Gürol Sözen, ‘Yarım Yüzyıldan Seçmeler’ ile Bodrum’a bir yolculuğa hazırlanıyor

Sözen, sergisiyle Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın ve Azra Erhat’ın mavisine bir gönderme yapmak istediğini söylüyor.

Öznur Oğraş Çolak

“Artık kemale erdik! Biraz tuzlu sulara açılmak gerek! Hani, rengârenk tahta baskılı yazmaları, ne anlama geldiği gizem dolu simgeleri kuruması için güneşe çıkarırlar ya onun gibiyim.”

Bu sözlerin sahibi ressam, yazar, sanat tarihçisi Gürol Sözen, yeni bir sergi hazırlığında. Sözen bir yandan, 100. yıl kapsamında Mudanya’da, Mütareke Meydanı’ndaki restorasyonu süren 18. yüzyıla ait bir konağın “1919-23 Destan ve Onlar, Gürol Sözen Eserleri Müzesi” için koşuştururken şimdilerde “Yarım Yüzyıldan Seçmeler” başlığı altında, kendi deyimiyle “çeyiz sandığını” görücüye çıkarıyor. İlk sergisini 1960 yılında açan Sözen’in bu seçkisi  için seçtiği yer ise Bodrum. 

‘SARKACIN İKİ YAKASI’

Yeni sergisi için şöyle diyor Sözen, “Ortalıkta kara bulutlar dolaşırken bu genç yaşımda ele güne rezil olmamak için kendime çekidüzen vermek zor da olsa ite kaka yola koyulacağım. Kendim de şaşırıyorum; tam anlamı ile kirli çıkı! Her sanatçı gibi. İyisi, acemisi ile. Desenler, tuvaller, eski ahşap üzerine yaptığım resimler yani ikonlar, gümüş ve bronz heykelcikler görücüler karşısında.”

“Yarım Yüzyıldan Seçmeler-Resim, Heykel, İkon” adıyla açılacak serginin alt başlığı ise: “Sarkacın İki Yakası: Sevdalı Hüzün ve Mavi Uygarlık.”

‘TUZAKLARLA DOLU’

Bu sergi seçkisi için tuzaklarla dolu diyor Sözen ve ekliyor: “Neyi, nasıl, ne zaman ve ne için bu bedel? Bir de her yaptığınızı olur olmaz yırtıp atıyorken. Hele, hele defne kokulu çeyiz sandığınıza kurtçuklar musallat olmuşsa! 

Tabii ki bir de kendinize başkaldırınız var. Çekip giderken peşinizde küflenmiş bir iz bırakmamak amacım olmalı. O  nedenle bu serginin her eserini bir anlamda kendime inat  resmediyorum. Bir eski konağın müze amaçlı onarımı süresince, süregelen kalp atışları devam ediyor, Cumhuriyete bir armağan: “1919 -23 Destan ve Onlar” tabii ki gözbebeğim. Tüm eserlerim hazır. Ama bu sergimdeki sevincim, neredeyse küflü çatı aralığında kalmış bir çerçeveyi bulmam. Oturup  hemen çizmeye başladım : “Rüzgâr kanatlı at”lardan bir çılgın at. Başında soru soran bir güvercini de var. Barış güvercini. Bir de yanında hüzünlü iki yüz; 1979-80’li yıllardan kalma. Hüzün ve başkaldırı yan yana. Toplumsal yaşamımız gibi!”

Sergi, Bodrum Inspera Kültür Sanat Merkezi Artspace Sanat Galerisi’nde 10 Aralık-30 Ocak tarihleri arasında görülebilir.

‘RESME KARŞI KENDİMİ SUÇLU HİSSEDİYORUM’

Mavi önemli. Umudun, özgürlüğün hatta mutluluğun adı bence mavi. Sözen’e; “Neden mavi” diye soruyorum: “Aslında zor olan başka bir şey var. Bu görkemli coğrafyada mavi; derin suları ile erguvandan griye, griden yakamozlanan beyaza ve oradan siyahın karasına ve üstüne üstlük Rembrandt kahverengisinin peşine takılmak ne zormuş meğer. Kendince kaderince! İnanın, resme karşı kendimi suçlu hissediyorum! Neden mi? Ege ve Akdeniz’in binlerce yıldan beri süregelen coşkusunu, onurunu, ustalığını, çizgisini, hüznünü, sancısını ve başkaldırısını yakalamak ve onu günışığına çıkarmak çok zor. Ama kader utansın! Sanat, cim karnında bir nokta. Bunun bedelini şiiri, resmi, tiyatrosu, müziği ve tabii ki güzelim Türkçeyle ödeyenler en büyük tanığımız. Bu sergide özenle korumaya çalıştığım bir olgu var. Sanat ortamı yoğunluğu ile Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in ve Azra Erhat’ın mavisine bir gönderme olsun istedim. Ama özünde korumaya çalıştığım tek şey; binlerce yıldan beri süregelen uygarlıklara borcumu çizgilerimle ödemek. Bilmem başarabilecek miyim?” diyor.