Bugünün fotoğrafında neler var! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Hanzade Servi, beni hiç şaşırtmayan yazarlarım arasındaki yerini koruyor. Her yapıtını merakla okuyor; başarılı kurgusu, hiç düşürmediği temposu, çağına sessizce tuttuğu alçak gönüllü ayna, severek çizdiği / arkadaş bildiği kahramanlara / karakterlere aldırdığı yol, çok katmanlı anlatı için daha yapıtla yolculuğum sürerken kendisini defalarca kutluyorum. Bir Sır Kaç Km? (Tudem Yayınları) bugünün büyük fotoğrafını karşımıza asarken, farkında olmadan ıskaladıklarımızı, kendimize ördüğümüz duvarları, dolayısıyla “gönüllü” hapishanelerimizi de fark etmeye çağırıyor.
Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki
Hemen her yeni kitabı okumaya durduğumda ilkin özenli bir anlatım, dil lezzetidir aradığım. Daha ilk tümcede yakalanmak istiyorum metne. Arkadaş kılınmış sözcükler, ardı ardına akıp giden tümceler tutsun istiyorum ellerimden. Sonra nerde, ne zaman ortaya çıkarsa çıksınlar kahramanlar, karakterler sevgiyle, sevecenlikle; kırgınlık, kızgınlık, kıskançlıklarıyla; hayal kırıklıkları, umutları, hataları, başarılarıyla... tutarlı bir yolculuk sunsunlar bana / okura...
Belki bunlardan da önemlisi çok katmanlı bir anlatının içinde olduğumu duyumsayayım. Düne, yarına ilişkin de olsa anlatı; aslında bugünü “dediği”ni, insanın temel dertleriyle dertlendiğini, bir derdinin olduğunu sezdirsin; üzerinde düşünmemi istediği bu derde / dertlere / sorunlara ilişkin sorularımı çoğaltsın, getirip kucağıma bıraksın, yanı sıra aynayı kendime / kendi dünyama çevirmemi fısıldasın istiyorum.
İşte Hanzade Servi’nin yeni yapıtı Bir Sır Kaç Km?’de bunların hepsi daha da fazlası var.
KİTABIN ADINDAN BAŞLAYIN!
Hanzade Servi beni hiç şaşırtmayan yazarlarım arasındaki yerini koruyor. Her yapıtını merakla okuyor; başarılı kurgusu, hiç düşürmediği temposu, çağına sessizce tuttuğu alçakgönüllü ayna, severek çizdiği / arkadaş bildiği kahramanlara / karakterlere aldırdığı yol, çok katmanlı anlatı için daha yapıtla yolculuğum sürerken kendisini defalarca kutluyorum.
Bir Sır Kaç Km?, bugünün büyük fotoğrafını karşımıza asarken, farkında olmadan ıskaladıklarımızı, kendimize ördüğümüz duvarları, dolayısıyla “gönüllü” hapishanelerimizi de fark etmeye çağırıyor.
Şuradan başladım, kitabın adından; siz de öyle yapın isterim: “Sırrınız var mı?” sorusunu geçiyorum. Hepimizin sırları var; bir süre sakladıklarımız, uzun süre açık etmediklerimiz, belki ömür boyu susmayı dilediklerimiz...
Ya “sır” ile şu ölçü biriminin bağlantısı? Onu da kurmaya, iki kavramı ilişkilendirmeye / şöyle bir yeni yetmelik günlerinize dönmeye çabalayın isterim. Zaten o çağdaysanız bakın bakalım sizin ayna neler anlatıyor?
Desen: MURTEZA ALBAYRAK
OYUNUN İÇİNDESİNİZ
Hanzade Servi, çoğu on yıldır, ana sınıfından bu yana arkadaş altı kahramanı anlatı boyunca “arkadaşımız” kılmayı başarıyor. Hepsine ayrı kulak veriyor, hepsini ayrı anlamaya çabalıyor, hepsini ayrı benimseyip seviyorsunuz. Ne ki hiçbiri de ötekine benzemiyor.
