Gizemli bir beddua!
Osmanlı Sarayı’nın kütüphanesinden çalınan bir el yazması... Gizemli bir beddua... Kitaplara âşık ciltçi Pertev Efendi’nin sonu belirsiz yolculuğu... “Ex-libris ya da Pertev Efendi’nin Yolculuğu” adlı romanını konuşmak üzere buluştuğumuz Can Orhun ile üç boyutlu Oryantalist panoramada tarihi bir el yazmasının izini sürdük!
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap EkiCiltçiler, sahaflar, tacirler, din adamları, yeniçeriler, cariyeler, dolandırıcılar, eşkiyalarla dolu bir çağ... Osmanlı Sarayı’nın kütüphanesinden çalınan bir el yazması... Gizemli bir beddua... Kitaplara âşık ciltçi Pertev Efendi ve sonu belirsiz yolculuğu...
“Yusuf’un Limanları”ndan sonra yayımlanan ikinci romanı “Ex-libris ya da Pertev Efendi’nin Yolculuğu” adlı romanını konuşmak üzere buluştuğumuz Can Orhun ile üç boyutlu Oryantalist panoramada tarihi bir el yazmasının izini sürdük!
- “Ex-libris ya da Pertev Efendi Efendi’nin Yolculuğu”nda, kurgu ile tarihi gerçekler kolkola. Corvina Kütüphanesi, hediye edilen el yazmaları, ex-librisler ve beddualar... Kurguda yola çıktığınız bu tarihi gerçekleri anlatır mısınız?
Arka plan tarih araştırmaları yapmayı, dönemin gerçek kişilerinden ve olaylarından yola çıkmayı çok seviyorum. Bu romanımda Anlatıcı 1877’de yaşıyor ve yüzyıl gerisini anlatıyor. Romanın öncesinde el yazmalarına epey merak salmıştım, onunla ilgili yazayım diye düşünürken araştırmalarım sırasında ex-librislerle* karşılaştım ve ikisini bağdaştırıp ilerlemeye karar verdim. Ex-librisin Osmanlı ve yabancı el yazmalarındaki hikâyesini okuyunca işin içine kitapların üzerine çalınmasın diye yazılmış “beddua” ayrıntısı girmeye başladı.
Dönem araştırması yaparken 2013’te, Budapeşte’de el yazmasıyla ilgili yapılmış bir serginin, 2012 tarihli haberine rastladım. Corvina Kütüphanesine Osmanlı kitaplarının hediye edilmesinden bahsediyordu. Kanuni Sultan Süleyman’ın Macaristan seferinde, Corvina Kütüphanesinden el yazmalarını alıp İstanbul’a getirmesi de, bir kısmının hediye olsun diye iade edilmesi de gerçek.
1877’de bununla ilgili bir haber çıktığını buldum. New York Times’ın dijitalleştirilmiş arşivlerinde de kupürü buldum, romana Türkçe çevirisini koydum. Ayrıca 250 yıl önce yaşanan büyük İstanbul depremi de gerçek tabii. Ciltçi Pertev Efendi’nin yaşamında önemli ve travmatik bir an olarak yer verdim.
Ciltçilikle ilgili bölümde de, mesleki ayrıntıları hep gerçeğe dayandırarak yazdım. İşte ciltçinin kullandığı bir malzemenin vanilya kokusuna kadar, rahiyasını duyumsatmaya çalıştım.
“PERTEV, KİTAPLARA AŞIK BİR CİLTÇİ”
- “İstanbul’da uzun yıllardan beri değerli el yazmalarının ticareti çok yoğun yapılır” diye başlayan bir bölüm var. Yoğun bir tacir trafiğini anlatıyor. Bunlar da gerçek değil mi?
Evet. El yazması ticareti bir dönem Osmanlı’da çok yoğun yapılmış. Osmanlı’da, Kahire’de, Kudüs’te pek çok el yazması satılmış. Daha çok Avrupalıların bu taraflara gelip el yazmalarına ilgileriyle özellikle de Hristiyanların Ortadoğu’daki eski İncilleri araştırmasıyla başlamış. Daha sonra bu iş İslami eserleri doğru gitmiş.
