Göğün / uçuşun anlatıcısı; Antoine de Saint-Exupéry! Feridun Andaç’ın yazısı...
Antoine de Saint-Exupéry’nin bendeki ilk imgesi, özgürlük düşüncesini kanatlandırması, duygu dokunuşlarını hiç eksiltmemesiydi. İnsanların Dünyası’nı okumuştum ilkten. Ezberimdedir o ilk satırlar: “Dünya bütün kitapların öğrettiğinin çok daha fazlasını öğretir bize. Çünkü direnir bize karşı. İnsan engelle boy ölçüştüğü zaman tanır kendini.” (*) Pilotluk deneyimlerinin yansıdığı ilk anlatıları Güney Postası (1929), Gece Uçuşu (1931) savaş çağının da yansılarını içerir. Savaş pilotu olarak tanıklığı “belgesel” niteliktedir. İspanya İç Savaşı, İkinci Dünya Savaşı barışı ve insanı savunan tutumunu yapıtlarına taşımasına da neden olur. İnsanın yaşama direncini, savunma gücünü, hümanist bakışını anlatılarına yansıtmıştır. Arayışın, sorgunun, gidişin / uçuşun her bir hali anısal da diyebileceğimiz anlatılarının odağında yer alır. Saint-Exupéry’nin özellikle bir “savaş pilotu” olarak edindiği deneyim, uçuş gözlemleri / duyguları yer yer mektuplarına da yansır. Şimdi Türkçede ilk kez okuyacağımız 1930-1944 yılları arasındaki aşkı / eşi Consuelo’ya yazdığı Mektuplar da (***) onun duygu dünyasının sırlı yanlarını olduğu kadar, yapıtlarını kurduğu / oluşturduğu yaşama seyrinin adeta güncesini taşır bize. İnişli çıkışlıdır onların ilişkisi. Bir “savaş pilotu”nun hayatında olmak zordur üstelik. Yaşanan “savaş çağı”nda hep bir yerlerdedir Saint-Exupéry. İnişli çıkışlı bir ilişki, fırtınalı bir yaşam, sevgi arayışındaki bir anlatıcı-kahraman’ın buruk öyküsü olarak da okuyabilirsiniz karşılıklı yazılan mektupları.
Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki‘İNSANLARIN DÜNYASI’ VE KANATLANDIRAN DÜŞÜNCE DERİNLİĞİ!
Sizi karşılayan yazarlarla yolculuğunuzun sürebilmesi için dokunan bir ses, alıp götüren bir duygu tınısı, kanatlandıran düşünce derinliği olması gerekiyor. Yazdıklarında, anlattıklarında bunları bulamadığınız bir yazarla pek ilerleyemezsiniz, yavan gelir okuma seyriniz.
Antoine de Saint-Exupéry’nin bendeki ilk imgesi, özgürlük düşüncesini kanatlandırması, duygu dokunuşlarını hiç eksiltmemesiydi.
İnsanların Dünyası’nı okumuştum ilkten. Ezberimdedir o ilk satırlar: “Dünya bütün kitapların öğrettiğinin çok daha fazlasını öğretir bize. Çünkü direnir bize karşı. İnsan engelle boy ölçüştüğü zaman tanır kendini.” (*)
Sarıkamış Suişleri Şantiyesi’nde puantördüm o zamanlar. On altısından gün almış olmalıydım. Okuma uçarısıydım, Van Gogh’un kardeşi Theo’ya Mektuplar’ı da (**) elimden düşmüyordu. İkisi de yeryüzünün renklerini anlatıyorlardı.
“…insan mutluluğu yalnız çalışmada arayıp bulsun,” diyen Van Gogh, “Başkalarına uluşmaya çalışmalı insan. Kırda, uzun aralıklarla yanan bu ateşlerin bazılarıyla ilişki kurmaya çalışmalı,” diye yazan Saint-Exupéry o genç okuru alıp taşıyorlardı bir yerlere.
SAINT-EXUPéRY OKUMALARIM VE YAYINLADIKLARIM…
Saint-Exupéry okumalarımda Küçük Prens ve diğerleri sonradan gelmişti. Öyle ki; yıllar sonra, onun kitaplarının bir kısmını yayımlamaya başladığımda, Füsun Akatlı: “Feridun sevdiğin yazarları, okumak istediğin kitapları yayımlıyorsun,” diyerek benim o tutkumu gönendirmişti.
