoru olmadı, fakat önümüzdeki dönemde festivalin ruhuyla, hedefleriyle ve sanatsal vizyonuyla birleşecek her türlü işbirliğine açığız.
En büyük destekçilerimiz festival mekânlarımız diyebiliriz aslında. İlk yılımızdan bu yana Istanbul Fringe Festival etkinliklerine ev sahipliği yapan mekan destekçilerimiz var. Bu yıl festivalin mekan destekçileri arasında Arter, Barış Manço Kültür Merkezi, BeReZe Gösteri Evi, Caddebostan Kültür Merkezi, Çıplak Ayaklar Dans Akademisi, DasDas, ENKA Sanat, Fişekhane, Hope Alkazar, Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy, Karga, Sakıp Sabancı Müzesi ve Tuhafier yer alıyor.
Festivalin devamlılığındaki en önemli gücümüz sürdürülebilir ve paylaşımcı bir ekonomik yapı oluşturmamız. Kar amacı gütmeyen bir oluşum değiliz, ancak yapısal olarak tüm kaynaklarımızı “emerging artist” dediğimiz gelişmekte olan sanatçılara yönelik fayda yaratacak çalışmalara yönlendirmeye çalışıyoruz.
‘BAZI EKİPLER KATILAMADI’
- Geçen seneye göre, örneğin yabancı oyunları getirebilmenin maliyeti ne kadar arttı?
Herkes kadar bizim için de maliyetler yükseldi. Her ne kadar finansal yapımız bir nevi “paylaşım ekonomisi”ni çağrıştırsa da bizim için en büyük maliyet, ekonomik sebeplerle festivale katılamayacağını ifade eden ekipler ve mekânlar oldu. Sanat üretimleri için kaynak bulmanın ve yaratmanın en zor olduğu dönemde olduğumuzu tahmin ediyorum. Mevcut kaynakları kullanmak için ise zor tercihlerin ve önceliklendirmelerin yapılması gerektiğini çok iyi anlıyoruz. Umuyoruz önümüzdeki yıllarda, tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başarırız.
YUNANİSTAN’DAN PERFORMANS
- Bu yıl en dikkat çeken etkinlik hangisi size göre?
Festival programındaki işleri birbirinden ayırt etmek zor, ancak en büyük etkinliklerimizden birinin Alexandros Stavropoulos imzalı “On Wednesdays We Wear Pink” olduğunu söyleyebilirim. 1991 dogˆumlu Yunan performansçı ve koreograf Stavropoulos, çagˆın ruhunu yakalayan, is¸leri merakla takip edilen bir yetenek. Popüler kültürdeki kadınlık anlatılarına yüksek enerjisi ve güçlü görselligˆiyle akılda kalan diliyle farklı bir bakıs¸ sunan is¸leriyle biliniyor. Sanatçı stilize ve masalsı bir görsel dünyanın içinde herkesçe içselles¸tirilen popüler kültürdeki kadın imgelerini bas¸arılı bir s¸ekilde katmanlandırırken, bu anlatıların içinde kadınların kendilerine açtıkları özgürles¸me alanlarını ustalıkla gösteriyor. 20 Eylül Çarşamba akşamı DasDas’ta izleyeceğimiz “On Wednesdays We Wear Pink”, Stavropoulos’un 2020 tarihli gösterisi Cinderella’s’ta da is¸lenen bu temaların bir devamı niteligˆinde. Her iki gösteri de dünyanın en önemli gösteri sanatları seçkilerinden Aerowaves festivalinde yer aldı. “Cinderella’s”, 2021’de Istanbul Fringe Festival kapsamında, I·stanbul Büyüks¸ehir Belediyesi is¸tiraklerinden Kültür AS¸. is¸birligˆiyle Müze Gazhane’de açık havada yaptıgˆı gösterimle binlerce seyirciye ulas¸arak büyük ilgi görmüştü.
- Diğer işbirliklerinizden de biraz bahseder misiniz?
Istanbul Fringe Festival 2023, isminin kökenini aldığı, Latince “fringere” eyleminden hareketle, “içerisi-dışarısı”, “anaakım-alternatif”, “merkez-çeper” gibi ikiliklerin arasındaki sınır fikrinin kendisini sorguluyor. Bu kapsamda yeni uluslararası işbirlikleri de gerçekleştiren Istanbul Fringe Festival, bu yılki programında da ortak projelere ev sahipliği yapacak.
Bu yıl Avrupa dans ağı Aerowaves üyesi olan Istanbul Fringe Festival, oluşumun 25. yılı dolayısıyla hazırlanan Enya Belak imzalı “Aerowaves 25” belgeselini de seyircilerle buluşturacak.
Festival ayrıca, üyesi olduğu European Festivals Fund for Emerging Artists (EFFEA) hibesi için seçilen, Matyas Marofka’nın “2084” projesine de ev sahipliği yapacak. Macaristan'dan Ladder Art Company'nin Sanat Yönetmeni Matyas Marofka, Istanbul Fringe Festival (Türkiye) ve Wintewerft Festival (Almanya) ortaklığında EFFEA hibesi için seçilen 2084 Projesi ile Festival Bramat kapsamında bir hareket tiyatrosu atölyesi yürütecek. Proje, Istanbul Fringe Festival (Türkiye) ve Wintewerft Festival (Almanya) kapsamında “work in progress” gösterimi yapacak.