Bu ‘çürük elma’yı seveceksiniz! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Gabriele Clima’nın bir gerçekliğe yaslayıp kurguladığı, Esma Fethiye Güçlü’nün başarıyla Türkçeye aktardığı Güneşten Sonra’nın (Genç Timaş) daha ilk basamağında Dario ve Andy’le onların öyküsünün ipuçları çıkınca karşımıza, birbiri ardınca sıralanan sorular da yapıtın sonuna değin yakamızı bırakmıyor. Güneşten Sonra, barındırdığı sarsıcı öykünün yanında işte bu soran, sorgulayan, tartışan, itiraz eden sessiz çığlığıyla da okunmayı hak ediyor.
Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki
Desen: MURTEZA ALBAYRAK
Sizin de tanıdığınız birkaç “çürük elma” vardır ya da siz ara ara bu unvanı hak edecek işler yapmışsınızdır. Haklısınız nedir / kimdir “çürük elma” onu da bir anımsayalım: Bir sınıfın / okulun kural dışı davrananları, farklıları, işe yaramazları ya da aykırıları. Adını koyalım ya da koymayalım, farkında olalım ya da olmayalım kuralların kafeslediği, sınırladığı bir dünyadır yaşayıp gittiğimiz.
Toplumdan topluma, zamandan zamana değişse de farkında olunması zor, tanımlanması kolay bir kurallar (ister gelenek görenek, mahalle baskısı; ister moda ya da ayıp / günah; isterseniz sorgulanmazsa iyi olan, kimin niye koyduğu unutulmuş normlar diyelim) silsilesidir hepimizi kuşatan.
Başarıyı da normlarla ölçeriz, başarısızlığı da; güzelliği çirkinliği de; haklıyı haksızı da... Aslında hepimiz için çoğun boğucu bu kuşatılmışlığa karşı çıkmanın / isyanın hak ettiği adlandırma da “çürük elma” olur.
Dilerseniz çerçeveyi biraz daraltıp hayatımızın en değerli yıllarını geçirdiğimiz okullar bağlamında konuşalım derdimizi.
NORMLAR HAPİSHANESİ
Şu eğitim öğretim sürecine, okul olgusuna şöyle dışarıdan ve cesaretle baktığımızda da karşımıza çoğumuzun sorgusuz boyun eğdiği, gönüllüce razı olduğu, sahte bir “ama” sığınağında içini rahatlattığı bu normlar manzumesi çıkıverir. “Başarılı” ne demektir? Kimdir “başarısız”? Ya “çalışkan”, “tembel”, “beceriksiz”, “uslu”, “yaramaz”?
Bu sıfatların neredeyse hepimizdeki karşılığı aynıdır. Varlığıyla rahat ettiğimiz normların dışına yuvarlanıp arada “çürük elma”lar olsak da o günleri yeri geldikçe birer hoşluk olarak anar döneriz konforlu hayatımıza.
Gabriele Clima’nın bir gerçekliğe yaslayıp kurguladığı, Esma Fethiye Güçlü’nün başarıyla Türkçeye aktardığı Güneşten Sonra’nın daha ilk basamağında Dario ve Andy’le onların öyküsünün ipuçları çıkınca karşıma, yapıtın sonuna değin benimle geldi işte bu sorular.
Öğretmen de çözmüştür(!) işi, müdür de... Yaftala, olsun bitsin! “Çürük elma”mız Dario yine bir kabahat (evet, suç değil, kabahat) işlemiştir; müdürün kapısının kolu elinde kalmıştır. Oysa neredeyse bütün dersliklerin kapı kolları kırık ya da çıkıktır.
BARDAĞIN TAŞTIĞI ANLAR
Müdürün bardağını taşırmaya yeter Dario’nun bu kabahati. Başka türlü bir cezayı çoktan hak etmiştir “çürük elma”mız! Artık kurumun “gönüllü yardım hizmetleri” için çalışacaktır. Ne midir “gönüllü görevi”? Kimilerinin (başlarda Dario’nun da) “sakat” dediği, engelli Andrea’ya (Andy’ye) belirsiz bir zaman diliminde yardımcı olacaktır.
