Farklı kuşaklardan 11 sanatçının şehir fotoğraflarından oluşan sergi Pera Müzesi’nde
İstanbul tarih boyunca yerli ve yabancılar için ilgi devşiren, her köşesinde tarifsiz zenginlikler barındıran bir kent. Günümüzde de kültür sanatın en önemli duraklarından biri. Kimilerinin kaçıp gitmek istediği, ona hissedilen aşkın acısıyla bağlılığın daha da güçlendiği, güzellikleriyle adeta bir vaha. Ama bu güzel şehrin değerini biliyor muyuz? Betonlaşma, Kanal İstanbul derken kendi kuyumuzu kazıyoruz. Diğer yandan tahammülsüzlükler artıyor; “öteki”leri daha da ötekileştiriyoruz.
Deniz Burak BayrakSuna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi İstanbul’dan ve yakın tarihte bu şehirde yaşananlardan yola çıkarak kentte yaşayan 11 farklı kuşaktan sanatçının İstanbul’a ilişkin işlerine ev sahipliğine başladı: Zamane İstanbulları.
GEZİ’YE BİR SELAM
Küratörlüğünü Refik Akyüz ve Serdar Darendeli’nin üstlendiği sergi, şehrin dönüşümüne ayna tutuyor. Şehirle birlikte toplumun değişimi ve bazı noktalarda yozluğunu, hukuksuzlukları da merceğine alan fotoğraflar, yakın tarih panoraması sunuyor. Sergi mekânının genişliği ve işlerin yerleştirilme tercihi ortamda ferah bir hava yaratıyor. Ancak fotoğrafların anlatmak istedikleri ise her zaman için unutmaya yüz tuttuğumuz gerçekleri de tokat atarcasına hatırlatıyor. Her sanatçı, salona uygun bir espasla asılan siyah beyaz ve renkli fotoğraflarıyla düşündürüyor.
Yaşadığımız son çeyrek yüzyıl neoliberal politikaların pike erişmesi ile kent ve insan profilinin net bir şekilde değişmesi sanata da sıklıkla yansıyor. Bunu toplumsal olaylara müdahalede de görmek mümkün. Bu noktada Türkiye ve dünyada birçok insan hakları ihlâllerini odağına alan foto muhabiri Emin Özmen’in Gezi Direnişi merkezli kompozisyonu ilk dikkat çekenlerden oluyor. Büyük bir Gezi Direnişi anının etrafına yerleştirilen farklı boyutlardaki fotoğraflar hem hüzün hem de direnç, umut, gurur veriyor. Boğaziçi’ne yeni rektör atamasını, YSK’nin İBB seçiminin tekrarlanması kararını, İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini ve daha birçok haksızlığı protesto anlarını tüm çıplaklığıyla hissediyoruz.
(Silva Bingaz)
MANZARA, KANAL, ÖTEKİ...
Osman Bozkurt’un Manzaralar serisi kentteki uzun yürüyüşler, düşünüşler ve sohbetlerin sonucu oluşmuş. Ali Taptık’ın Arazi Nostaljisi’nin çıkış noktası ise “kutsal sular şehri” olan İstanbul’un su kaynakları üzerinde çalışmak istemesi. Kıvılcım Güngörün’ün kompozisyonu şenlikli bir izlenime davet ediyor. Burada fotoğrafa metal ve sokak ya da pazarlardan toplanan malzemeler de eklemlenmiş. İşler İstanbul gibi üst üste, yan yana diziliyor, birikiyor. Yaşadığımız en büyük sorunlardan biri göç olgusu. Kerem Uzel bu konuda uzun soluklu çalışmalar yapan bir görsel hikâye anlatıcısı. Onun Dönüşümü Beklemek serisi, Kanal İstanbul projesi çevresinde çektiği fotoğraflarla göçün daha da artacağını ve nüfus patlaması yaşanacağını imliyor. Aidiyet, sınıf ayrımcılığı, cinsiyet ve cinsel kimlik konuları ise hep açmaz olan ülkemizde Cansu Yıldıran tarafından yeniden gün yüzüne çıkarılıyor. Barınak serisi “öteki”lere görsel bir ifadeye, dile dönüşüyor.
(Erdem Varol)
Bunların yanında Silva Bingaz, Ci Demi, Ekin Özbiçer, Ahmet Sel ve Erdem Varol’un işlerini de izlemenin yanında; Şebnem İşigüzel, Melisa Kesmez gibi yazarların metinlerinin eşlikçiliği de etkileyici bir tur havası yaşatıyor.
Bütün işleriyle anlamlı bir bütünlük oluşturan Zamane İstanbulları sergisi 30 Nisan’a kadar Pera Müzesi’nde görülebilir. Müzeye girişin her çarşamba öğrencilere ücretsiz olduğunu da belirtelim.