Bob Dylan’dan ‘Anılar’
Anılar (Çevirenler: Ahmet Ergenç, Ayça Göçmen / Biri Yayınları) kitabı Bob Dylan (Robert Allen Zimmerman)) algımızı değiştirecek bir metin: New York’a gelişiyle başlayıp 90’lara kadar yaşam mücadelesini anlattığı bu kitapta, sıra dışı bir ünlü ve kahramanla karşı karşıya kalıyor okuyucu. Dylan’ın olanca içtenliği ve doğallıyla kaleme aldığı Anılar’ı mütevazı bir dil ustasının büyülü yaşamına, şarkı söylemeyi inatla sürdürmüş bir dâhinin benzersiz hikayesine tanıklık etmek isteyenlerin elinden bırakamayacağı bir belge olarak üzerinde durulmayı hak ediyor.
Sıdıka Yılmaz“Odaklanmak isterseniz milyonlarca hikâye var” Kitaptan...
TÜRK TOPLUMU BOB DYLAN’IN MÜZİĞİYLE GEÇ TANIŞTI
Henüz televizyonun yaşamın merkezinde olmadığı radyo zamanlarında ünlenmişti Bob Dylan (Robert Allen Zimmerman), Türk toplumu belki de o nedenle biraz geç tanıştı müziğiyle. Bob Dylan’ın ismi duyulmaya başladığı yıllarda bizde sadece radyo egemenliğini sürdürüyor Dylan’ın ise sadece plaklarına ulaşılabiliyordu az sayıdaki plakçıdan.
Soğuk Ankara kışlarının öğrencileri olarak okul çıkışları kendimizi Zafer Pasajı’nda bulurduk. Saatlerce kaldığımız bu mekânda kitapçıları gezerdik. Bazen bu mekândan ayrılır ayrılmaz Kızılay plakçılarında soluğu alır, plak alamasak da seçtiğimiz parçalardan kaset doldurulmasını isterdik. Cat Stevans, Simon and Garfunkel, Bob Dylan, Joan Baez şarkıları bunların başında yer alırdı.
1977 yılı TRT’de staj yapmış, pek çok müzisyeni de orada tanımıştım. Karanlık koridorların birinde rastladığım küçük ama dışarıya kapalı odada dünyanın her yerinden müzisyenlerin klipleri kaydediliyordu. Bir süre sonra oraya girebilme izni almış, aylarca fırsat buldukça kaçıp bu odada henüz kimsenin bilmediği grupları tanımıştım. Orada dinlediklerim ülkede neredeyse iki yıl sonra dinlenir olacaktı.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN KAOTİK YILLARINDA DOĞDU!
İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı kasıp kavurduğu yıllarda dünyaya gelir Bob Dylan (1941 / İllionis). İskender, Napolyon, Jul Sezar ve Cengiz Han soyundan gelen savaş çığırtkanlarının, “yeryüzünü ayakları altında ezen ve coğrafyaları kendi fikirlerine göre zorla şekillendiren barbarlar”ın (s. 23) hüküm sürdüğü yıllarda…
Dünya yeni bir evreye giriyordur; “kaos dünyaya yeni gelenlere yumruğunu gösteriyordur” (s. 23). Biten bir eski dünya ve gelen bir yeni dünya vardır.
Dylan ortaokula giderken kendilerine öğretilen şeylerden biri de hava saldırılarına karşı sirenleri duyduklarında sıraların altına sığınmaktır. Böyle bir korku bulutu altında yaşamak çocukların yaşam sevincini ellerinden almıştır. (s.24)
AİLE GEÇMİŞİ KARS-KAĞIZMAN!
Yahudi göçmen bir ailenin çocuğu olan Dylan’ın aile geçmişi Kars-Kağızman’da başlayıp, Amerika’da devam eder. Hayatı boyunca politikaya yüz çevirmiş gibi gözükse de, insanı / sokağı odak noktasına alan bir politik duruş sergiler.