Okura gerekli kitapları mutlaka keşfetmesi gerek yazarları öne çıkarmak bir yayıncılık sorumluluğu bence! Saint-Exupéry’nin ülkemizdeki -belki de ilk- yayıncısı Kemal Demirel ile (Yankı Yayınları) bunu konuştuğumuz da onun yayın hedefindeki yüz kitap yüz yazar düşüncesinin böylesi bir anlayışı içerdiğini görmüştüm. Kemal Demirel’in de vazgeçilmeziydi Saint-Exupéry.
EŞİ / AŞKI CONSUELO’YA ‘MEKTUPLAR’I…
Şimdi, Türkçede ilk kez okuyacağımız eşi / aşkı Consuelo’ya mektupları (1930-1944) yazarımızın bambaşka yönlerini bize sunuyor. (***)
Mektuplar öyledir. Hele tutkuyla yazılmış, yüreğini ortaya koyarak dillendirilmiş duygular, düşünceler… Üstelik, burada, iki sevgilinin birbirlerine yazdıkları yer alıyor. ‘Seven, sevilen’in anlattıkları… Kendilerine, hayata dair söyledikleri, ilişkilerinin seyri…
SAINT-EXUPéRY: “HEYECANLANDIRAN GÜZEL BİR LİSAN GİBİ ÖNÜNÜZDEYİM!”
Saint-Exupéry “yaman dostum,” diyerek başlar söze, sonra şöyle devam eder: “…bazen güzel bir esine sahip barbar gibi veya anlaşılmama ihtimali yüzünden heyecanlandıran güzel bir lisan gibi önünüzdeyim.”
Mektuplara yansıyan yalnızca uzun ayrılıkların, özlemlerin, bekleyişlerin dillendirilişi değildir. Saint-Exupéry, sevdiğine yazarken, bulunduğu yere / âna / zamana dair de izlenim ve gözlemlerini dile getirir. Öyle ki; siz, orada, üslupçu bir anlatıcının bakışına, yorumuna, yansıttığı gerçekliğin düş ve duygu durumuna uzanırsınız:
“Bu şehirde (Toulouse) ne büyük tutkular ne de büyük arzular var. Neredeyse çoğunluğu memurlardan oluşan bir halk kafelerde pek hoşnut. Hafızalarına yük olmayan hatıralarıyla, balıkçılık gezileriyle, avcılıkla ve bilardoyla hayatlarından pek mutlular, bu şehirde yaratıcılık ölmüş:
Ne cilalı mezarlığa dönmüş müzesine bir resim kazandıracak ne de evlerine bir ev daha katacak bu şehir. Artık yeni tramvaylar da almayacak. Burada yaşananlar yavaşça yaşlanacak ve bir çocuk şarkısının eski nakaratı gibi tıngırtılarıyla bu bilge insanları eğleyecek. Burada hiçbir şey yok, bir fikir bile…” (s. 35)
‘SAVAŞ ÇAĞI’NIN PİLOTU, UÇUŞUN / GÖKLERİN YİĞİT ANLATICISI, DÖNEMİNİN GÖZDE ROMANCISI…
Gittiği her yerde çevresine bakan, gören biridir. O bakışına yansıyanları da mektuplarına taşır yer yer: “Bu küçük kasaba hem ölmüş hem de sapasağlam. Gerçekleşmeyen bir sürü küçük tutku var…” (s. 37)
İnişli çıkışlıdır onların ilişkisi. Bir “savaş pilotu”nun hayatında olmak zordur üstelik. Yaşanan “savaş çağı”nda hep bir yerlerdedir Saint-Exupéry. Ağır bir ilişkidir yaşadığı. İniş çıkışlar, sanrılar, yalanlar, aldatmalar, aldanışlar… Bir tür med-cezirdir yaşadıkları.
