Deniz Ayral’dan ‘Valhalla Blues’
Eksik Parça Yayınları tarafından yayımlanan Valhalla Blues, ressam ve yazar Deniz Ayral’ın hikâyeler toplamı. Kitapta yer alan tüm hikâyelerde kimi rüyalara özgü kimi tekinsiz, tedirgin edici hava hakim.
Ümit ÜnalValhalla Blues’da (Eksik Parça Yayınları) ressam ve yazar Deniz Ayral her hikâyesiyle bize başka insanların rüyalarını anlatıyor. Çarpıcı, irkiltici rüyalar…
Kar altında bırakılmış bir sedyede ölmek üzereyken gözlerini yıllar öncesinde, çocukluğunun adasında açan ve bir faytoncunun peşinde beyaz ve soğuk bir bulutun içinde kayboluveren ihtiyar hasta. Denizden çıkıp gelen ve sadece bir fotoğraf makinasının dijital ekranında görünen, çıplak gözle görülemeyen esrarengiz ziyaretçi.
Bir gemi seyahatinden, hiç kimsenin yaşamadığı bomboş bir şehre inen ve sonra da gemisine dönmeyip o boş ve karanlık şehirde kalmayı tercih eden bir başka “ziyaretçi”.
Bir sahilde, deniz fenerinin fotoğraflarını çekmek isterken bir deniz kızıyla karşılaşan ve onun dehşetine, cazibesine kapılıp yeni bir dünyaya dalan fotoğrafçı. Melek kanatlı bir rock müzisyeninin kollarında Valhalla’ya uçan adam...
Kitapta yer alan tüm hikâyelerde rüyalara özgü kimi tekinsiz, tedirgin edici hava hakim. Kaybolmak, kendini kaybetmek, bir masumiyet çağı olarak çocukluk…
Olağan, gündelik dünyada yaşanmış gibi duran rüya anları, anlatılan olayların heyecanına kapılmayan sakin ve serinkanlı bir dille tarif ediliyor. Dilin serinkanlılığı, hikâyelere sinen uğursuz havayı daha da artırıyor sanki.
Deniz Ayral bir dönem eski gravür çizimlerden Max Ernst kolajlarını andıran kolajlar yapmıştı. Bu kitaptaki hikâyeleri okurken sık sık o kolajları hatırladım.
Ama Deniz’in, ressam olduğunu bilmesem de dünyaya bir ressam gözüyle baktığını hikâye dilinin görselliğinden anlamak olanaklı:
“Sabah saatlerinde sadece ufuk çizgisinde kendini gösteren birkaç siyah bulut, artık bütün gökyüzünü kaplamıs¸tı. Zaman zaman bulutların arasından alçalmaya bas¸layan günes¸in ıs¸ıkları denize düs¸üyor ve denizin yüzeyi sürekli yer degˆis¸tiren parlak lekelerle doluyordu.”
(...)
“Hayali bir mitralyözden fırlayan s¸effaf mermiler gibi salona dagˆılan yüzlerce kristal parçasından her biri, düs¸tügˆü yerde agˆaran sabahın küçük bir parçasını yansıtıyordu.”
Ayral bu görsel ayrıntıları ustalıklı bir kurguyla birleştiriyor ve kimi hikâyelerde çarpıcı birer kısa film duygusu yakalıyor. Bu her okuduğum metne sinemacı gözüyle bakmamdan kaynaklanıyor da olabilir ama sinemacı olmayan okurun da o kısa film duygusunu yakalayacağına inanıyorum.
Hikâyelerde deniz, yolculuğa, maceraya, kaybolmaya çağıran hem özgürlük hem de tehlike kaynağı bir unsur olarak çok sık karşımıza çıkıyor. Kaybolmak, kendini kaybetmek, bir masumiyet çağı olarak çocukluk, yalnızlık ve ölüm kitabı kuşatan diğer temalar.
Görsel kalemi güçlü, dev kanvaslarda gerçeküstü kısa filmler boyayan bir hikâyeciyle tanışmak isterseniz, Valhalla Blues’u mutlaka okuyun. “Valhalla nedir?” diyenler için de kitaba adını veren Valhalla Blues hikâyesindeki meleğin yanıtını yineleyeyim: “Gidince görürsün.”
Valhalla Blues / Deniz Ayral / Eksik Parça Yayınları / 104 s. / 2022.