Çağın vebası: Kapitalizm
Mark Mylod The Menu’de (Menü/2022) vahşi kapitalizmi, baskıcı rejimleri, sınıfsal ayrımcılığı, insanın doğayı yok etmesini kara mizahla eleştiriyor. Ünlü şefte Ralph Fiennes olağanüstü bir yorum sunuyor. Kara komedi Menü bugün gösterime girdi.
Aslı SelçukÜnlü şef Slowik adadaki lüks restoranı Hawthorne’da dünyanın en zenginlerine moleküler mutfağıyla hizmet etmektedir. Politikacılar, iş adamları, teknoloji girişimcileri, medya figürleri, Hollywood yıldızları, sosyetikler burada kişi başına 1250 dolar öderler.
Yemek ne denli pahalı olursa müşteriler o kadar kendilerini sofistike, tinsel anlamda tatmin olmuş hissederler. Rezervasyonlar aylar öncesinden yapılır. Slowik’in büyük hayranı Tyler ve sevgilisi Margot , ünlü yemek eleştirmeni, eski Hollywood yıldızı, teknoloji girişimcileri, politikacı ve eşi büyülü bir akşam geçirmek için Hawthorne’a giderler.
Çok özel tariflerin ustası Slowik bu akşam bütün bir ekosistemi yiyeceksiniz, yemek yemeyin, sadece tadın, haz alın, anı yaşayın. Doğa ebedidir, bizler onun karşısında hiçiz açıklamasını yaptıktan sonra ona tanrı gibi tapan ekibine yemek servisi için emir verir. Minimal dekore edilmiş bu klostrofobik mekanda servis başlar. İyi bir öykücü de olan Slowik her yemeğin öyküsünü birer birer anlatır . Başta bu görkemli şovdan memnun olan grup tacolarının üstüne lazerlerle çizilmiş sırlarını görünce rahatsız olur. Slowik’in psikolojik ve fiziksel işkencesi arttıkça yemek ürkütücü olmaya başlar. Oysa restoranın kara duvarının dışında doğa, okyanus, özgürlük vardır.
The Menu’nün yönetmeni Mark Mylod’u The Big White filminden, Shameless, Game of Thrones, Succession dizilerinden tanıyoruz. Succession’da aşırı zenginlerle, erki kara mizahla eleştiren Mylod, Menü’de metaforlar kullanarak kapitalizm bulaşıcıdır mesajını verir. Son yıllarda aşırı pahalı, moleküler gastronomi sunan restoranların artması kapitalizmin uzantılarıdır. Zenginler varoluşçu deneyimlerini buralarda yaşarlar ama Slowik’e göre asla doyuma ulaşmazlar.
Dünyadaki tek değerli unsur doğadır, insanoğlu doğayı, okyanusu da yemektedir. Yemek tarihinin de sınıfsal katmanları olduğunu belirten şefin ekmeğin sokaktaki sıradan adamın başlıca gıdası olduğu için varsıllara ekmeksiz iştah açıcılar sunması sosyal kara komedinin en etkili sahnelerinden biridir. Slowik, Martin Luther King’den de alıntı yapar: ‘Özgürlük baskıcı rejimlerin asla isteyerek verdiği bir şey değildir, özgürlük baskıya maruz kalanlar tarafından talep edilmelidir.'
Filmi izlerken aklıma Jean-Jacques Rousseau’nun ‘İnsanların yiyecek bir şeyi kalmadığında, zenginleri yiyecekler’ sözü, sınıf çatışması ve antikapitalizmle ilgili siyasi slogan Eating The Rich (Zengini ye), The White Lotus, Hüzün Üçgeni, Luis Bunuel’in Yok Edici Melek (1962), Burjuvazinin Gizli Çekiciliği (1972) filmleri geldi.
Görüntü yönetmeni Peter Deming özel yemekleri belgesel tadında yakın plan çekmiş, özel aydınlatmayla da klostrofobi duygusunu tümüyle izleyiciye geçiriyor. Mylod tek mekanda çağımızın sosyal, ekonomik, politik portresini özgün anlatımıyla irdeliyor. Ralph Fiennes, Anya Taylor-Joy, Nicholas Hoult, Janet McTeer, John Leguizamo, Hong Chau yetkin toplu oyunculukla karşımızdalar.