- Ciltçi Pertev’in mütevazı bir dünyası var. Varsa yoksa kitaplar!
Öyle, kitaplara aşık. Orta yaşlarına gelmiş, Solak Süleyman’ın -tarihte böyle bir ciltçi de yaşamış ayrıca- yanında yetişmiş biri. Beyazıt’ta küçük bir cilthanesi var.
Ragıp Paşa Kütüphanesi’nde çalışan bir arkadaşı sayesinde hem kütüphaneden ciltçilik işleri alıyor hem de yeni bir kitap geldiğinde görme olanağı buluyor.
Eşiyle yuvasında mutlu bir adam. Hayalinde İstanbul’dan çıkmak, maceralara atılmak falan hiç yok. Ne zaman ki kütüphanede üzerinde Sultan Süleyman’ın temellük* kaydının olduğu, romanın baş kahramanı o el yazmasını görüyor, hayatı değişiyor.
Bu arada temüllük kayıtları şu anda Corvina Kütüphanesi’ndeki kitapların üzerinde var, el yazmalarını dijitalleştirmişler, bazılarının görsellerini buldum.
Pertev Efendi el yazmasının saraydan gizlice çıkarıldığını fark edince irkiliyor, korkmaya başlıyor ama o kitap merakını bastıramıyor.
“GIAMBATTISTA TODERINI DE ROMANDA”
- Venedikli Papaz Giambattista Toderini de romanın kahramanları arasında.
Evet, Giambattista Toderini’nin “Türklerin Yazılı Kültürü” (Türklerin Edebiyatı) adıyla Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış bir kitabı vardır. Toderini gayri resmi olarak kitap ticareti de yapmış.
O dönemde Sultan Süleyman, Corvina Kütüphanesi’nden kitapları aldığında hangi kitapların orada olduğuna dair Batılılarda bir merak var. Toderini romanda o listeyi istiyor sadece. El yazması ise yerine geri koyulmak üzere dışarı çıkarılıyor.
Pertev Efendi’nin de amacı sadece bir geceliğine alıp cildini incelemek. Fakat sonra bedduayı görüyor, yapışık iki sayfadaki sırrı fark ediyor. Bedduayı okuyor ama anlamıyor, ex-librisi görüyor ama ne olduğunu henüz bilmiyor. Deken bedduayı çeviriyor ve artık tutamıyor kendini.
BEDDUALI KİTAPLAR!
- Olaylar zincirini başlatan da bu korkusu. Bedduadan ödü patlıyor Pertev Efendi’nin. Bu beddualar gerçekten de var değil mi?
Kesinlikle. Romandaki kurgusal bir beddua ama sayısı çok olmasa da, çalınmasın diye dini içerikli beddualar eklenmiş kitaplar var. Genelde daha çok Hristiyan el yazmalarında var.
Osmanlı’da bedduadan çok muska var. İşte “Kebikeç” muskası meselâ; ilk sayfaya ‘Yâ Hâfız Yâ Kebikeç’ diye yazıyorlar. Kebikeç, kitapların koruyucu meleği; çalmak isteyenlerden çok zarar verecek, sayfalarını kemirecek güvelere, böceklere karşı koruması amacıyla yazılıyor.
Tabii sadece muskaya bırakmıyorlar işi özel, ilaçlı bir mürekkeple yazarak işi sağlama da alıyorlar!
- Kitap pek çok duraktan geçerek İstanbul’a ulaşmış. Bu durumda İstanbul’dan başladığımız için rotayı tersine izleyerek konuşalım. Geriye doğru kitabın anavatanına hangi duraklardan geçerek ulaşacak Pertev Efendi?
Evet, yoldaşı Mustafa Efendi ile yollara düşüyor. El yazmasının en son durağı Osmanlı Sarayı malum. Ondan önce Macar Kralı Matthias’ın döneminin en büyük, en etkileyici kütüphanelerinden biri olan Corvina Kütüphanesi’nde olduğunu öğreniyoruz.