Babası evi terk etmiş, sesini duymaz kokusunu almaz olduğu annesiyle yaşayan Dario için bu cezanın da bir önemi yoktur. Onun için bardağın taştığı an, öğretmeninin “çürük elma”nın ötesine atlayıp hesapsızca ettiği, “Çürük elmanın tekisin sen. Baban da bu yüzden terk etti zaten evi!” cümlesidir. Babasının “büyük Dario”su, “gönüllü yardım hizmetleri” cezasına (pardon, “görevine”) hemen başlar.
Andy, bütün gün tekerlekli sandalyesinde oturan, arada salyaları akan, konuşamayan, kafasından başka hiçbir yerini oynatamayan bir çocuktur. Bir de Andy’nin her işini yapan, tuhaf sesler çıkarmasına bile fırsat vermeden her isteğini şıp diye anlayan, sürekli gülen, Dario’yu sinir eden bakıcısı vardır.
Dario için babasının evi neden terk ettiğini öğrenmenin en kestirme yolu, bunu ona sormaktır. Bir gün her şeyi göze alır ve Andy’le birlikte babasının yaşadığı uzak mı uzak kente doğru yola çıkar. Anlatının ilk basamağında karşımıza çıkan soruların benzerleri, Dario’nun geride bıraktığı herkesi telaşa düşüren bu uzun yolculuk öyküsünün her anında, hayata yepyeni pencerelerden bakmamız için incelikli çağrılar olarak sesleniyor bize.
GERÇEK ENGELLİ
Dario konuşamayacağı, hareket edemeyeceğinden herkesin emin olduğu Andy’e birlikte geçirdikleri günler boyunca “sakat” biri gibi değil, herhangi bir arkadaşı gibi davranacaktır. “Aman üşümesin, ıslanmasın!” korumasındaki Andy’le denize de girecek, sokakta da geceleyecektir.
Kısa sürede, birer ikişer sözcükle ve kimi harfleri söyleyemese de konuşmaya, özellikle ellerini hareket ettirmeye başlar Andy. Bu sonuç Dario için mucize değil, olağandır. İkilinin başardığı başka bir şey de sözcüklerin yetmediği yerde gözleriyle konuşmayı başarmalarıdır. Andy’nin bu seslenişlerinin dil içi çevirisini yazar, farklı yazı karakteriyle başarıyla aktarır okuruna.
Bu yol arkadaşlığının asıl öğreneniyse Andy değildir. Tekerlekli sandalyeye bağlı olmasına karşın engelli olan Andy değil, görünürde hiçbir engeli olmayan Dario’dur. Çoğuna aldırmamasına karşın hepimizi kuşatan normlar / sınırlılıklar içinde bir “engelli” olduğunu fark edecektir Dario.
SEVGİ Mİ ÇALINAN ZAFERLER Mİ?
Çocuklarımızın; sevgi zannettiğimiz tutumlar, “Daha küçük, yapamaz, beceremez...” türünden kendimizi kandırmaya yönelik bahanelerle çaldığımız zaferlerini anımsatmak isterim. Ki çocuklukta başlayan ve her yaşa uygun yenileriyle yaşam boyu sürecek bu “korumacılık” verili hayat hapishanesine bireysel bağlamda yeni duvarlar eklemekten öte anlam ve kıymet taşımayacaktır.
Her öykü, her anlatı bir yolculuktur. Anlatının başarısının giziyse okuru o yolculuğa katmasında, bu yetmez, yanı sıra koşut başka yolculuklara da çıkarmasındadır. Farkında olalım olmayalım, bir öyküyü / yolculuğu sevmelerimizin altında yatan budur bence.
Güneşten Sonra, içinde barındırdığı sarsan gerçekliğin yanında soran, sorgulayan, tartışan, itiraz eden sessiz çığlığıyla da okunmayı hak ediyor.
Güneşten Sonra / Gabriele Clima / Çeviren: Esma Fethiye Güçlü / Genç Timaş / 108 s. / 13+ / 2021.