Gündelik hayat onun ilgi alanındadır, insanlar arasındaki eşitsizliğin, egemenlerin süregiden iktidarlarının, sokakta yalnız kalmış çaresiz insanların, maden işçilerinin sözcüsü olmayı tercih eder. Bunu yaptığını söylemekten çekinir…
Bu anlamda Anılar (Çevirenler: Ahmet Ergenç, Ayça Göçmen / Biri Yayınları) kitabı Bob Dylan algımızı değiştirecek bir metin: New York’a gelişiyle başlayıp 90’lara kadar yaşam mücadelesini anlattığı bu kitapta, sıra dışı bir ünlü ve kahramanla karşı karşıya kalıyor okuyucu.
ASIL MESELE ŞARKIYI ÖNE ÇIKARMAK
Anılar kitabı özünde ne anlatıyor, sorusuna ilk elden verilebilecek yanıt, Dylan şarkılarının maceralarıdır diyebiliriz; onlarla olan bağı, yaşamını şarkılar üzerine kurması okuyucu adına heyecan verici bir alan açıyor.
Kendini sürekli sorgulayan Dylan, metinlerini yazarken de onları seslendirirken de durmadan ders çalışıyor. Dünya çapında dinlenir hale geldiğinde dahi şarkı söyleme tarzını sorguluyor. Öğrencilik onun için bitmez bir hal; ününün zirvesinde olduğu, herkesin müthiş bir ilgiyle dinlediği şarkılarını daha iyi söylemenin yollarını arıyor hiç durmadan.
Şarkılarla kurduğu bağı şöyle aktarıyor:
“Şarkılar benim için hafif bir eğlenceden daha önemliydi. Şarkılar farklı bir gerçeklik bilincine, başka bir cumhuriyete ulaşmamı sağlayan hocalarım ve rehberlerimdi. (…) Ana akım kültürün fena halde bayat, büyük bir kandırmaca olduğunu düşünüyordum. Yekpare bir buzul denizine benziyordu, üzerinde yürümek için garip ayakkabılar giymeniz gerekiyordu.” (s. 29).
FOLK MÜZİK BİR DİN GİBİ İÇİNE İŞLEDİ!
Kendisini 40’lı ve 50’li yılların mirasçısı olarak gören Dylan yaptığı müzik ile geçen zaman arasında yaptığı analizde folk müziğin / şarkıların güncel kültürü aştığını düşünüyor.
Evet 50’ler yıkılıp gidecektir; tıpkı son günlerini bankta geçiren bir yargıcın yazgısında olduğu gibi; mücadele etse de yere yığılacağı kesindir. Yine de folk müzik bir din gibi içine işlemiştir ve onu sürdürmekte son derece kararlıdır. (s. 22)
Piyasanın istediği şarkılar değildir ürettikleri; sefil içki kaçakçıları, kendi çocuklarını boğan anneler gibi konular şarkılarının temalarıdır. Dolayısıyla kolay hazmedilir şarkılar değillerdir; bu anlamda ticari de olamazlar.
Dylan’ın hiçbir şarkısı format-uzunluk olarak ne televizyon ne de radyo için uygundur; “Fair Ellender,” “Lord Lovell,” ve diğer şarkılarının sözleri çok uzundur (s.48) ama dünya çapında bir yıldız olmasını engelleyememiştir.
DYLAN: ‘HİÇ KİMSE YA DA HİÇBİR ŞEYİN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM. SADECE MÜZİK YAPMAK İSTİYORUM!’
Joan Baez de Anılar’da yer alıyor elbette. Aralarındaki ilişki dışarıdan yorumlanmaya / anlamaya çok kapalı; Joan onu aktif politikaya çekmeye çalıştıkça kendisinin hiç kimse ya da hiçbir şeyin sözcüsü olmadığını, sadece müzik yapmak istediğini söylüyor Dylan.
O samimiyetin ortadan yavaş yavaş kalktığı zamanların şarkıcısıdır… Beş çocuğu olur, popüler olmak adına uzun şarkılarından vazgeçmez; tıpkı okumaktan ve yaşamı anlamaktan vazgeçmediği gibi.
Dylan’ın olanca içtenliği ve doğallıyla kaleme aldığı Anılar’ı mütevazı bir dil ustasının büyülü yaşamına, şarkı söylemeyi inatla sürdürmüş bir dâhinin benzersiz hikâyesine tanıklık etmek isteyenlerin elinden bırakamayacağı bir belge olarak üzerinde durulmayı hak ediyor.