Hatay Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu’nun yönetmeni Atilla Yaprak: Çocuklar bir gecede büyüdü
Depremden sonra çocuklar için yeterli koşulların doğru sağlanamamasından dolayı hayat zorluklarla sürüyor. Depremzedelerin ama özellikle çocukların yüzünü güldürmek için sanat tüm engellere karşın devam ediyor.
Mehmet S. AmanKahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde büyük hasar gören Hatay’da, özellikle çocuklar için çadır ve konteyner kentlerde tiyatro gösterileri yapılıyor. Belirsizlikler, yaklaşan kış, gerekli ve yeterli ilginin gösterilmemesi gibi olumsuz etkenlere maruz kalan halkı ve çocukları bir nebze de olsa mutlu edebilmek, deyim yerindeyse yaşamsal önem taşıyor. Şehirde ayakta kalmaya çalışan Hatay Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu’nun yönetmeni Atilla Yaprak ile konuştuk.
Deprem sonrasındaki bu ortamda neler yapıyorsunuz? Tiyatro ile halka ulaşabiliyor musunuz?
Evet, sekiz ay geçmesine rağmen hâlâ yıkık ve sorumlular tarafından terk edilmiş bir şehir var tüm ülkenin gözünün önünde. Biz bir yandan iyileşmeye çalışıyor bir yandan çocuklar için kukla atölyeleri, Haluk Yüce’nin yazıp yönettiği “Karınca Kararınca” adlı çocuk oyunu ve 6 Şubat öncesi sahnelenen “Nina’nın Rüyası” adlı kukla oyununu konteyner kentlerde, çadırlarda, açık alanlarda oynamaya devam ediyoruz. Tabii bu oyunların da önümüzdeki günlerde nasıl devam edeceği bir muamma. Şiddetli bir kış var kapıda. Nasıl bir çözüm üreteceğiz henüz bilmiyoruz.
Halkın sizin bu çabanıza karşın tepkisi nasıl?
Gittiğimiz alanlarda sanatla şifa bulmak isteyen insanlar evet çok fazla. Ama çoğunun daha gerçek talepleri var. Konteynerin su geçirmemesi, inşaat şirketlerinin yarattığı canavarlık, güvenlik sorunu, kafalarını sokacak bir yer, her yağmurda su altında kalmayan bir hastane, bitmeyen toz, temiz su, geçmişe özlem gibi. Buradaki çocuklar bir gece de büyüdüler.
‘ÇOK GEÇ KAVUŞTU’
Şehirdeki diğer sanatçıların durumu nasıl? Özel tiyatrolar ne durumda?
Şehirde özel tiyatro yok denecek kadar az. Meslektaşlarımızın çoğu terk etmek zorunda kaldılar kenti. Seçimlerden önce burada hem sivil toplum kuruluşlarının hem de belediyelerin farklı atölyeleri vardı. Ama bunlar maalesef çok azaldı. 6 Şubat’tan önce HBB Şehir Tiyatrosu’nun kendi kadrosunun dışında, kadın tiyatrosu, gençlik tiyatrosu, çocuklardan oluşan koro ve piyano kursları vardı. Kentin nabzını tutmaya çalışan, emek veren bir kültür sanat kurumuydu tiyatro. Maalesef hem mesai arkadaşlarını hem seyircisini hem de öğrencilerini kaybetti.
Depremden önce kentte donanımlı tiyatro, sinema, sergi, konser alanları zaten yoktu. Kültür Bakanlığı’na bağlı sahne yıllardır tadilat nedeniyle kapalıydı. Yıkılan tarihi meclis binası uzun yıllar özel bir işletmenin salonu olarak faaliyet gerçekleştirdi. Bu binanın kamu alanı olarak dönüşümü de depremden bir yıl öncesi. Yine merkezde bulunan Konak Sinema Salonu yıllarca atıl durumdaydı. Büyükşehir belediyesinin kültürel etkinlikleri gerçekleştirmek için EXPO Park’ta yaptığı alanların açılışı da depreme yakın tarihler. Kent kültür sanat alanına çok geç kavuştu. Bu alanlar hasarsız alanlar. Burada bazı etkinlikler hâlâ gerçekleşiyor fakat izleyiciler çok uzakta.
Özellikle buradaki halkın temel ihtiyaçları dışında, sanat ve sanatçı için burada neler yapılmalı?
Öncelikle diğer insanların da olduğu gibi sanatçıların temel ihtiyaçları, barınma, sağlık vb. talepler. Kentin yeniden imarında tasarlanan kültür sanat alanlarının akla, mantığa, kentin hafızasına, işin icrasına uygun ve izleyicisine ulaşabilecek olması önemli. 6 Şubat öncesi yapılan ve geleneksel hâlâ yeni bütün festivallerin ayrım gözetmeksizin özel olarak desteklenmesi ve devamlılığının sağlanması, kentin sanatı ve sanatçıları için oldukça önemli.