Haluk Hepkon: ‘Komplo teorileri hep gericiliğin hizmetindedir!’

Haluk Hepkon, Komplo Teorileri Tarihi (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı incelemesinde, söz konusu tarihi iki yüzyıllık tarihini ana hatlarıyla aktarırken, bu iddiaların ne zaman ve kimler tarafından ortaya atıldığına ve siyasal içeriğine odaklanıyor. Bu teorilerin önemli köşe taşlarını Ekim Devrimi ya da Dünya Savaşları gibi büyük toplumsal altüst oluşlarla ilişkilendirerek sunuyor.

Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

Fotoğraflar: VEDAT ARIK

Haluk Hepkon, Komplo Teorileri Tarihi (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı incelemesinde, söz konusu tarihi iki yüzyıllık tarihini ana hatlarıyla aktarırken, bu iddiaların ne zaman ve kimler tarafından ortaya atıldığına ve siyasal içeriğine odaklanıyor. Bu teorilerin önemli köşe taşlarını Ekim Devrimi ya da Dünya Savaşları gibi büyük toplumsal altüst oluşlarla ilişkilendirerek sunuyor.

Kitapta yanıtı araştırılan başlıca sorular ise şöyle: Komplo teorilerinin Batı ve Doğu kültürlerindeki yeri? Yeni Dünya Düzeni, İlluminati’nin projesi midir? Fransız Devrimi’ni Tapınak Şövalyelerinin yaptığını öne sürenlerin amacı neydi? Da Vinci Şifresi’nin asıl sırrı ne?

İttihat Terakki’nin Mason-Yahudi örgütü olduğu iddiasının asıl mucidi kim? Atatürk hakkındaki İsrail kaynaklı iddiaların kaynağı ne? Yahudilerin dünyayı yönettiği iddiası ilk defa ne zaman ortaya atıldı? İsrail’in ortaya çıkışında komplo teorilerinin rolü var mı?

‘KOMPLO TEORİLERİ ELEŞTİRİLERİ DE EN AZ TEORİLERİN KENDİSİ KADAR İDEOLOJİK VE HATALI!’

- Komplo Teorileri Tarihi (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı incelemesinizin çıkış noktasının komplo teorisi dendiğinde ne anlaşılması gerektiği konusunda henüz bir uzlaşma sağlanmış olmaması olduğunu vurguluyorsunuz ilk olarak. Sizi kitabı yazmaya yönlendiren bu sıkıntıyı anlatır mısınız?

Başlangıçta kitabı yazmaya karar vermeme neden olan iki sıkıntıdan birincisi evet, komplo teorisi dendiğinde herkesin farklı bir şey anlamasıydı. Dünyayı masonlar ya da Yahudiler yönetiyor gibi akıl dışı iddialarla ‘ABD’nin Ortadoğu’da birtakım planları var’ türü analizler aynı çuvala konuyordu.

Siyasetin olduğu yerde komplolar olur. Bahsettiğim karmaşıklık siyasi analizleri komplo teorisi diye yaftalıyor, sonra da bunları değersizleştiriyordu.

Bu noktada beni rahatsız eden ikinci bir sıkıntı daha ortaya çıkıyordu. Komplo teorilerini eleştiri adı altında yazılanlar, en az komplo teorileri kadar ideolojik ve hatalıydı. Özetle bunlara göre dünyada komplo diye bir şey yoktu.

ABD gibi devletlerin komplolar yaptığını söyleyenler ya psikolojik sorunları olan zavallılar ya da kültürel kodları gereği ancak böyle düşünebilen Ortadoğululardı. Takdir edersiniz ki bu iddialar, tıpkı uzaylıların dünyayı ele geçirdiğini söylemek kadar komik ve akıl dışı.

Bu noktada, komplo teorilerini ısrarla siyasi analizlerle aynı kefeye koymaya çalışan zihniyet ile komplo teorisi eleştirisi adı altında Batı’nın hep iyi niyetli, böyle düşünmeyen Doğuluların ise psikopat olduklarını savunan düşünce tarzı arasında bir ilişki olduğunu fark ettim.

Komplo Teorileri Tarihi birbirleriyle bağlı bu iki sıkıntıdan yola çıkarak kaleme alındı.

