Genco Erkal ile güneşin sofrasında
Evet, büyük ozan Nâzım Hikmet’i sahnede layıkıyla yaşatmış olan onun, Nâzım dizeleriyle “hoşça kal” demesi ölüme lirik bir anlam katabilir ama hayır, “Ben kavgamı kafamda götürüyorum” dizelerini kim yazarsa yazsın kabul etmem mümkün değil.
Nedim SabanGenco Erkal’ın haberini sabah güneşinin doğumundan birkaç dakika öncesinde, kendisine ait sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımla öğrendim. Ne yazık ki kabullenmek istemeyerek beklediğim bir haberdi ancak sadece gidişini değil, bizden götürdüklerini de kabullenmeyi reddederek ateş alır gibi kaleme almak istedim bu “yaşatma” yazısını! Anma ve veda sözcüklerini Genco Usta’nın devrimci görüşleriyle bağdaştıramadığım için bir yaşatma yazısı diyelim buna!
Evet, büyük ozan Nâzım Hikmet’i sahnede layıkıyla yaşatmış olan onun, Nâzım dizeleriyle “hoşça kal” demesi ölüme lirik bir anlam katabilir ama hayır, “Ben kavgamı kafamda götürüyorum” dizelerini kim yazarsa yazsın kabul etmem mümkün değil.
Evet, kendimizi “güneşin sofrasında, dostların arasında” olduğu düşüncesiyle avutabiliriz, evet, bir zamanlar işçi kollarını örgütleyerek bir şeftalinin bin şeftali olması kavgasını veren Dostlar Tiyatrosu’nun serüveninde bir içe dönüş olduğunu düşünebiliriz, ancak hayır, bu kavganın kafada götürülmesine dayanmaz yüreğimiz! Artık güneşin sofrasında dost kalmadığı düşüncesine teslim olmak, Dostlar Tiyatrosu’nun öksüz dostlarına yaraşmaz!
Çok eskiye, 80 darbesi sonrasında, Dostlar Tiyatrosu’nun sığındığı Baro Han’da bir şeftaliyi bin şeftali yapmaya çalıştığımız sokak tiyatrosu provalarımıza dayanıyor tanışıklığımız. Bugün ölüm haberiyle yüzleşmek nasıl kolay olmadıysa, jetonlu bir telefondan oyununun yasaklandığı haberini vermek de kolay olmamıştı. Ancak hiç kolay olmayan başka bir şey, Genco Erkal’ın dostluğunu kazanmak oldu benim için.
TOPLUMSAL BELLEĞİN İZLERİ
Belgeselinde kendisini başka kimsenin anlatmasını istemeyen Genco abi, arkasından benim yazmamı ister miydi, bundan emin değilim. Akademik yolculuğumda bir öğrenci hassasiyetiyle yolculuk duraklarının her birinin Robert Lisesi, Genç Oyuncular, Ankara Sanat Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu’nun değerini kavramış olmamın sonucunda, ondan aldığım “Bir meslektaşımla tiyatro konuşmak iyi geldi” mesajı değerli bir ödül ağırlığı taşır bende. Duygusal yolculuğumda ise onun istridyenin içindeki inci olduğunu söyleyerek tutkulu olduğu deniz imgesiyle tanımlayabilirim hassasiyetini!
Devrimciler yalnız değildir ama devrimciler kırılgandır. Bu duygularla uğurluyorum ustamı! Oynadığı “Bir Delinin Hatıra Defteri”, sadece Türkiye’nin değil, Fransa Tiyatrosu’nun da ilk tek kişilik oyunudur ve evet, şunu çok iyi biliriz ki o hepimizdeki delinin hatıraları bir içe kapanışın değil, toplumsal belleğin izlerini taşır.
Genco Erkal’ı sahnede ilk izlediğinizde büyülenir, ikinci izleyişinizde kendisini tekrar ettiği sanrısına kapılarak büyük bir günah işler, tekrar tekrar izlediğinizde soluklanırsınız. Onu alkışlamakla ödeyemezsiniz borcunuzu, tiyatrodan çıktığınız anda kavgasını kafanızda taşımaya başlarsınız. Seyircisi olarak kalmaz, kavga arkadaşı olmak için çabalarsınız.
Dünya Tiyatro Günü olarak seçtiğimiz günün ertesinde doğmuştur Genco Erkal. Bunun bir tesadüf olmadığını anlamak için onun vücuda getirdiği Galileo’ya tutun dürbünü. Öldüğü gecenin karanlığına değil, armağan ettiği kavgayla yaşatın onu! Tiyatroda bir söz vardır, ışığı almasını bilmek, aydınlık kadar önemlidir.
(Ustanın ölümünden altı saat sonra)