Dayanarak, direnerek süren bir ‘Uzunkoşu’
Eğitimci, yazar Dr. Niyazi Altunya’nın anıları Uzunkoşu adıyla Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlandı. Yalnızca öğretmenlerin değil, eğitime gönül verenlerin, ana babaların okuması gereken bir kitap, Uzunkoşu.
Mustafa GazalcıEğitimci, yazar Dr. Niyazi Altunya’nın anıları Uzunkoşu adıyla Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlandı. Niyazi Altunya’yla Isparta Gönen Öğretmen Okulu’ndan okul arkadaşıyız. Bizden bir yıl önce girdiği okulu bitirdiğinde atanacağı 3 il isteğine “Hakkâri, Hakkâri, Hakkâri” demişti. Oraya atanınca da öğrenciler olarak işte idealist öğretmen böyle olur diye ona hayranlık duymuştuk.
Okulu bitirdiğinde mezunlar adına yaptığı konuşmada arkadaşlarına “dayanmayı ve direnmeyi” önermişti. Ona göre bu dünya, bu hayat, bu ülke dayananların ve direnenlerin dünyası, hayatı, ülkesiydi. (s. 86)
Gerçekten de “uzunkoşu”ya benzettiği yaşamöyküsünde her koşula dayandı, direndi. Önce çocukluğunun geçtiği Sütçüler Hacıahmetler köyünde yokluğa, yoksunluğa ailesiyle birlikte dayanıp direndi.
Hakkâri’nin Ördekli köyündeki çetin koşulların üstesinden de yine dayanarak, direnerek geldi. Öğretmenliğinin yanında el becerilerini kullandı. Kimi zaman yoksul köylülerin düşen kapısını onardı, sepet örüp dağıttı, kimi zaman umarsız, bebekli bir anneye beşik yaptı. Böylece köylülerle, öğrencileriyle bütünleşti.
İLERİ ÖĞRENİM TUTKUSU
Hakkâri’de bir yıl çalıştıktan sonra askere alındı, ordu okuma yazma okulunda (Ali Okulları) bir yıl öğretmenlik yaptı. Askerden sonra yoksul, yaşlı ana babasına yardım için köyüne yakın Isparta’nın Sütçüler Sağrak köyüne atandı.
Bu köyün koşulları Ördekli’ye göre iyi olmasına karşın okulun bir sürü eksiği vardır. Niyazi öğretmen kolları sıvar, çocuklara sıra yapar, köydeki ustalarla birlikte okula yeni bir derslik kazandırır.
“Yaşamı boyunca ileri öğrenim tutkusu” olan Niyazi Bey, sonradan Müdür Başyardımcısı olacağı, saldırıda vurulacağı, tuğla gibi kitabını yazacağı Gazi Eğitim Enstitüsü (GEE) Pedagoji (Eğitim) Bölümüne girer.
GEE bittikten sonra meslek dersleri öğretmeni olmak isterken Diyarbakır’a, istemediği İlköğretim Müfettişliğine atanır. Kimi zaman yayan kimi zaman hayvanla, araçla Dicle, Kulp bölgesindeki köyleri dolaşır, bin bir güçlük içinde çalışan öğretmenleri denetlemekten çok onlara rehberlik eder.
12 Mart 1971 askeri müdahalesinden sonra Yozgat’a sürülür. Oradaki koşullara da dayanır, direnir. 4.5 yıl çalıştığı Yozgat’ta yaklaşık 700 köyün dörtte üçünü dolaşır.
Dostlarının tanıştırmasıyla öğretmen Süheyla ile Yozgat’ta evlenir. O günden sonra savaşımla geçen yaşam koşullarına eşiyle birlikte dayanıp direnirler. Eylem ve Evren adlı iki kızları olur. Evren’den Sarp ve Ada adlı çok sevdikleri iki torunları…
Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nü (TODAİE) kazanır, bir yıllık bu eğitim ona çok şey kazandırır. Sonra bu okulda çalışır, dersler verir. Bu arada Ankara’ya taşınırlar.