‘KOMPLO TEORİLERİNİ MASON KARŞITI YA DA YAHUDİ DÜŞMANI HURAFELERDEN AYIRMAK GEREKİR’

- Komplo ideolojisinin özellikleri nelerdir? İdeolojik zeminde kullanışlı bir araç olagelen, yapısı esas olarak aynı kalırken başdüşman figürünün ise sürekli değiştiğine dikkat çektiğiniz komplo teorilerinde değişmeyen nedir?

Komplo teorilerini mason karşıtı ya da Yahudi düşmanı hurafelerden ayırmak gerekir. Özellikle Yahudi karşıtlığının Batı’da çok uzun bir geçmişi var.

Bu türden hurafeler Fransız Devrimi sonrasında farklılaşıyor. Bu dönemde ilk defa masonların, jakobenlerin, Aydınlanmacıların gizli bir plan eşliğinde hareket ederek dünyayı ele geçirmeye çalıştıkları iddia ediliyor. Yani yaklaşık 200 yıllık bir süreçten bahsediyoruz.

Komplo teorilerinin hikâye örgüsü son derece renkli ve değişkendir. Bunlar kendilerini zamana göre çok hızlı uyarlarlar ama değişmeyen bazı motifler mutlaka vardır. Bunlardan en önemlisi başdüşman figürüdür.

200 yıl içinde yayılan komplo teorilerini, kimler tarafından üretildiklerine, kimleri başdüşman seçtiklerine göre incelersek, söz konusu tarihsel süreç hakkındaki bilgilerimiz daha da derinleşecektir.

Bir örnek olması açısından söyleyeyim. Yahudilerin başdüşman seçilmesi daha sonradır. İlk komplo teorilerinde Yahudiler kuşkusuz kötü ama ikincil roller oynamışlardır.

Yahudilerin, masonların ve Jakobenlerin yerine neden ve nasıl başdüşman edildiğini incelediğimizde o dönem Avrupası’nın siyasi ve kültürel tarihine bambaşka bir gözle bakmaya başlarız.

AYDINLANMANIN MİRASINA SAVAŞ AÇAN POSTMODERNİZMİN KOMPLO TEORİLERİNE İLGİSİ!

- Komplo teorilerinin büyük toplumsal dönüşümler sırasında, söz konusu altüst oluştan rahatsız olan sınıflar ve kesimlerce ideolojik-politik mücadele araçları olarak üretildiklerine, ortaya atıldıklarına ilişkin tespiti açar mısınız?

Aydınlanma’ya ve Fransız Devrimi’ne karşı mücadele eden toplumsal kesimlerce politik bir silah olarak icat edilen komplo teorilerinin yayılmasında Aydınlanma’yı inkâr temelinde şekillenen postmodernizmin etkisi nedir?

Komplo teorilerindeki başdüşman figürünün değişmesi büyük tarihsel olaylarla ve kırılmalarla ilişkili. Burada iki noktanın altını çizmek gerekiyor. Birincisi toplumsal altüst oluşlarda bir düşünsel arayış var.

Örneğin devrimlerle kilise ve kral alaşağı edildiğinde bu aynı zamanda bir kültürel kaosa yol açıyor. O zamana kadar kutsal ve dokunulmaz kabul edilen iki kurum ortadan kaldırılıyor. Kral öldürülüyor, kilisenin yetkileri sınırlandırılıp mallarına el konuyor.

Komplo teorileri, aslında son derece karmaşık bu süreçlerin basitçe anlaşılmasına yarıyor. Bu hurafelerin yalan ya da yanlış olmalarının bir önemi yok. Basit açıklamalar sunuyorlar. Neden böyle oldu? Çünkü masonların ve Yahudilerin kötü ve gizli bir planı vardı.

İkinci olarak devrimden ve toplumsal hareketlenmeden zarar gören eski rejimin yöneticileri bu basit hurafeler sayesinde cahil kitleleri kolayca harekete geçirebiliyorlar. Bu noktada şunu söylemek olanaklı. Komplo teorileri hep gericiliğin hizmetindedir. Günümüzde de Aydınlanmanın mirasına savaş açan postmodernizmin komplo teorilerine olan ilgisini böyle açıklamak olanaklı.

‘KOMPLO TEORİLERİ FRANSIZ DEVRİMİ’NDEN SONRA ORTAYA ÇIKTI. 1830-1843 DEVRİMLERİ SONRASINDA İVME KAZANDI!’

- Komplo teorilerini beş döneme ayırarak inceliyorsunuz. Komplo teorilerinin bu dönemlerdeki biçemi ve evrimine ilişkin neler söylersiniz? Komplo teorilerinin gelişimini incelerken hangi dönüm noktaları ve krizleri temel aldınız, nasıl bir yöntem benimsediniz?

