‘Dundoodle Gizemleri’nde birinci perde! Emek Yurdakul’un yazısı...

Dundoodle Gizemleri’nin ilki, Archie Mcbudge’ın çok şanslı bir genç adam olduğunu öğrenmesiyle başlayan Çikolata Fabrikasındaki Hayalet, Büyülü Fener Yayınları tarafından yayımlandı. Düşmeyen temposu, akıcılığı, çağırdığı fantastik yolculukla da ilginç bulduğumuz maceraya Claire Powell’ın başarılı resimlerinin eşlik ettiğini de anımsatalım.

Emek Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Çizim: CLAIRE POWELL

ARCHIBALD, ARCHIE VE MCBUDGE

Baltaşı Malikânesi’nde sıradan bir günde neler olur? Hiçbir fikrim yok. Hikâyenin başladığı günden beri olaylar durulmadı. Belki ikinci kitaba kadar Archie birkaç gün kütüphanede uzanıp kitap okurken şu kendisine miras kalan McBudge Şekerleri’nden yemiş ve şömine karşısında gerinmiştir. Ama bugün hiç de sıradan bir gün değildi.

Büyük amca Archibald McBudge tüm servetini yani Baltaşı Malikânesi’ni, fabrikayı, şekerleme dükkânlarını, bilmem kaç tane arsayı kendisinin varlığından habersiz olan Archie’ye miras bırakmıştı. Ve bir de çözmesi gereken bilmeceyi yazdığı mektubunu. Ah küçük, tatlı köpeği Şerbet’i de unutmayalım.

Archie’nin bir süre önce kaybettiği babası sır saklamayı seven bir adamdı. Ne amcası Archibald’ın ne de onun McBugde Şekerlemeleri’nin sahibi olduğunun lafı geçmişti bugüne kadar.

Büyük amcası Archibald’ın mektubunda dediğine göre, babası onun mümkün olduğunca normal bir çocukluk geçirmesini dilemişti. Archie de annesi de bu bakış açısı sebebiyle babanın bunu saklamasını anladılar. Ve ilk kitabın sonuna geldiğimizde, “normal”le kastedilenin ne olduğunu biz de daha iyi anlıyoruz.

İYİLER VE KÖTÜLER

“Benim ismim Felicity Fairbairn, kısaca Fliss” dedi sarmaşıktan baş aşağı sallanırken büyük amcasının Archie’ye yazdığı mektubu okuyan kız. Elinde çevirdiği İngiliz anahtarı, kirli yüzü, tulumu ve saç örgüleriyle “normal” olmaktan uzak Fliss, Archie’nin önce hak etmediği bu mirası almak için hazine avını başaramayacağını düşünse de tartışma sırasında onu, büyük amca Archibald’a benzetince yardım etmeye karar verdi. Ve toplaması gereken ilk maddenin peşine düştüler hemen orada.

Archie, avukat Bay Tatters, Şerbet, yaşlı uşak Tablet ve Fliss’ten sonra Baltaşı Malikânesi’ne taşındıkları ilk gün, bundan böyle başına sürekli dert açacak, babasının kuzeni Bayan Puddingham-Pye, onun eşi ve çok sevimli (!) İkizleriyle de tanıştı. Her şeyin Archie’ye miras kalmasını kabul etmemekte kararlı Bayan P-P serinin ikinci kitabında da kahramanımıza rahat vermeyecek diye tahmin ediyorum.

Neyse ki Archie bu macerada hiç de yalnız değil. Şerbet ve Fliss’ten sonra, fabrikadaki ilk gününde Fliss onu Billy’le tanıştırdı. Çünkü Billy’nin yardımı ipuçlarını çözmek için şart.

Kendi renginin devamı gibi baştan aşağı siyahlar içindeki, iri, ürkütücü gözleriyle Billy MacCrabbie, Paranormal Araştırmacı kartını Archie’ye, tam da Bayan P-P’nin ikizlerinin Archie’nin kafasına attığı çuvaldan kurtulduğunda uzattı.