ÖRGÜTÇÜLÜĞÜ
12 Eylül 1980 askeri darbesi öğretmenlerin sendikası TÖB-DER’i kapatınca Eğitimciler Derneği (Eğit-Der) 1990 Ocak başında çalışan öğretmenlere sendikalarını kurma çağrısı yapar. Bunun üzerine uzmanlara danışarak, kendi aralarında tartışarak 23 öğretmen Ankara Valiliği’ne sendika kurmak için başvururlar. Valilik dilekçeyi almayınca PTT yoluyla gönderirler.
30 Mayıs 1990’da alındı belgesi üzerine Eğitim-İş resmen kurulur. Dr. Niyazi Altunya Genel Başkan seçilir. Ocak 1995’te Eğitim-Sen’le birleşinceye değin genel başkanlığı yürütür.
12 Eylül 1980’den sonra Anayasadan, uluslararası sözleşmelerden yola çıkarak kurulan ilk öğretmen sendikasıdır Eğitim-İş. Öteki kamu sendikalarının kuruluşuna örnek olmuştur. Başarısında Dr. Niyazi Altunya’nın bilge kişiliğinin büyük payı olmuştur. Engelleri arkadaşlarıyla birlikte aşmıştır. Açığa, gözaltına alınmış, ekonomik sıkıntıya sokulmuştur.
O bütün bu haksızlıklara dayanmış, direnmiştir. Olumsuz koşullarda çalışıp didinerek yüksek lisansını, doktorasını yapmıştır. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimler Fakültesi’nde 2007’den 2020’ye değin Halk Eğitim Tarihi Gelişimi, Eğitim Tarihi, Türk Eğitim Düşünürleri derslerini vermiştir.
Başlangıçta iç çalkantılar nedeniyle Eğit-Der yönetimiyle kimi sıkıntılar yaşasalar da bizler yönetimine gelince Eğitim-İş’le sıcak ilişkiler içinde olduk.
YAZARLIĞI
Dr. Niyazi Altunya’yı geleceğe araştırarak, emek vererek yazdığı kitaplar taşıyacaktır. İrili ufaklı sayıları Uzunkoşu ile birlikte 36 olan bu kitapların çoğu değerli kaynak kitaplardır. Örgütçülüğü, yazarlığı ona birçok ödül getirmiştir. 2020’de Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, Mustafa Necati Öğretmenlik Onur Ödülü vererek ona bir armağan kitap yayımlamıştır.
Dr. Niyazi Altunya, yazarlığı yanında iyi bir konuşmacıdır. Sendika yöneticiyken, emekli olduktan sonra yurdun her yerinde konuşmalar yapmıştır.
Kitapta Dr Niyazi Altunya’yı aile bireyleri, dostları anlatıyor. Bunun dışında yazarın, “Ben nasıl biriyim?” diyerek kendisiyle ilgili değerlendirmeleri de var. Bu bölümde yapacağı işleri önceden tasarladığını, kendine güvenmekle birlikte bilmediğini bilenlere danıştığını, okumayı, yazmayı sevdiğini, kitapların satırlarını çizenlere, Türkçenin kanına girenlere çok kızdığını belirtir.
O çok sevdiği öğretmenlik mesleğiyle ilgili şunları söyler: “Benim için öğretmenlik sadece bir geçim kaynağı değil. Düşünsel ve ruhsal dünyamı besleyen en önemli kaynak. O olmasa örgütçü, yazar, aydın, iyi dost, iyi evlat, iyi kardeş, iyi baba olamazdım. Sonuçta ona çok şey borçluyum.” (s. 91)
Yalnızca öğretmenlerin değil, eğitime gönül verenlerin, ana babaların okuması gereken bir kitap Uzunkoşu. Yazarın eline, yaşamına sağlık.