Komplo teorileri ilk olarak Fransız Devrimi’nden sonra ortaya çıktı. Daha sonra 1830-48 devrimlerinin sonrasında farklı bir ivme kazanıyorlar. Bu dönemde Birinci Enternasyonal kuruluyor, Paris Komünü gerçekleşiyor. Yahudi karşıtlığı giderek ağırlık kazanıyor. Yahudi karşıtlığı çok daha sistematik bir hale geliyor. Simonini Mektubu’nun ortaya çıkışı bu döneme rastlar.

Birinci Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi ile komplo teorileri yeni bir döneme giriyor. Ünlü “Siyon Bilgeleri Protokolü”nün keşfi ve yaygınlaşması bu zaman dilimindedir. Artık başdüşman Yahudiler ve komünistlerdir. Bu dönemde komplo teorileri Nazilerin dünyaya bakışını etkileyecek kadar önem kazanıyor.

Soğuk Savaş esnasında komplo teorilerinin yeni merkezi ABD oluyor. 1980’li yıllarda bir başka toplumsal ve kültürel kriz yaşanıyor. Postmodernizm ve New Age akımlar sayesinde komplo teorileri ezoterik bir içerik kazanıyor. Artık işin içine ezoterik akımlar ve uzaylılar girmeye başlıyor. Batı’daki Neonazi hareketlerin manifestolarında bu vurgular çok hakim.

‘KOMPLO TEORİLERİNİN BİZDEKİ MİLADI 1908 JÖN TÜRK DEVRİMİ!’

Benzer bir durum Türk tarihi açısından da geçerli. Bizde komplo teorileri ilk olarak 1908 Jön Türk Devrimi’nden sonra ortaya çıkıyorlar. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ikinci bir dönemden bahsetmek olanaklı. Cumhuriyet Devriminin kazanımlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı son 20 yılda ise komplo teorileri bambaşka bir boyut ve siyasi içerik kazanıyorlar.

‘DOĞU, KOMPLO TEORİLERİYLE BATI’DAN ÇOK SONRA VE TAMAMEN BATI ARACILIĞIYLA TANIŞMIŞTIR!’

- Doğu’nun komplo teorisi kavramıyla Batı aracılığıyla çok sonra tanıştığını yazıyorsunuz. Öyle ki yazdığınız gibi Bassam Tibi’ye göre, Arap politikacıların Batı’nın komplo peşinde koştuğundan kuşkulanması, Arap ülkelerinin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir.

Komplo teorileri Batı kültürüyle iç içedir. Doğu toplumlarının komplo teorileriyle tanışması Batı’dan çok sonra ve tamamen Batı aracılığıyla gerçekleşiyor.

Aslında komplo teorilerindeki başdüşman figürleri bile bu basit gerçeğin altını çiziyor. Masonlar ya da İlluminati Batı kültürüne has olgular. Yahudi düşmanlığı Doğu toplumlarında Batı’yla karşılaştırılamayacak kadar az. Nitekim Arap dünyasında ilk komplo teorileri Maruniler gibi Hıristiyan Araplar arasında yayılıyor.

Bu süreçte Cizvitler gibi Ortadoğu’da örgütlenmeye çalışan Batılı tarikatların büyük bir rolü var. İşin ilginç tarafı Batı’da da ilk komplo teorileri Cizvitler tarafından ortaya atılıyor ve yayılıyor. Araplar ve Türkler arasında ilk mason karşıtı komplo teorileri tuhaf ve komik bulunuyor.

Müslümanların Yahudilere bakışıysa Yahudileri “Tanrının katili” olarak gören Hristiyanlara göre çok daha ılımlı. Dünyada sosyalizmin gerilemesi, İsrail’in kuruluşu ve Ortadoğu’da İslamcı akımların güç kazanması sonrasında süreç tabii ki çok farklı bir yere evriliyor.

İTTİHATÇI DÜŞMANI ENTRİKA UZMANI GERALD HENRY FITZMAURICE!

- Gerald Henry Fitzmaurice’in komplo teorilerinin gelişimine etkisi ne olmuştur? Bu bağlamda komplo teorilerinin Türkiye’de yayılmasında hangi ülkeler etkin olmuştur?

Daha önce de belirttiğim gibi yaşadığımız coğrafyada ilk komplo teorileri 1908 Jön Türk Devrimi’nden sonra ortaya çıkıyor. Burada Gerald Henry Fitzmaurice çok önemli tarihsel bir figür.

