Dünyamıza renk katanlar... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
“Sanatçının Gördükleri” üst başlığıyla sunulan, özenle hazırlanmış, büyük boy, ciltli, rengârenk, etkileşimli dört kitap; dünyanın en çok gezilen müzeleri arasında yer alan, kısaca “The Met” diye de adlandırılan Metropolitan Sanat Müzesi işbirliğiyle kotarılmış. Her birini farklı bir yazar kaleme almış, resimlemelerini de farklı sanatçılar üstlenmiş. Yapıtları, dilimize; Cemile Sezer ve Burçak Targaç kazandırmış.
Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap EkiSize de olmuş mudur, bilmem ama herhangi bir sanat sergisinde; bir resim, heykel ya da fotoğrafın önünde / karşısında kalabildiğim sürenin kısalığı / kısıtlı olması hep hüzünlendirmiştir beni. Oysa o yapıtın ortaya çıkışında ne denli ince bir emek dolayısıyla harcanmış saatler, günler vardır.
Bir resim, heykel; hangi nedenle ortaya çıkmıştır, nasıl bir sürecin ürünüdür? Sanatçı, hayatın sundukları arasından nasıl bir ayrıntıya vakıf olup onu yeniden yorumlamıştır? Bütün bunlara; dünyaya o yapıt / sergi vesilesiyle bir de o sanatçının gözünden bakmayı da ekleyince hüznüm daha da artar.
O vakitleri bulamadığımda (işte o anlarda da) kitaplar koşar yardımıma. Hele ki sergiyi dolaştıktan sonra o sanatçıyı konu alan bir yapıtı okumak, buluşmama derinlik katar. İşte bugün, sırayı o türden yapıtlar alıyor.
DÖRT SANATÇI DÖRT SANAT
YOLCULUĞU
Her biri özenle hazırlanmış, büyük boy, ciltli, rengârenk, etkileşimli dört kitap! Hollanda, ABD ve Japonya’dan dört sanatçı. Sanata, özellikle resme meraklıysanız onları da (Faith Ringgold, Georgia O’Keeffe, Hokusai, Vincent van Gogh) yakından tanıyor olmalısınız. Değilse bu yapıtlar onlarla tanışmanız konusunda da sağlam kılavuzlar olarak hep yer alacak kütüphanenizde.
“Sanatçının Gördükleri” üst başlığıyla sunulan dört yapıt; ABD’nin New York kentinde 20 Şubat 1872 tarihinde açılan, dünyanın en çok gezilen müzeleri arasında yer alan, kısaca “The Met” diye de adlandırılan Metropolitan Sanat Müzesi işbirliğiyle hazırlanmış.
Her birini farklı bir yazar kaleme almış, resimlemelerini de farklı sanatçılar üstlenmiş. Yapıtları dilimize Cemile Sezer ve Burçak Targaç başlarıyla kazandırmış.
Öncelikle dört sanatçının nasıl bir hayat sürdüklerine, sanatla buluşma anlarına ve bunu bir yaşam biçimine dönüştürmelerine tanık oluyoruz. Çizimlerini, baskılarını, heykellerini, resimlerini yaparken nelerden etkilendiklerini okuyor; hayata kattıkları yorumları, onu değiştirme, dönüştürme çabalarını görüyoruz.
Bizi şaşırtan, heyecanlandıran, büyüleyen, yer yer merakımızı da harekete geçiren tavır ve tarzlarını çalışmalarımızın yeni ışıkları olarak aklımızın defterine yazıyoruz.
HAZIRLIKLI OLUN!
Evet, yapıtların hepsi, anlatıya incelikle serpiştirilmiş notlarla okurları / bizi, o yaratma sürecine etkin olarak katılmaya da çağırıyor. Sanatçıları tanıdıkça onların dünyaya baktıkları pencere önlerine, balkonlara, sokaklara; göz alabildiğine uzanan buğday tarlalarına, kırlara, çöllere, dere-ırmak boylarına çıkma / koşma davetleri alıyoruz.
