Çocuk edebiyatında çok perspektiflilik! Necdet Neydim'in yazısı...
Çocuk yetişkinlerin nesnesi değil, hayatın ve edebiyatın öznesidir. Evrensel saygınlığa ulaşmış yazarların diline bakarsanız onların hiç de söz cambazlığı yapmadığını görürsünüz. Onları güçlü kılanın dille oynamak değil, anlatımına felsefi derinlik katmak, sağlam bir dünya görüşü sunmak olduğunu görürsünüz. Basit gibi görünür ama oldukça zordur.
Necdet Neydim / Cumhuriyet Kitap EkiJames Krüss, Alman Çocuk Edebiyatı’nın önde gelen yazarlarından biridir. 1926’da doğduğundan yola çıkarsak savaş öncesini, savaşı ve sonrasını yaşamış olması onun tanıklıklarını çoğaltır. Savaşın hemen ardından radyo oyun yazarlığı, çevirmenlik, hit ve kabare şarkılarına söz yazarlığı yapar.
1949’da Münih’e gider ve orada Gerçekçi Çocuk Edebiyatı’nın öncüsü Erich Kastner’le buluşur ve Kaestner, onu çocuk edebiyatına yönlendirir. 1956’da ilk önemli çocuk edebiyatı eserini yazar: Büyük Dedem ve Ben.
ÇOCUK EDEBİYATINA FELSEFEYİ TAŞIYAN YAZAR
Krüss, çocuk edebiyatına felsefeyi taşıyan yazardır ve bu yönüyle önemlidir. Tim Thaler ve Satılan Gülüş, Krüss’ün başyapıtlarından biridir. 1959’da, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü ve 1968’de de Uluslararası Hans Christian Andersen Ödülü’nü alır.
Krüss, kitapta Boy adında 10 yaşlarında bir çocuğun ağzından anlatır hikâyeyi. Yaşlı bir istakoz avcısı olan Büyük Büyükdede (Koca Dede) teknesini karaya çekmiş çocuk döndürgeçleri (mekanik topaç) çeviren, şiirler yaratan ilginç bir adamdır.
Boy ve Koca Dede birlikte şiirler yazarlar, Boy, Koca Dede’nin anlattığı hikâyeleri ya da masalsıları dinler ve bunun diline nasıl yansıdığının tanıklığını yaparlar.
Boy için Koca Dede gelmiş geçmiş en iyi hikâye anlatıcısıdır, ayrıca dünyanın en büyük “şiir yazarı”dır. Birlikte şiir yazarlar, birlikte öykü anlatırlar. Koca Dede’nin anlattığı masallar muhteşemdir, çünkü onların içinde kocaman bilmeceler vardır.
KOCA DEDE İLE BİR HAFTA… NE HAFTA AMA!
Kitapta Boy’un Koca Dede ile geçirdiği bir hafta anlatılır. Ne hafta ama! Her günü dilsel ve düşsel maceralar ile doludur. Bu yüzden Boy’un ayağının kötü olup olmadığı ve bir haftalığına eski ıstakoz avcısına gönderilmesi önemli değildir.
Birlikte şiir yazma devam edecektir. Yedi gün boyunca hayatlarında şövalyeler, krallar, hükümdarlar, bir fare, bir kedi ve küçük bir çocuk olacaktır. Ne hafta ama!
En sonunda Boy şunu fark etmiştir bu çok çok önemli bir fark ediştir: Anıt dikilen herkes kahraman değildir. Ya da kahraman olan herkesin anıtı dikilmez ve onlara anma töreni yapılmaz. Koca Dede işte böyle bir kahramandır. Onu sadece Boy tanır. O Boy’un kahramanıdır.
A’DAN Z’YE, Z’DEN A’YA ŞİİR!
A’dan başlayıp Z’ye uzanan bir şiir yazmak Koca Dede ve Boy için en güzel maceralardandır. Dili böylesine sevmek ve onunla böylesine keyifle oynamak, yetişkin dünyası ile çocuk arasında en nitelikli köprüyü oluşturmaktır. Onun dilselleşmesini güçlendirip özgüven aşılarken yaratıcılığın uçlarında dolaşmanın hazzını da verir.
“Tüm harfleri sırasıyla tahtanın üstüne yazdım ve her harfin arkasına bir sözcük yazdım, uzun uzun büyük çabalardan sonra şiiri çıkarabildim. Sonra sevinçten ruhsuz Lisbethê sarıldım, çam tahtasını merdivenlerden aşağı bırakıp kaydırarak indirdim. Kendim de fırlayıp aşağı indim.” (s.61)
Koca Nine onlardan A’ dan Z’ye şiir istemiştir ve beceremeyeceklerini düşünmüştür ama ikisi öyle güzel bir şiir yaratmışlardır ki. Hem de iki yönlü: A’dan Z’ye, Z’den A’ya!
