Bir çift terliğe satılan Kilia İdolü, Türkiye zamanında harekete geçmediği için ABD’de kaldı
İki köylü kadının bulduğu ve iki çift terlik karşılığında köye gelen çerçiye verdiği Kilia İdolü, ABD’de 125 milyon liraya satılmıştı. ABD mahkemesi, idolün yerini bilmesine karşın uzun süre dava açmayan Türkiye’nin iade istemini reddetti. Yargıç, Türkiye’nin “affedilmez bir şekilde uyuduğunu” söyledi.
Özgen AcarNev York’taki ABD Bölge Yargıcı Alison Nathan, “Türkiye’nin, mermer Tepegöz idolünün nerede olduğunu, on yıllar önce bilmesi gerekirken Christie’nin idolü açık artırmaya çıkarmasından hemen önce Nisan 2017’ye kadar dava açmayarak haklarında “affedilemez bir şekilde uyuduğunu” söyledi.
Tepegöz idolü Amerikalı sahibinde kalacak...
Türkiye’den kaçırılan idolü, ilk kez 1966’da, Alastair B. Martin, Merrin Galerisi’ne satmıştı. Oradan da 1993’te, fon milyarderi Michael Steinhardt ve eşi, 1.5 milyon dolara almışlardı.
Steinhardt, idolünü 29 Nisan 2017’de, Nev York Christie müzayedesinde 3 milyon dolar başlangıç fiyatıyla satışa çıkardı. Müzayede, yaklaşık 25 dakika ile günün en uzun süren satışı olarak gerçekleşti.
Eser, üç kişi tarafından kıyasıya yapılan artırmada -telefonla bağlanan ve adı açıklanmayan bir koleksiyoncu- 12 milyon 500 bin dolarlık “çekiç fiyatı” ile birlikte tüm masraflar dahil, toplam 14 milyon 471 bin 500 dolara (yaklaşık 125.3 milyon liraya) alıcı buldu.
Ancak, Türkiye’nin dava açtığının duyulması üzerine, alıcı vazgeçti!
***
23 santimlik, idolün önemi için bir kıyaslama yapalım...
Kültür Bakanlığı, Anadolu’da bu yıl, 605 arkeolojik çalışma için 64 milyon lira ödenek ayırdı.
İdol, kaça müşteri bulmuştu? 125.3 milyon lira...
Türkiye’de tüm kazılara ayrılan ödenek 64 milyon lira...
İdolün satışı, Türkiye’de bir yıllık tüm kazı ödeneklerinin iki katı!
Vezir-i Azamlığı döneminde, Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan, “Marmaray kazılarında” dünya çapında buluntular ortaya çıkarken “3-5 çanak çömlek Marmaray’ı dört yıl geciktirdi. Yazık değil mi, günah değil mi?” demişti...
Peki, yabancılar ne yapıyorlar? Türkiye, Manisa’dan kaçırılmış 23 santimlik bir idolü, 125.3 milyon liraya satın almak istiyorlar!
HAREKET EDİLMEDİ
Davalı, Steinhardt ve Christie’s avukatları, “Türkiye’nin idolün New York’taki varlığından 1992’de haberdar olduğunu, ancak bu bilgiye göre hareket etmediğini” söylediler.
Türkiye, idolün kökeni hakkında daha fazla bilgi almak için ödünç olarak sergilenen, Metropolitan Sanat Müzesi (MET) ile iletişime geçmedi. (1966’dan 2007’ye kadar çeşitli dönemlerde MET’e ödünç verilmişti.)
Davalılar yazılı savunmalarında, “İdol, 1989’da ve 1997’de Türk kültür gazetecisi Özgen Acar tarafından yayımlandı. Bu verilere karşın, Türk Kültür Bakanlığı gerekli girişimi yapmadığı için zamanaşımı süresi doldu!” dediler...
Davalıların, savunmalarında ayrıca “Karun Hazinesi ve Yorgun Herkül davaları ile ilgili yazılarıma” da yer verilerek “Acar, genel olarak 50 yıl boyunca çabaladı. Bu konuda da girişim çağrısı yaptıysa da bakanlık oyalanarak kıpırdamadı!” denildi,
Maalesef, savunmanın 16 yerinde, benim mücadelelerime değiniliyor ve hükümetin ilgilenmediğinden söz ediliyor...
***
Karun Hazinesi ile Elmalı Definesi davalarında Türkiye’yi başarıyla temsil eden Herrick Feinstein hukuk firmasından Lavrence M. Kaye, heykelciğin alıcıya teslimini mahkemede durdurarak 60 günlük “ihtiyatı tedbir” kararı aldırmıştı.
Dönemin Kültür Bakanı Nabi Avcı, açtırdığı davadan bir gün önce Nev York Times gazetesinde tam sayfa mektup yayımlatıp Amerikan kamuoyuna Türkiye’nin görüşünü duyurmuştu.
***
Uzman bilirkişi olarak mahkemede Türkiye’yi savunan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Sibel Özel, “Osmanlı Döneminde, 1906’da yayımlanan bir kararnamenin, ilk kez kamu ya da özel arazilerde bulunan tüm eski eserlerin devlet malı olduğunu ve ülke dışına çıkarılamayacağını” vurguladı...