Kısacası bu dört yapıtı okumaya duracağınızda tedbirli olmanızda yarar var. Resim kâğıtlarınız ya da tuvaliniz hatta seramik hamurlarınız uzanabileceğiniz yerde olsun. Belki çocukluğunuzda hatırladığınız ilk şeyin, bir çiçeğin sakladığı taçyaprağının, hava durumunun, uçağın altında serilip giden bulutların, kar altında sokağınızın, gözünüzü alamadığınız ayçiçeği tarlalarının ya da aynadaki kendinizin resmini yapmayı isteyebilirsiniz.
Dünyayı bir renkte, çiçekte, böcekte, rüzgârda, herhangi bir nesnede ya da duyguda gören, anlamaya çabalayan, yorumlayan; bu süreçte karşı çıkışlarını, kederini, kaygısını, acısını söyleyen sanatçıyı kısa bir öyküde bütünüyle “görmek”, anlamak elbette olası değil.
Ne ki o farklı; iyiyi, güzeli, doğruyu arayan; bunun için etkin tutum sergileyen, içimizdeki cevhere ışık tutan büyük sanatçıları yakından tanıma yolculuğumuz için altmışar sayfalık bu dört yapıt bir yandan merakımıza seslenirken bir yandan da yeni yapıtlara yönelmeye çağırıyor bizi.
ESİN KAYNAĞI
Sanat yapıtlarının ortaya çıkışında genellikle bir “ilham perisi” aranır. Oysa sanatın kaynağı doğrudan kendimiz ve yakın-uzak çevremiz, kısacası dünyamızdır. Hayatın kendisidir. Gözümüzü dünyaya açtığımız andan başlayarak sesler, renkler, hareketler... daha pek çok etmen dikkatimizi çekmeye başlar.
Peki, nasıl görürüz dünyayı, nasıl algılar ve yorumlarız? Yanlışın, eğrinin, sıkıntı yaratanın, tekdüze akıp gidenin yanı sıra hayatın sakladığı, barındırdığı inceliklerin farkına varma sürecinde de bir bütün olarak sanat tutar elimizden. Sanatla buluşmamış bir hayatsa sürdürdüğümüz, zordur dünyaya / hayata -onu “görsek”, anlasak bile- yeni anlamlar katmak...
Öyleyse haydi! Amerikalı sanatçı ve aktivist Faith Ringgold’la farklı malzemeleri birlikte kullanmayı deneyelim, kumaşlara hikâyeler işleyelim. Onu etkileyen yerlere onunla yolculuk edelim, onun hangi haklar için mücadele ettiğini de görelim.
Hollandalı ünlü ressam Vincent van Gogh’la o birbirinden ilginç otoportrelerini konuşalım. Bir yaz akşam ayçiçeği tarlalarında dolaşalım. Georgia O’Keeffe’le uzak ülkelere gidelim, onu esinleyen uçsuz bucaksız New Mexico manzaralarını izleyelim. Japon sanatçı Hokusai, bize bitip tükenmez dalgaların dilinden dünyayı anlatsın.
Bu yapıtları okuduğunuzda başka sanatçıların yaşamlarını ve esin kaynaklarını da merak edeceğinizi biliyorum.
Sanatçının Gördükleri: Faith Ringgold / Sharma Jackson / Resimleyen: Andrea Pippins / Çeviren: Cemile Sezer // Georgia O’Keeffe / Gabriele Belkan / Resimleyen: Josy Bloggs / Çeviren: Cemile Sezer // Hokusai / Susie Hodge / Resimleyen: Kim Ekdahl / Türkçeleştiren: Cemile Sezer // Vincent van Gogh / Amy Guglielmo / Resimleyen: Petra Broun / Çeviren: Burçak Targaç / Everest Yayınları / 60+60+60+60s. / 11+ / 2022.