Her biriyle başka bir yolculuğa çıkıyorsunuz; olup biteni yeniden değerlendirme fırsatınız oluyor, kimseyi yargılamadan her birini anlamaya çalışıyorsunuz.
Sakladıkları sırlar, eylemleri, ilişkileri, tutumları ne olursa olsun anlatı boyunca birbirinden farklı altı karakterin hiçbirine kız(a)madığımı, hiçbirinin uzağına düşmediğimi de bu satırları yazarken anımsıyorum. Çünkü büyük fotoğraf iyi çizilmiş, karakterler sahici, kendinizi baştan sona kendi yaşam gerçeğinizle oyunun içinde buluyorsunuz.
Annesini erken yitiren, bunun için ne yapacağını, kimi suçlayacağını bilmeyen, kimi gün kendisini suçlayan; acısıyla baş etmenini yolunu ararken yeni açmazlara düşen Tibet; günümüzün açık hapishanesi sosyal medyanın “mış gibi” dünyasında yitip giden Karsu; ait olmadığı bir ortama girmiş olsa da kendi dili, yaşam anlayışıyla kendisini kabul ettiren Elçin; parçalanmış aile bireyi olarak ayakta kalmaya çabalayan Kağan; arada küçük kıskançlıklar, aldanışlarla karşılaşsa da aslında “iyi” giden hayatı bir anda altüst olan Alya; kıskançlığın kapkaranlık bir yalnızlığa çağırdığını deneyimlemekten kurtulamayan Buket... haklarında küçük ipuçlarını sıraladığım altı gencin anlatımıyla ilerliyor anlatı.
BÜYÜK FOTOĞRAFA GELİNCE...
Her şeyin elimizden / cebimizden eksik olmayan telefonlara sığdığı bir dünyaya değil öyle uzaktan / bir kıyıdan, tam içeriden bakmamızı sağlıyor kahramanlarımız.
Teknolojinin elimizden -farkında bile olmadan- çekip aldıkları / çaldıkları; sanal dünyanın, “mış gibi” yaşamaların sağladığını sandığımız sarayların bizi düşürdüğü yalnızlık; dayatmalarımız, yargılamalarımız... savrulmalarımız bazen bir kahramanın seslenişinde, çoğun metnin gölgesinde beliriyor ya da katmanları arasından çıkageliyor.
Bir Sır Kaç Km?; çocukluğu, gençliği, yetişkinliği, temel yaşam rollerini; doğa-insan, insan-insan ilişkilerini; duyguların, heyecanların, düşüncelerin kıymetini yeniden, bambaşka bir pencereden ve kendimiz olarak tartmaya, tartışmaya, değerlendirmeye çağırıyor.
Bunca varsıl arka planın içinde başka bir kavram daha öne çıkıyor: Arkadaşlık. Sevincinizi paylaşıp çoğalttığınız, sıkıntınızı söyleyip azalttığınız bir arkadaşınız / arkadaşlarınız olmadan yürünecek bir yaşam yolculuğunu düşlemek bile olası değil.
Peki ya arkadaş bildiğimiz, bizi arkadaşı bilen sığınağımızdan sakladıklarımız nereye taşır ilişkimizi, hayat yolculuğumuzu? Araya nasıl bir uzaklık, kaç kilometrelik mesafeler girer? Uzak uzak hıçkırıklar -çığlığa bile dönüşse- varır mı istenen yerlere?
Ve böylesi arkadaşlıklar nasıl hayat boyu sürecek dostluklara dönüşebilir? Kimi gün kör bir karanlığa, tekdüze bir yolculuğa düşsek de bizi oradan çıkaracak, “Çık dışarı, denize bak, gördüğün ilk ağaca sarıl, birkaç kediyle konuş, bütün gün linkleri yukarı kaydırmaktan daha anlamlıdır sokakta akıp giden hayat...” diyecek olan da ancak arkadaşımızdır.
Bugünün başarılı bir fotoğrafını sergilemesi bir yana Bir Sır Kaç Km?’nin hepimize vereceği epey sır var; inanın!
Bir Sır Kaç Km? / Hanzade Servi / Tudem Yayınları / 232 s. / 10+ / 2022.