Ceylan Ertem, ‘O Son Kusura Bakacaktık’ı anlattı

Ceylan Ertem "O Son Kusura Bakacaktık" adlı yeni teklisinin dinleyiciyle buluşturdu. Dans müziğine göz kırpan şarkının klibi de bir o kadar dikkat çekici.

Emrah Kolukısa

Ceylan Ertem dans ritimleriyle bezeli, içinde bir de 'rap' bölümü bulunan yeni şarkısı "O Son Kusura Bakacaktık" ile çıkageldi. LGBTİ+ temalarının ön plana çıktığı parçayı dinleyip, şarkının yine bu temaları vurgulayan video klibini izleyince kendisine ulşamka ve aklımızdakileri sormak elzem oldu. bakın neler anlattı Ceylan Ertem...

- Yeni parçanız “O Son Kusura Bakacaktık” dinleyiciyle buluştu. Alıştığımız tarzınızın dışında bir parça, yeni bir yola mı girdiniz müzikal yolculuğunuzda?

Aslında ben her zaman türler arası gezinmeyi çok sevmişimdir. Sıkı dinleyicilerim yaptığım süprizlere alışkınlardır. Bu da Datlım Gıymatlım ya da bazı remixlerim gibi biraz daha elektronik-dans-disko deryasından yararlandığımız bir düzenleme oldu. Aslında şarkı ve şarkının hikâyesi bunu istediği için Serhat Şensesli ile çalışmak istedim. Serhat bu türlerde günümüzün ustalarından biri. Bir çok albümümde nasıl rock-folk-trip-hop-caz ya da pop öğelerini duyduysanız, gelecekte de her tür içinde dolaştığımı duymaya devam edeceksiniz. Asla bir tarz değişikliği değil bu.

'EZİLEN HER CANLININ YANINDAYIM'

- Tüm dünyada Onur Haftası olarak anılan günlerde çıkarttınız şarkıyı. Şarkının “Love is Love” sözleriyle biten müthiş klibinde de LGBTİ+ temalar alabildiğine ön planda zaten. Nasıl tepkiler bekliyorsunuz, hem şarkıya hem klibe?

Açıkçası tepkileri umursamıyorum. Ben bir şenlik marşı, belki bir kutlama şarkısı, bir özgürlük şiiri gibi görüyorum bu şarkımı. Lgbti+ bireylerin tüm dünyada yıllardır yaşadıkları şiddet ve öfkeden gerçekten utanıyorum. En ufacık homofobik tavra sonuna dek karşıyım. Aşk kimsenin tekelinde değildir. Geçtiğimiz günlerde Mabel de aynı tema üzerinden bir video paylaştı. Ve sansürlendi. Bu devirde bu kararlar benim içimi fena halde karartıyor. Ezilen, hor görülen, sansürlenen, ötekileştirilen her kesim ve bireyin yanındayım. Hatta tüm canlıların. Adalet bekleyişim sadece insanlar için değil, hayvanlar için de… Bence hatta sol görüşlü ya da muhalif ya da Lgbti+ kimse hayvan yememeli. Ne alakası var? demeyin :) Her şey insan için değil.

Özgürce yaşamak tüm canlıların hakkı. Soykırım ve tecavüzün, tacizin, adaletsizlik ve vicdansızlığın karşısındaysak, mutlaka hayvan haklarından da bahsetmeliyiz, çekinmeden. Çünkü tüm bunları her saniye hayvan dostlarımıza yaşatıyoruz. Hayvanlar bu kadar acı çekerken bizim yüzümüz gülmeyecek, buna da eminim. Eşitlik, gökkuşağı, aşk, birarada varolmak, barış temalı pinleri yakamıza takıp gezmeden evvel bunları çok iyi düşünmeliyiz. Kölelik, sahiplik, menfaat, kurban kavramları insan ırkına özgü müdür? Bu gaddarlıkların yegane kurbanları siyahiler, lgbti+ bireyler, çocuklar, kadınlar mıdır? Peki inekler köleleştirilmedi mi? Biraz bunlara da kafa yorup, şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Siyasi ve dini dogmalar aksini iddia etse de; biz kimseye ait değiliz, özgürüz ve kimseye hesap vermek zorunda değiliz. Ve hayvanlar da bize ait değil.

Kendi vicdan muhasebemiz esnasında neler oluyor, geceleri uyuyabiliyor muyuz? İşte bence bu çok önemli bir zincir. Hiç bir canlı, hiç bir yaşam, hiç bir ırk ve hiç bir aşk, bir diğerinden üstün değil. Hepimiz için adalet gerçekleştiğinde, tam da o zaman o gökkuşağı parıl parıl parlayacak gökyüzünde. Yoksa mümkün değil!

