Dünya Kadınlar Festivali, ‘Birlikteyiz’ sloganıyla Müze Gazhane’de düzenlendi

Festival, dijital olarak yapıldığı birinci senenin ardından ilk kez fiziksel olarak, iki gün boyunca ziyaretçilerini ağırladı.

Orhun Atmış

WOW - Dünya Kadınlar Festivali ilk olarak 2010 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da yapılmaya başlandı. Aradan geçen 12 yılda Avustralya’dan Çin’e, Mısır’dan Nijerya’ya, Pakistan, Somali, Brezilya gibi ülkelerde milyonlarca kadına ulaştı. Türkiye’de ise birincisi 2020 yılında dijital olarak düzenlendi. Fiziksel olarak ise ilk buluşma hafta sonu British Council ortaklığında ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Müze Gazhane’de yapıldı.

WOW (Woman of the World / Dünya Kadınlar Vakfı) tarafından düzenlenen festival kadınları desteklemeyi, kadınların karşılaştığı güçlükleri ve cinsiyet eşitliği için ürettikleri çözümleri görünür kılmayı hedefliyor. WOW İstanbul’da da iki gün boyunca kültür ve sanat alanı sivil toplumla bir araya geldi. Ortak noktaları heyecan, cesaret ve aktivizm olan kadınlar kendi hikâyelerini anlattı. Müzik, performans, sohbet ve atölyeler yapıldı.

WOW’un kurucusu Jude Kelly ile birlikte WOW İstanbul Türkiye Küratörü ve British Council Sanat Direktörü Esra A. Aysun ile Müze Gazhane’de buluştuk. Kelly, İngiltere’nin en büyük sanat merkezi Southbank Centre’ı yönetirken  WOW festivalini düzenlemeye başlamışlar. Ancak festival dünyada altı kıtaya yayılınca Southbank’teki görevinden ayrılıp 2018’de WOW Vakfı’nı kurduğunu söylüyor. Kelly’nin temelini attığı festivalin içerikleri festivalin yapıldığı ülkelere göre şekilleniyor.

"EN ÖNEMLİSİ UMUT"

“WOW çok benzersiz bir ortam” diyen Kelly, “Müzisyenleri, doktorları, avukatları, ev kadınlarını bir araya getirerek ortak yönlerini paylaşmalarını sağlıyor. En önemlisi de insanlara umut veriyor” diye konuşuyor. Festivalin en büyük amacı cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkıda bulunmak. Kelly, “Daha çok erkeğin de festivale dahil olmasını isteriz” diyor.

Esra A. Aysun da festivalin ilk iki senesini şu sözlerle anlattı: “Dijital yaptığımız festival de yüz yüze yapıyormuşuz gibi dolu dolu geçti. Değişik bir deneyimdi. Türkiye’den toplam 80 şehre ulaştık. 3 milyondan fazla izleyici festivalimizi seyretti. Bu da hiç aklımızda olmayan bir erişilebilirlik sağladı. Ama bu sene yüz yüze olmak istedik. O festival coşkusunu, enerjisini, tesadüfi karşılaşmaları yaşamak istedik. Bundan dolayı da çok mutluyuz.”

"SANAT, FESTIVALIN ÖZÜ"

 Bu seneki festivalde müzik oldukça geniş bir yer kaplıyor. Aysun bunun nedenini ve etkinlikleri şöyle açıklıyor: “Sanat hep festivalin özü. Sanatı asla bir yan etkinlik olarak kullanmıyoruz. WOW’un özelliği sivil toplum ve sanatçıları, sanat profesyonellerini bir araya getirmesi. Biz sanatçıların sözlerinin, seslerinin çok değerli olduğunu düşünüyoruz. O yüzden müziğin, çok farklı kesimleri bir araya getiren bir enerjisi var. O yüzden bu sene müziğe çok ağırlık verdik. ‘BeatsByGirlz’ ile ‘Benim Şehrim, Benim Sesim’ projesi daha uzun soluklu olarak hem dijitalde müzik eğitimi hem de toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı olarak genç müzisyenlerle çalıştı. Kardeş Türküler’den kadın müzisyenlerin davet ettiği başka müzisyenlerle de ‘Birlikte Söyleyelim’ projesi hayata geçti.”

Aysun, festivalin amacını da “Umut vermek” olarak açıklarken, “Biz belki bir ütopya yaratıyoruz burada ama o ütopyanın da mümkün olduğunu gördük. Çok şahit olduk, daha önce birbirinin hikâyelerini dinlemeyen çok farklı insanların birbirlerini dinleyip farklı empatiler hissetmeye başladıklarını gördük. Bir arada barış içinde yaşamayı özlüyoruz, bunu yaratıcı bir platformda birlikte yapıyor olmak da çok güzel” diye konuşuyor.

"SALGIN, KADINLARI DAHA KÖTÜ ETKİLEDİ"

Jude Kelly’ye koronavirüs salgınının dünya çapında kadınları nasıl etkilediğini sorduk, Türkiye’de olduğu gibi dünyada da “çok kötü etkiledi” yanıtını aldık. Kelly, şunları söyledi: “Bütün herkes evlere sokuldu. Ama birçok kadın için ev, güvenli bir alan değil. Hatta şiddete uğramayan kadınlar için bile bu böyle. Ev, iletişim kurulması gereken bir alan. Ama ne kadar çok erkeğin “çocuğu sustur, çalışıyorum” dediğine inanamazsınız. Belki istemsiz bir şekilde yapıyorlar ama ‘Evi sen kontrol altında tutmak zorundasın’ diyorlar. Bu durum kadınlarda büyük strese, hatta şiddete yol açtı. Çocuklarda strese yol açtı, kadın çözmek zorunda kaldı, erkekte strese yol açtı, ki bunu da kadının çözmesi gerekti. Bu arada kadının da bir işi var o da evden çalışıyor ama bir yandan da ev işlerini yapması gerekti...”