David Bowie'den yaşam dersleri
Yüzyılımıza damgasını vuran pop yıldızı David Bowie’nin benzersiz evrenini anlatan Brett Morgan’ın yönettiği Moonage Daydream (2022) gösterime girdi.
Aslı Selçuk“David Bowie’yle ilgili belgeseli yaparken hep şunu düşündüm.Belgeseli çektim, çöle gömdüm. Onunla ilgili hiçbir şeyi açıklamaya çalışmadım. Wikipedia’da gerekli bilgileri bulursunuz zaten. Belgesel 2000 yıl sonra bulunduğu zaman David Bowie’yle ilgili olmadığı, topluma yaşattığı deneyimlerle ilgili olduğu anlaşılacak. David Bowie’nin yaşamı gerçek bir ders kitabı, rehber. 20. ve 21. yüzyılda bu denli zengin, dolu dolu yaşayan, tadını her an bir sanatçının destansı yolculuğunu anlatmak istedim. Odisseus’un aksine David onu engelleyen fırtınaları bizzat kendi yaratmış” diyor Moonage Daydream’in (2022) yönetmeni Brett Morgan.
Brett Morgan’ı, The Kid Stays in the Picture (yapımcı Robert Evans) Crossfire Hurricane (Rolling Stones), Kurt Cobain: Montage of Heck, (Rolling Stones), Jane (Jane Goodal) belgeselleriyle tanıyoruz. Moonage Daydream, klasik, geleneksel, kronolojik bir belgesel değil, David Bowie’nin müzikal ve yaratıcı yapıtlarına doğru çıkılan sinemasal bir yolculuk. Belgeselin ilk dakikalarından itibaren izleyici Brett Morgen’ın bu radikal seçimini hemen ayrımsıyor. Yönetmen biyografik belgesel türünün geleneksel koşullarını bırakıp Bowie’nin marjinal evrenine giriveriyor. Bu araştırmacı metodla David Bowie’ye saygıda bulunuyor.
Pop yıldızın ailesinin izniyle Bowie’nin bugüne dek hiç bilinmeyen görüntülerine, videolarına, sanatsal çalışmalarına, kliplerine, söyleşilerine, konser kayıtlarına ve kulislerine, , film kayıtlarına, çizimlerine, tablolarına, yayınlanmamış performanslarına, dergilere, gazetelere, toplam 5 milyon belgeye ulaşan Morgen, Moonage Dream’i 4 yılda tamamladı, 18 ay ses, renk, animasyon için çalıştı. Bu olağanüstü arşivle yola çıkan belgeselci tematik anlatımı seçerek (yaratım süreci, sanat ve kazanç) Bowie’nin renkli, aykırı, protest evreninde izleyiciyi benzersiz bir serüvene, yolculuğa çıkarıyor.
“16 yaşımdayken hayatı dolu dolu yaşamaya karar verdim” diyen David Bowie’nin bu isteğini fazlasıyla yerine getirdiğini görüyoruz belgeseli izlerken. “Kim olursa olsun her insan yaşamın tadını çıkarmak ister. Yaşamda ne yaptığınız, ne kadar yaşadığınız önemli değil. Önemli olan tüm istediklerinizi yapabilmenizdir” diyor David Bowie.
1970’lerde 21.yüzyılın oluşumunu sırtlanan, tüm tabuları yıkmak isteyen sanatçı sıradan bir çocukluk geçirdi, oyuncak ayısı yoktu, çocuksu şeyleri sevmedi. Gençliğinde kendini diğer insanlardan farklı hisetti. Jack Kerouac’ın Yolda kitabı, John Coltrane’in şarkıları onu çok etkiledi. Sürekli evrenle olan ilişkisini sorguladı, kendini tenlikeli durumlara sokarak hayal gücünü zorladı. Los Angeles’ı hiç sevmemesine karşın Amerika’ya yerleşti, bu zorlu süreci deneyimlemek istedi. ABD onun için hayal ülkesi oldu. Yeni bir müzik dili bulması gerektiğini düşününce Batı Berlin’e yerleşti, Brian Eno’yla birlikte çalışmaya başladı.
Dönemin özünü yakalamaya çalıştı, değişimi izledi. Daha cüretkar bir müziğe yöneldi. “Sanatı hayatımda farklı biçimde kullanmak istedim, resim çizdim, heykel yaptım, deneysel videolar çektim” diyen Bowie yapıtlarında yalnızlık duygusunu yansıttı. Yalnızlıkla uğraştı, sürekli bir arayışın peşindeydi, bedenini tuval gibi kullandı, onun için sanat en büyük arayıştı. Farklı karakterleri, farklı kişileri kendinde toplayan bir koleksiyoncuydu. Çeşitli karakterler geliştirdi.
21.yüzyılı kaos ve parçalanma olarak tanımlayan David Bowie, yaşamla yumuşak bir ilişki kurdu, hayranlarının ne istediğini bilerek onlara istediklerini verdi. The Man Who Fell to Earth, Furyo, The Hunger gibi başarılı filmlerde oynadı. Moonaga Daydream 16 Eylül Cuma günü gösterime girdi.