Yaşama zamanlarının çoğu uçuşlarda geçen Saint-Exupéry, yaşadığı ilişkinin açmazlarında yazmaktadır da. Özellikle bir “savaş pilotu” olarak edindiği deneyim, uçuş gözlemleri / duyguları yer yer mektuplarına da yansır. Bu anlamda İnsanların Dünyası (1939) onun uçuşun / göklerin anlatıcı olarak, göğün çöl denizini andıran halini bütün gerçekliğiyle dile getirmesi döneminin gözde romancısı olarak öne çıkmasını sağlar.
Yalın, saydam bir anlatıcı olarak uçuştaki kahramanın neredeyse bütün duygularını anlatısına yansıtır. André Gide, bunu bir “yiğitlik” olarak nitelendirdiği gibi, edebiyatta da bir boşluğu doldurduğunu söyler, Saint-Exupéry’nin.
ANISAL ANLATILARI ‘GÜNEY POSTASI’ VE ‘GECE UÇUŞU’NDA SAVAŞ PİLOTU OLARAK TANIKLIĞI BELGESEL NİTELİKTEDİR!
Onun pilotluk deneyimlerinin yansıdığı ilk anlatıları Güney Postası (1929), Gece Uçuşu (1931) savaş çağının da yansılarını içerir. Savaş pilotu olarak tanıklığı “belgesel” niteliktedir.
İspanya İç Savaşı, İkinci Dünya Savaşı onun barışı ve insanı savunan tutumunu yapıtlarına taşımasına da neden olur. İnsanın yaşama direncini, savunma gücünü, hümanist bakışını anlatılarına yansıtmıştır. Arayışın, sorgunun, gidişin / uçuşun her bir hali Saint-Exupéryanlatılarının odağında yer alır. Bu aynı zamanda insanlık durumunu anlatır bize.
Anısal anlatılar da diyebiliriz. Uçmak ne anlama gelir, ne / nasıl yaşanır göğün sonsuzluğunda… Korkular, kaygılar, sevinçler, bekleyişler, hatta ölümler… İnsan doğasının en saklı duygularının ortaya çıktığı, ruhsal benlik ile duyusal benliğin çizilen / anlatılan masalsı bir evrende nasıl buluşup ayrıştığını da gösterir bize Saint-Exupéry.
Onun için her uçuş törensi bir ayini andırır. Gözlemci bakışını kendi içine, dış dünyanın gerçekliğine döndürdüğünde, edebildiği her söz yaşanmışlıklar dizgesini oluşturur.
SAINT-EXUPéRY: “YERYÜZÜ, ÖMRÜMÜZ ÜZERİNE BİZ İNSANLARA TÜM KİTAPLARDAN DAHA FAZLASINI ÖĞRETİR!”
İnsanların Dünyası’nın açılış cümlesi sanırım anlatıcının bu yanını iyice gösterir bize: “Yeryüzü, ömrümüz üstüne biz insanlara bütün kitaplardan daha fazlasını öğretir.” (****)
Bir bakıma içindeki / duygularındaki sırları açar bize bu anlatısıyla. Şimdi karşımızda duran 1930-1944 yılları arasındaki aşkı / eşi Consuelo’ya yazdığı mektuplarda onun duygu dünyasının sırlı yanlarını olduğu kadar, yapıtlarını kurduğu / oluşturduğu yaşama seyrinin adeta güncesini taşır bize.
İnişli çıkışlı bir ilişki, fırtınalı bir yaşam, sevgi arayışındaki bir anlatıcı-kahraman’ın buruk öyküsü olarak da okuyabilirsiniz karşılıklı yazılan mektupları.
“Anlayın artık,” diyebilen bir anlatıcıyı anlamak için ise bir başlama noktası yapabilirsiniz bu mektupları…
(*) İnsanların Dünyası / Antoine de Saint-Exupéry / Çeviren: Tahsin Yücel / Yankı Yayınları / 202 s. / 1970.
(**) Theo’ya Mektuplar / Van Gogh / Çeviren: Azra Erhat / Yankı Yayınları / 158 s. / 1969.
(***) Mektuplar (1930-1944) / Antonie Saint-Exupéry, Consuelo Saint-Exupéry / Çeviren: Gizem Okay / Timaş Yayınları / 268 s. / 2022.
(****) İnsanların Dünyası / Antoine de Saint-Exupéry / Çeviren: Vedat Günyol / Ayrıntı Yayınları / 176 s. / 2019.