Dünyaca ünlü piyanist, ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ eserini yeniden seslendirdi: Aşık Veysel’e Grinko yorumu
İlk kez Kasım 2013’te konser verdiği Türkiye’de, bugüne kadar 158 kez sahneye çıkan Rus piyanist ve besteci Evgeny Grinko, Türk halk ozanı şık Veysel’in “Uzun İnce Bin Yoldayım” eserini yorumladı.
Mehmet S. Amanİlk kez Kasım 2013'te konser verdiği Türkiye’de, bugüne kadar 158 kez konser veren Rus piyanist ve besteci Evgeny Grinko, Türk halk ozanı Âşık Veysel’in “Uzun İnce Bin Yoldayım” eserini yorumladı. Eser, Grinko’nun “Outtakes” isimli albümün devamı niteliğinde olan “Outtakes 2” isimli kısa albümünden yayımlanacak ilk çalışma. Albümde “Uzun İnce Bin Yoldayım” dışında sanatçının “Once Upon A Time” ve “Velvet Elephant” şarkılarının farklı yorumlanmış halleri olacak. “Uzun İnce Bin Yoldayım” 17 Mayıs’ta, albümün tamamı ise 21 Haziran’da müzikseverlerle buluşacak.
Grinko’yla Âşık Veysel’i, Türkiye’ye olan ilgisini, Eurovision'u ve ilerleyen dönemlerdeki çalışmalarını konuştuk.
Farklı coğrafyalardan farklı halk şarkılarını yorumlamaktan geri durmuyorsunuz. Halk kültürünü eserlerinize taşımak size neyi ifade ediyor?
Farklı halkların kültürünü araştırmak, onların müziğini dinlemek ilginç bir duygu. Müziğin kökleriyle ilgilenmek de her zaman için ilgi çekici gelir. Halkların kültürünü çağdaş müzikle harmanlayarak, dinleyicilere de aktarmak, güzel bir duygu.
Önce “Polyushka Polye”, sonra “Jane Maryam” ve şimdi de “Uzun İnce Bir Yoldayım”. Farklı coğrafyalardan yorumlamak istediğiniz başka eserler var mı?
Var evet. Önümüzdeki iki, üç yıl içerisinde olacak. Ama hangi coğrafyadan olacak, şu an için bunu söyleyemiyorum.
‘Türk dinleyicilerim istedi’
Âşık Veysel’e nasıl ulaştınız?
Burası da ilginç tabii. İlk önce Barış Manço’nu yorumunu dinledim. Çevremdeki insanların teklifiyle “Uzun İnce Bir Yoldayım”ı ilk olarak ondan dinledim. Sonrasında gerçek kompozisyonu yani Âşık Veysel’in yorumunu dinledim. Ardından pek çok yorumu dinleme şansım oldu. Ve çok uzun zamandır Türk dinleyicilerim benden bir Türk şarkısı yorumlamamı istiyordu. Türkiye'de, Azerbaycan'da ve İran'da verdiğim konserlerde kat ettiğim binlerce kilometre beni bu şarkıya daha da yakın hissettirdi.
Âşık Veysel dışında dinlediğiniz, bildiğiniz Türk ozan var mı?
Barış Manço ve Âşık Veysel ile birlikte Zeki Müren’i biliyorum. Dinliyorum. Ve Moskova’da gömütü bulunan Nâzım Hikmet’i.
Peki yorumlamak istediğiniz bir eser, Türkçeden?
Şu an için bir çalışma yok. Ama böyle bir fikir var.
‘Ahmet Adnan Saygun’u dinliyorum’
-Hayranı olduğunuz isimler kimler?
Çok… Eric Satie, Philip Glass, Yan Tiersenn, Eduard Artemyev ve Rus kompozitörlerden birçoğunu sayabilirim.
Türk Beşleri’ni biliyor musunuz?
Evet, Ahmet Adnan Saygun’u dinliyorum.
“Valse”, hayranlarınızın en çok sevdiği eseriniz. Peki sizin için hangisi?
Zaman zaman değişebiliyor. Her dönem farklı eserlerime daha yakın hissedebiliyorum. Son zamanlarda bu şarkı, “Noir” diyebilirim. Konserlerde çalmayı çok seviyorum.
‘Yabancı değilim, Türk’üm’
Âşık Veysel’in eserini enstrümantal olarak yorumladınız. Şiiri okuduğunuzda ne hissettiniz?
Sözleri hayatı çok sade ama etkileyici bir dille anlatıyor. Âşık Veysel'in müzikal yaklaşımını kendime yakın hissettim. Ama şunu açık olarak gördüm: Rusça çevirisini hissiyat olarak tam alamadım, şiirin bütün güzelliğini aktarmadığını hissettim. Türkçe öğrenip Türkçe aslını okumam gerektiğini anladım. Eseri Türkçe sözlü müziğiyle dinlemeyi daha çok seviyorum.
Türkiye’de çok sevildiğiniz çok açık. Hatta bu sevgi sizi Âşık Veysel’e kadar götürmüş. Türkiye’de en fazla konser veren yabancı müzisyenlerdensiniz. Bu sevgiyi neye bağlıyorsunuz?
Ben yabancı değilim. Ben artık kendimi Türk gibi hissediyorum. (Bu iki cümleyi Türkçe söylüyor) Çayı çok seviyorum. Çay ve sigara vazgeçilmez ikilim oldu. Türkiye’deki kedi sevgisini keşfettim ve artık benim de beş kedim var. Galiba bunu görüyorlar, kendimi bir Türk gibi görmem sanırım onlar daha da cezbediyor.
Türkçe öğrenmek için çalışmalar var mı peki?
Yavaş yavaş öğreniyorum. İlerleyen zamanlarda daha iyi olacağım.
‘Eurovision’daki sanatçılar ülkelerini temsil edemiyor’
Bir söyleşinizde, piyanoyu taramalı tüfeke benzetmiştiniz, ama mermileri çiçekten bir tüfekti bu. Buradan yola çıkarak şunu sormak istiyorum: Dünya gittikçe yaşanmaz bir hal alıyor. Rusya-Ukrayna çatışması, İsrail-Filistin meselesi… Bir sanatçı olarak ne düşünüyorsunuz?
Şaşkın ve üzgünüm. Çünkü bu çatışmaların geçen yüzyılda kalması gerekiyordu. Ders çıkarmamız gerekiyordu ama çıkaramamışız. Ne yazık ki savaşlar devam ediyor, can kayıpları her geçen gün artıyor, ekonomik krizler farklı sorunları gündeme getiriyor… Gayet kötü bir gidişat izliyoruz.
Eurovision’da yaşananları sorsak… Örneğin 2022’de Rusya, Ukrayna ile yaşananlardan dolayı Eurovision’a alınmadı. Hâlâ katılamıyor. Bu yıl da İsrail’in, Filistin’e olan saldırıları nedeniyle katılmaması gerektiği düşünülüyordu fakat İsrail finale kaldı. Ve Eurovision’a büyük bir tepki doğdu. Ne düşünüyorsunuz?
Bu yıl Eurovision’u takip etmedim. Ancak şunu söyleyebilirim, Eurovision’a katılan sanatçıların tam anlamıyla ülkelerini temsil ettiklerini düşünmüyorum. Ve başka ülkelerde nasıl bilmiyorum ama Rusya’da katılacak sanatçıyı bir kişi seçiyor. Dolayısıyla böyle bir katılım olsa bile ne beni, ne de başka bir Rus’u ya da sanatçıyı temsil ederdi. Sanıyorum yeni bir yarışma yaratmamız gerekiyor…