Fitzmaurice, o dönemde İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği’nde baştercüman olarak çalışıyor. Katolik ve dini bir eğitimden geçmiş. Tercümanlığın ötesinde siyasi çalışmaları nedeniyle entrika uzmanı ve “elçilikteki esas güç” olarak kabul ediliyor.

İttihatçılarla arasında büyük bir düşmanlık var. Mahmut Şevket Paşa suikastının arkasından İttihatçılar Fitzmaurice’in görevden el çektirilmesi için uğraşıyorlar. Fitzmaurice’in buna cevabıysa o dönemin büyükelçisi Gerard Lowther adına raporlar düzenleyip Londra’ya göndermek oluyor.

Meraklısı bu konuyla ilişkin Kırmızı Kedi’den yayımlanan G. R. Berridge’in yazdığı “İngiliz Gizli Belgelerinde ‘Yahudi Dönmesi İttihatçılar’ Gerald H. Fitzmaurice Türkiye’deki İngiliz Büyükelçiliği Baştercümanı’nın Anıları” isimli kitaba bakabilir.

FITZMAURICE’İN MASON VE YAHUDİ İTTİHATÇILAR SAVI

Fitzmaurice, Londra’ya yazdığı raporlarda mason ve Yahudi İttihatçıların iktidarı aldıklarını ve dünya çapında bir mason-Yahudi hakimiyeti için çalıştıklarını iddia ediyor. O dönemin siyasi ikliminin anlatmak açısından, Fitzmaurice’in bunları Fransa’da Dreyfus Davası’nın hemen arkasından yazdığını hatırlatmak gerekiyor.

Avrupa’da büyük bir toplumsal kriz yaşanıyor. Söz konusu kriz bir dönem sonra Birinci Dünya Savaşı ile sonuçlanacak. 1917 Ekim Devrimi yine bu döneme damgasını vuran olaylardan. Yani aslında Fitzmaurice bunları yazarken bütün Avrupa Yahudi karşıtı komplo teorilerinin etkisi altında.

Nitekim Katolikler tarafından çıkarılan La Croix gazetesi 4 Haziran 1909 tarihli nüshasında İttihatçılar hakkında “dinsiz masonlar” ibaresini kullanıyor.

Yine de Fitzmaurice’in görüşleri Londra’da ciddiye alınmıyor. Londra, Fitzmaurice ve ileride Sykes-Picot anlaşmasına ismini verecek Mark Sykes gibi azılı fanatikleri pek ciddiye almıyor. Fakat zamanın ruhu, Ekim Devrimi’nin de etkisiyle bir süre sonra Londra’yı da ele geçiriyor.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA İTTİHATÇILARIN CİHAT ÇAĞRISINDAN ÜRKEN İNGİLTERE’NİN HEZEYANLARI...

İngiltere, Birinci Dünya Savaşı esnasında İttihatçıların cihat çağrısından çok ürküyor. Bu çağrının Araplar ve Hintliler arasında taraftar bulmasını engellemek için uğraşırken, Fitzmaurice’in bıyık altından güldükleri tezlerini broşür haline getirmeyi aklı ediyorlar.

Bu broşürlerde halifenin mason-Yahudi İttihatçıların ellerinde esir olduğu, dolayısıyla bu çağrıya uymamaları gerektiği, hatta silahlarını mason-Yahudi İttihatçılara ve bunlar tarafından yönetilen Osmanlı ordusuna çevirmeleri gerektiği fikri işleniyor.

Bir dönem sonra Fitzmaurice’in hezeyanları Batı’daki Nesta Webster, Friedrich Wichtl, Howell Arthur Gwynee gibi komplo teorisyenleri arasında da kabul görüyor.

‘ÜLKEMİZDE GÜNÜMÜZE KADAR KULLANILAN KOMPLO TEORİLERİ EMPERYALİST İNGİLİZLERİN PROPAGANDA BROŞÜRLERİYLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR!’

Burada iki noktanın altını çizmek gerekiyor. Birincisi günümüze kadar ülkemizde kullanılan komplo teorileri ilk olarak İngiliz Büyükelçiliği ve İngiliz Hariciyesi tarafından üretilen propaganda broşürleri sayesinde ve tamamen emperyalist amaçlarla ortaya çıkmıştır. Yani İttihatçılara “mason, Yahudi, Selanik Dönmesi” demek tamamen İngiliz ağzıdır.