- Şarkıda Deniz Taşar ile birlikte çalışmışsınız. Bu işbirliğinin geri planını anlatır mısınız? Başka çalışmalar da yapacak mısınız birlikte?

Aslında özellikle kadın rap-hip/hop müzisyenleri ile çalışmak istiyordum son dönemde. Hatta aklımda Lil Zey de var. Daha evvel Elif Çağlar ile bir parçada bu şekilde buluşmuştuk. Deniz yetenekli ve umut vaadeden genç caz-r&b şarkıcı ve şarkı yazarlarından biri. Rap konusunda da başarılı buluyorum. Bu sebeple bu şarkıda Deniz’in yaratıcılığını konuşturacağına emindim. Ona Hortum Süleyman, Lubunya sözlüğü ve şarkının hikayesinden de bahsedince bir gecede o sözleri yazdı. Ben çok mutluyum bu birliktelikten ötürü. Zaten memlekette en çok düet gerçekleştiren isim benim sanıyorum ki. En sevdiğim oyunlardan biridir birlikte söylemek, üretmek.

- Neden “rap” peki? Neydi size cazip gelen?

Rap’i;  kısacık sürede çok şey anlatabilecek olmasından ötürü, bir başkaldırı türü olmasından ötürü, benim özel hayatımda en çok dinlediğim türlerden biri olmasından ötürü ve yazdığım şarkıya da yakışacağını düşündüğüm için tercih ettim. O sokak ağzını duyurmak istedim.

- “Kötüye inanmayacaktık / Bunları naşlatacaktık / Cahili taşlatacaktık / O son kusura bakacaktık” sözleri özellikle çok manidar. Biraz açmak ister misiniz?

Aslında kim ne anlamak isterse. Benim içimde avaz avaz bağırıyor bu sözler. Daha fazla pişman olmadan, ‘ah o son kusurlara baksaydık başımıza bunlar gelmezdi’ diye dizlerimizi dövmeden artık uyanalım rica ediyorum. Daha uzun uzun anlatırım ama dinleyicinin hayal gücüne bırakıyorum ve benim neyi imâ ettiğimi anlayacak tanışıklıktıkta olduğumuzu düşünüyorum bir çok dinleyicimle. Zaten anlamayana davul, zurna az :)

- Sizi en son Bülent Ortaçgil’in 50. yıl konserinde izledik. “Bozburun”u yorumladınız ve çok büyük alkış aldınız. Sizin için nasıl geçti o gece,, Bülent Ortaçgil’in o özel anlarında onunla sahneyi paylaşmak nasıldı?

Açıkçası Harbiye’yi dolduran büyük kalabalıktan çok sahne üzerindeki ustalık ellerimi titretti o akşam. Ortaçgil’i anlatmaya sayfalar yetmez ancak eşlik eden müzisyenler de memleketimizin nadide isimleriydi. Şimdi 1 Ağustos’ta İzmir’de de o sahneye konuk olacağım. Çocukluğumu düşününce rüya gibi geliyor. Hastalıklarımda, neşemde, sorularımda, çıkmazlarımda her zaman baş ucu kitabım olmuş bir sanatçının yanında durup, onun yazdığı şarkıları söyleyebilmek büyük onur.

- Albüm geliyor mu yakında, neler var önümüzdeki dönemde hayatınızda?

‘Babamın istek şarkıları’ adında epey ertelediğim bir albüm projem var. Umarım sonbahara yetiştireceğim. Gerçekten, adı üstünde babamın istek şarkılarından oluşacak. Hollandalı müzisyen arkadaşım Steven Kamperman ile bir konsept albüm hayalimiz var. Bu albüm muhtemelen Xenopolis albümüzde olduğu gibi daha caz ve folk ağırlıklı olacak.Yekpare trio ile üretmeye devam ediyoruz. Cenk Erdoğan, Coşkun Karademir ve ben, trio olarak Ekim ayında bir avrupa turnesine çıkacağız. Ayrıca bir sürü şarkı yazdım, onları sevdiğim müzisyen arkadaşlarım ile düzenleyip kaydediyoruz. Tekli ya da maxi single şeklinde onları da paylaşacağım. Özellikle Çağrı Sertel ile güzel parçalar çıktı. Sabırsızım paylaşmak için.

Duyuyor Musun? isimli müzik/söyleşi programımda 13 ayrı isimle gerçekleştirdiğim düetler de Temmuz ayında dijital platformlara yüklenecek. İçinde 20’yi aşkın düet var.

Duyuyor Musun?’un yeni sezon çekimlerine başlayacağız. 13 isim de belli oldu. Harika isimler ile yine içten sohbetler ve güzel yeniden yorumlar kaydedeceğiz. Daha çok proje, hayal var ama şimdilik bu kadarını söyleyeyim.