***
90’lı yılların başında Manisa Müzesi’ni ziyaretimde Müdür Hasan Dedeoğlu ve yardımcısı Rafet Dinç ile söyleşirken Kilia tipi idollerden söz edip bir fotoğraf göstermiştim. Dinç de “Müzemizde, iki kırık parça var!” diyerek depodan getirmişti.
1991’de iki köylü kadının, Akhisar yakınında bulduğu iki Kilia idolü, yurtdışına kaçırılıp çok iyi fiyata pazarlanmıştı. Kadınlar, bu heykelcikleri köye gelen “çerçiye” verip karşılığında, “birer çift terlik” almışlardı.
O zamanlar, bu olayı aktardığım Nev York’lu müzayedeciler, “Dünyanın en pahalı terliklerini giyen kadınlar!” demişlerdi.
Müzeden, Aydın’da üniversiteye geçen Yardımcı Doç. Dr. Rafet Dinç, 1993’te Akhisar’a 16 km uzaklıktaki Kulaksızlar’da köylülerin gösterdikleri Balıkburnu mevkiinde, Gülsüm Akbaş’ın tarlasında, bu heykelciklerin işliklerini buldu.
Günümüzde, tütün ekilen 12 dönümlük bu tarla, traktörle sürüldüğü için toprağın altındaki heykel parçacıkları da her zaman yüzeye çıkabiliyordu. Dr. Dinç, araştırmalarında (kazılarda değil) heykel işlikleri artığı, 392 adet “Kilia idolü” parçası topladı.
Çoğunluğu mermerden idol çekirdekleri, yongalar, taslaklar, ezgi taşları, çakmaktaşı araçlar, “hematit (demir bileşimli kan taşı)” koparıcılar, çanak çömlek parçaları ele geçti. En ufak bir “metal parçasına” rastlanmadı...
Ayrıca o dönemde “metal keski - çekiç” olmadığından, heykeltıraşların mermer idolleri yontmak için kullandıkları 35 adet “ponza (sünger - topuk) taşı” da bulundu. Ponza taşı ile heykelcik yapımında mermerin raspalandığı, çakıltaşı ve deri ile de perdahlama yapıldığı düşünülüyor!
Dr. Dinç, genelde aynıymış gibi görünseler de 119 idol başından 15 değişik tip saptadı. Yatay, yumurta biçimli olup yukarıya bakan başlarda, göz ve kulaklar belirsiz, burunlar belirgin olarak yontulmuşlardı. Boyunları ince ve uzun, omuzlar geniş kıvrımlı, kollar ise kuş kanadı biçimindeydiler.
6-23 cm’lik bu heykelciklerin bazılarının ayak tabanları yere düzgün basıyor, bazıları ise balerinler gibi parmak uçlarında duruyorlar. Eski dönemlere ait, Anadolu’da bulunmuş ana tanrıça heykelciklerde olduğu gibi, bunların da elleri göğüs altına yönlendiriliyor, kadınlık organının “tüylü deltası” vurgulanıyor.
Türkiye’de pek bilinmeyen bu idollerden ilkini, 19. yüzyılın sonunda bir Amerikalı arkeolog, Çanakkale’nin Gelibolu Yarımadası’nda Kilia antik kentinde bulup Atina’daki Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’ne götürmüştü. Bu idollere, ilk buluntu yeri nedeniyle, “Kilia İdolü” adı veriliyor.
Dr. Dinç, mahkemede bu bilgileri savundu...
TÜRKİYE’YE İADE YOK
Mahkeme yargıcı, idolün Türkiye’ye iade edilemeyeceğini söyleyerek “Türkiye’yi haklarını takip etmemekle” suçladı.
Değerli okurlarım! Haberlerimin yabancılarca, mahkemede karşıt kanıt olarak kullanmaları sonucu davayı kaybetmemizden dolayı çok özür dilerim...
***
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, müzayedede satışa sunulan eserin, “200 yıldır devam eden büyük bir soygunun bir parçası” olduğunu ve derhal (İş işten geçtikten sonra!) Vashington’daki Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliği, Büyükelçilik ve Nev York Başkonsolosluğu üzerinden hukuki girişimde bulunduklarını bildirmişti.
Yurtdışı temsilciliklerimize atanan “Turizm ve Kültür Müsteşarı ya da ataşeleri bu konularda” neden eğitilmezler? Acaba, hangi yurtdışı temsilcimiz bu gözle müzayedeleri, sergileri müzeleri gezer ve gitmeden önce bu amaçla eğitilmiştir?
***
Son olarak yabancı basından bir alıntı yapalım: “Bu, son derece nadir eserin zarif ve soyut formu, Brancusi, Modigliani ve Henry Moore gibi 20. yüzyıl ustalarına ilham kaynağı oldu!”
***
Manisa Kulaksızlar köyündeki zavallı kadın “125.3 milyon liralık terlik kullandığını” öğrendi mi? Öğrendiyse acaba ne yaptı?