İkinci nokta ise daha da ilginç. İngiliz Hariciyesi, Ekim Devrimi’nin de etkisiyle bir süre sonra kendi yarattığı puta tapmaya başlıyor ve ciddi ciddi dünya çapında bir Yahudi komplosundan şüphelenmeye başlıyor.

Bu hastalıklı ruh halini daha yakından incelemek isteyenler için Jonathan Schneer’in yazdığı ve yine Kırmızı Kedi tarafından yayımlanan “Balfour Deklarasyonu Arap-İsrail Çatışmasının Kökenleri” isimli kitabı önerebilirim.

Bu kitapta dünya çapında bir Yahudi komplosundan korkan İngiltere’nin süreç içerisinde uluslararası Yahudilikle anlaşmak için İsrail’in kuruluşuna neden olan Balfour Deklarasyonu’nu hazırladığı ayrıntılı bir biçimde işlenmektedir.

İronik bir biçimde, Yahudilerin dünya çapında hain bir plan yürüttüğüne inanan bir avuç fanatik İsrail’in kuruluşuna giden yolun taşlarını döşemiştir.

- “Komplo Teorileri Tarihi”ni hazırlarken yararlandığınız diğer kaynaklar nelerdir?

Helmut Reinalter’in, bir kısmı Kırmızı Kedi tarafından da yayımlanan, masonluk hakkındaki çalışmaları çok önemlidir. Daha sonraları tanışma şansına da eriştiğim Reinalter hakikaten masonluk hakkında birçok önemli kitap ve makale hazırlamıştır.

J. Rogalla von Bieberstein’ın kitaplarından da çok etkilendim. Bieberstein’ın çalışmaları şimdiye kadar ne yazık ki dilimize çevrilmedi.

‘TÜRKİYE’DE SON 20 YILDIR BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YAŞANIYOR! SAÇMA TARİH TEZLERİ DİZİLERLE TOPLUMA YEDİRİLMEYE ÇALIŞIYOR!’

- Komplo teorilerinin ülkemizde son yıllarda yaygınlaşmasının nedenini öncelikle nerede aramak gerektiğini irdeliyorsunuz?

Komplo teorileri büyük kriz ve dönüşüm anlarında ortaya çıkar. Türkiye’de son 20 yıldır büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Cumhuriyetin mirası ortadan kaldırılmaya, yeni bir rejim ve tarih inşa edilmeye çalışılıyor.

İngiliz emperyalizminin üretip yaygınlaştırdığı komplo teorileri bu dönüşümde önemli bir ideolojik silahtır. Saçma sapan tarih tezleri, çocuk zekasına hitap edilen dizilerle topluma yedirilmeye çalışılıyor.

Burada ana tez, cumhuriyetin aslında bu topraklarla milli bir bağı olmayan, mason-Yahudi-dönme bir azınlık tarafından kurulduğu hurafesidir. Bu hurafenin tarihsel, siyasal gerçeklerle tabii ki hiçbir ilişkisi yok. Bu komplo teorilerini savunanların kimliği ve amaçları ortada.

Bu gerici kesimler komplo teorilerine o kadar bağımlı ve kültürel olarak o kadar düşkünler ki Ergenekon Kumpası esnasında sözde Ergenekon örgütünün Agarta isimli gizli ezoterik yeraltı ülkesiyle bağlantılı olduğunu bile iddia ettiler.

Meseleye bu açıdan bakıldığında komplo teorileriyle mücadelenin cumhuriyete karşı girişilen saldırı dalgasına karşı çıkmada ne kadar mühim olduğu görülecektir.

- Yeni tasarılarınızı sorarak bitirelim söyleşimizi?

Türkiye’de yayıncılık zor ve tam zamanlı bir iş. Komplo Teorileri Tarihi dışında meselenin ülkemizle ilgili kısmını daha yakından incelediğim bir kitap daha kaleme aldım; Jön Türkler ve Komplo Teorileri, Ülkemizde komplo teorilerinin ortaya çıkışını ve etkilerini incelediğim bir başka çalışmam.

Yayıncılıktan zaman bulduğum takdirde daha başka çalışmalar da yapmaya niyetliyim. Bu arada tabii yayıncı olmanın avantajını da kullanarak konuyla ilgili önemli çalışmaları dilimize kazandırıp yayımladım. Umarım bu konuda önemli diğer klasikleri de yayımlama olanağı bulurum.