Billy, tuhaflıklara meraklıydı. Archie’nin “Çok fazla sihir oluyor mu buralarda?” sorusuna Tuhaf Ağaç’tan bahsederek karşılık verdi. “Tuhaflık diyoruz ona,” diye de düzeltti.

Archie ipuçlarının peşinde bulmacayı çözmeye çalışıp bir yandan da Bayan P-P ve ikizlerinden kaçmaya çabalarken, tüm mal varlığına karşın banka hesabının boş olmasına şaşırdı ve üstüne McBudge lezzetlerinin tarifindeki gizli maddeyi kimsenin bilmemesinden ötürü endişelenmeye başladı.

Annesi mali işlere kafa yorarken Archie de bulmacanın sonunun onu tarifteki gizli maddeye götürmesini umarak Fliss ve Billy’yle mektubun peşine düştü. Gerçekten düştü çünkü mektup sürekli kaybolup ortaya çıkarak onları peşinde oradan oraya sürüklemeye bayılıyor gibiydi.

Çizim: CLAIRE POWELL

MACERA SADECE MACERA MI?

Elinden bırakmasın, sıkılmadan okusun ki okuma alışkanlığı pekişsin diye çocuklar için zaman zaman, özellikle ihtiyaç duyduğumuz türlerden biri fantastik maceralar. İyi bir olay örgüsünün çok zor bir iş olduğunu bilerek, bunun aslında okura yetmediğinin de farkındayız bence.

Fantastik maceraların, okunma oranının yükseldiği bir evreden geçip daha ortalama bir yere geldiğini söyleyebiliriz okur tercihinde. Aslında fantastik olması mıydı konu yoksa o türlerde çocuk karakterler daha bir “birey gibi” mi işleniyordu?

Çocuğun “yeterli” hissettiği bir evrene sahip, benim yolumun kesiştikleri. Yetişkinlerin tüm çokbilmişliklerine karşın çocukların en çok yaşıtlarından yardım alarak savaşlarını kazandıkları / kazanabildikleri hikâyeler. Ve bugünün, ekran karşısında gelişemeyecek arkadaşlıklarını buldukları yerler bu dayanışmalar.

GÜNÜMÜZDE HER ŞEY DAHA MI KOLAY?

Kendi çocukluğuma döndüğümde ki insanlık tarihinde otuz yıl dediğin nedir, terk edilmiş köşklerin damlarına tırmanır, okullara gizlice girerdik. Macera bizim çocukluğumuzda fonda çalan bir parçaydı. Kaybolmayı, bulunmayı ve bulmayı, kaçmayı, kurtulmak için düşünmeyi öğrenmek vardı.

Fantastik diye kimi zaman ürktüğümüz hikâyelerin çoğunluğu, hayattan koparmak yerine bunları sağlıyor çocuklara. Çünkü bugün tüm okumalara, bilmelere karşın yeni kuşakta (bir şey) eksik gibi hissedip adını koyamadığımız o şey, hayatla karşılaşma eksikliğiyse, bu eksilme de acaba her şeyi bilmeye çalışırken insanlığın kendine körleşip sağırlaşmasıyla paralel mi büyüyüp gitti diye kurcalamadan edemiyorum.

Ve cidden yanılıyoruz ki, bilgiye ulaşmak* eskisinden daha kolay değil!

* Stephen King’in eserinden uyarlanan taze bir yapım var şu sıralar bir platformda. Usta her zamanki gibi muazzam bir insan hikâyesi sunarken, yanında bilginin doğruluğuna dair de enfes bir çatışma bırakmış. Bunu da not düşelim.

Dundoodle Gizemleri: Çikolata Fabrikasındaki Hayalet / David O’Connell / Çeviren: Özlem Öztemel / Resimleyen: Claire Powell / Büyülü Fener Yayınları / 208 s. / 8+ / 2022.