“Ah!/ Batakçı/ Cody,/ Çarşının/ Dalavereci/ Eşrafı,/ Faizci/ Geçenlerde/ Henüz/ Isınmadığı/ İçin/ Jikleyle/ Kalktı/ Limandan,/ Motoruyla,/ Nakit Olarak/ Ödenmiş/ Parayla/ Rastgeldi/ Soyguncuya/ Şehirde,/ Tabancasından, Usturasından/ Ürktü/ Verdi/ Yanındakileri/ Zebaniye.” (s.62)
Bu da tersi: “Zantesin/ Yelkenlisi,/ Vardı/ Üstünde/ Uzun/ Tentesi,/ Şaşkın/ Seyrederken/ Rüzgarı/ Pupa/ Özlemiyle/ Okyanusun/ Nazlıca/ Moron/ Limanından/ Kalktı/ Jamaika/ İstikametinde/ Işık/ Huzmesiyle/ Gördüğünde/ Fırtınadan/ Edemedi/ Dirisa/ Çarptı/ Cankurtarana/ Battı/ Alaborayla.” (s.63)
OKUNABİLİR KİTAP VERİN, ÇOCUK OKUSUN!
Büyük Dede, çok ince iş çıkarmışsın! Yalnız ‘Dirisa’nın ne demek olduğunu bilmiyorum. Yön değiştirmektir Dirisa etmek. Metnin akışı zaten söylüyor ama sormanın nesi ayıp?
Hani derler ya çocukların bilmediği kelimeler ne olacak. Onlara öyle anlatırsınız ki, ya metin bağlamından çıkarırlar ya da sorarlar.
Kitap tam 290 sayfa. Bir çocuk için ne kadar uzun bir metin değil mi? Ama bir solukta okumanız gerekmiyor. Zaten o pedagojik ölçütleri Harry Potter alt üst etmedi mi? Hem de 800 sayfa.
Okunabilir kitap verin, çocuk okusun. Yazınsal estetik, dil, anlatım gücü, felsefe, metnin içine öylesini doğallıkla yerleştirilmiş ki hani “tadından yenmez” deyimi cuk oturuyor.
İyi de böylesine nitelikli bir metni Krüss, Türkçe yazmadı ki. O zaman bu metin için hangi görünmez kahramana teşekkür edeceğiz ve yaratıcılıkları, metnin dilimizde estetik bir işlerliğini saplayan hangi kişidir acaba? Biz ona çevirmen diyoruz ve onu hiç görmüyoruz. “Vay be!” diyoruz “Krüss ne güzel yazmış!”
ÇEVİRMENİ KUTLUYORUM
Sadece yukarıdaki şiir bile çevirmenin yaratıcılığını önemli bir örneği: Bir bakın A’dan Z’ye şiirlerde hangi dilin harfleri başta duruyor. Çevirmen Feza Şişman şiiri Türkçeye uyarlamış okur tökezlemesin diye. “Olur mu?” demeyin. Elbette olur. Onu gönülden kutluyorum. Metnin okunur kılınmasında önemli bir işlevi yerine getirmiş.
Büyük Dedem ve Ben, çok perspektifli bir kitap. Öncelikli hedefi çocuk. Kurgu ve zaman örgüsünü bir yana bırakarak nefis bir derleme yaratmış Krüss. Basit, sade ve bir o kadar zor bir iş yapmış. Hiç kıvırmamış dili oluştururken doğalı yakalamış. Samimi. Çeviride de var bu özellik.
Bu metni çocuk tek başına okuyabilir, çok da keyif alır. Ama dede-torun; nine-torun; baba-çocuk; anne-çocuk okumaya kalksalar ne macera yaşarlar ama?
Hep birlikte “sözcüklerin de tıpkı elbiseler gibi dünyayı giydirdiğini” öğrenirler eğer bir ders çıkarmak isterlerse. O sözcüklerin onları bitmez maceralara götürdüğünü gözleriyle görürler. Üstelik asıl güzel yanı onlar da bu oyunu oynamaya ve dilin güzelliklerini keşfetme yolculuklarına çıkarlar.
Büyük Dedem ve Ben / James Krüss / Çev.: Feza Şişman / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 290 s.