Corvina’dan önceki durağı da Patmos’taki Aziz Yuhanna Manastırı ki zaten üzerindeki ex-libris de Patmos’a ait. Aziz Yuhanna’dan önce Kudüs’teki Aziz Mark kilisesi, ondan önce İznik ve İznik’ten önce de kitabın asıl anavatanına ulaşacağız.
ÜÇ BOYUTLU ORYANTALİST BİR PANAROMA
- Okuma boyu, dönemin Oryantalist evrenini tablo gibi yansıtan, üç boyutlu bir anlatım sürüyor. Kaplumbağa Terbiyecisi’nin kaplumbağasının yanımızdan yavaş yavaş seyirtmesi an meselesi gibi.
Teşekkür ederim. Detaylarıyla, gölgesinden, kıyafetine kadar duyumsatmayı amaçladığım da buydu. Üç boyutlu dediniz, doğru; öyle kurmaya çalışıyorum. Romanlarımda İstanbul’u eski resimlere bakarak canlandırmayı seviyorum.
İstanbul’un tarihi mekânlarına, sokaklarına, kütüphanelerine girdim, gezdim. Oryantalist ressamların özellikle 17 ve 18’inci yüzyılları yansıtan resimlerini inceledim, esinlendim.
- Karakterlerin hepsinde kitaba büyük bir sevgi var. Kimse kitaba zarar vermiyor, yırtmıyor, yok etmeye uğraşmıyor romanda.
Kesinlikle. Anlatıcı’dan başlayarak hiçbir karakter kitaba ticari gözle baksın istemedim. Kötü, uyanık, üçkağıtçı olan bile kitabı sevsin, kitaptan anlasın, değer versin istedim. Kara Mustafa Efendi meselâ... Üçkağıtçı, sahte haritalar yapmaya uğraşan, sahte kitaplar yapıp satan bir adam ama kitap tutkusu ve bilgisi tartışmasız.
‘KİTAPLAR KİMSEYE AİT OLMAMALI BELKİ DE!’
- El yazmasının konusu, türü hiç belirtilmiyor. Dini ya da bilimsel bir kitap mı belli değil. Neden?
Evet, içerik gölgelenmesin istedim, amacım sadece kitap tutkusunu, aşkını vurgulamaktı. Romanın başlarında ustası Solak Süleyman’nın, kitabın kokusundan yola çıkarak Pertev’e, hayatında neyi rehber alacağıyla ilgili verdiği ders meselâ çok önemli:
“Bu duyumsadığın aklın kokusudur. (...) Hayatında aklın rehberliğinden hiçbir zaman şaşma. (...) Kitapları sev. Her birini… Her çeşidini… Onlara sonsuz saygı duy. Onlar seni aydınlatacak ışığı her zaman sana sağlayacaklardır.”
Bu aşkla romanın ana sorgusuna geçiyor Pertev: Kitabın sahibi kimdir? Kitaplar aslında kimseye ait olmamalı belki de evrene ait olmalı. Pertev’in el yazmasının peşinden koşarken sonunda vardığı nokta da bu.
- Sonunda el yazması Pertev Efendi’de kalıyor. Anavatanını da öğreniyor ama geri vermiyor. Neden?
Onu bilmiyoruz, belki de geri verir.
- Devamı olacak mı?
Olabilir ama hemen değil. Şu an 1960-70’lerde geçecek başka bir roman hazırlığım var. İstanbul’un Hippilerle ilk yoğun tanıştığı dönemde geçecek. Doğu Batı bakış açısını buluşturacağım. Turistlerin ve bir İstanbullunun gözünden yazacağım.
* ex-libris: Üzerinde bulunduğu kitabın kime ya da nereye ait olduğunu belirten Latince etiket.
* Temellük: Yazma eserin ait bulunduğu kişiyi veya kitaplığı bildiren yazı, kayıt.
Ex-libris ya da Pertev Efendi Efendi’nin Yolculuğu / Can Orhun / Oğlak Yayıncılık / 336 s.