Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’dan bir Süleyman Soylu portresi: ‘SS’

Araştırmacı gazeteci yazarlar Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan, SS (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı incelemelerinde tüm eylemleriyle A’dan Z’ye bir Süleyman Soylu portresi sunuyor. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ile SS merkezinde Soylu’nun dünü ve bugününü, FETÖ ve diğer tarikatlarla ilişkisini, suçlularla bağını, “Recep Tayyip Erdoğan’dan sonraki lider” tartışmalarını ve AKP’deki nüfuzunu, seçim güvenliği konusundaki sorumluluğunu konuştuk.

Mehmet S. Aman

Yaklaşık 2 milyar dolarlık vurgun yapıp yurtdışına kaçan yerli kripto para borsası Thodex’in sahibi Fatih Faruk Özer, İstanbul Pendik’te 7 aylık hamile kadın ve eşinin içinde bulunduğu araca saldıran baklavacı Hasan ve Hüseyin Sel kardeşler, Brezilya’da bir ton 304 kilo uyuşturucu ile yakalanan Şeyhmus Özkan, uyuşturucu kullandığı anların sanal medyada yayınlanması sonrası ikinci kez gözaltına alınan ve kendisini “pudra şekeri” ile savunan Kürşat Ayvatoğlu ve nicesiyle fotoğrafı ve karanlık ilişkileri bulunan bir İçişleri Bakanı; Süleyman Soylu.

Araştırmacı gazeteci yazarlar Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından kısa süre önce yayımlanan SS adlı incelemelerinde tüm eylemleriyle A’dan Z’ye bir Süleyman Soylu portresi sunuyor. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan ile SS merkezinde Soylu’nun dünü ve bugününü, FETÖ ve diğer tarikatlarla ilişkisini, suçlularla bağını, “Recep Tayyip Erdoğan’dan sonraki lider” tartışmalarını ve AKP’deki nüfuzunu, seçim güvenliği konusundaki sorumluluğunu konuştuk.

‘SOYLU’NUN ETRAFINDA İŞLEYEN DÜZENİ ANLATTIK’

- İlk kitabınız Sızıntı’da AKP-FETÖ ortaklığının yarattığı tahribatın resmini çizdiniz. Mahrem’de bu ortaklığı ve sonuçlarını daha derinlemesine irdelediniz. Metastaz ve Cendere ise FETÖ’den boşalan devlet kademelerindeki koltukların hangi cemaatlere peşkeş çekildiği tehlikesine odaklanmıştı. SS’de ise yalnızca bir kişi, Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya irdeliyorsunuz. Neden tek başına Süleyman Soylu’yu merceğe alma gereği duydunuz?

Barış Terkoğlu: Bu bir biyografi kitabı değil. Bu, Süleyman Soylu’nun ilişki sistemini açıklama kitabı. Ne demek ilişki sistemi derseniz, yaşanan bir süreç var. Sadece Türkiye’de değil dünyada da anayasal sistemler, kurumlar, kurallar çökertiliyor. Mafya, cemaatleşme, ayrıcalıklı sınıflar artıyor. Bunu da kabul ettirecek bir politikacı tipi gerekiyor. İktidarın sopası olacak, tarikat rejimini yayacak, devletin gücünü mafya için kullanacak… İşte bu sistemi anlatmak için Soylu’yu seçtik. Onun etrafında işleyen düzeni anlattık.

- “Önsöz”de, “Despotik ve karanlık bir düzenin hammaddesini SS’de bulduk” diyorsunuz ve ekliyorsunuz: “SS, 1930’lu yıllara sanki geç kalmıştı.” Özellikle bu son cümleyi açar mısınız?

BT: SS, Süleyman Soylu’nun adının kısaltması. Ama dünya öteki SS’leri Almanya’dan hatırlıyor. Önce bir partiyi korumak için ortaya çıktılar. Sonra parti devletleşti. 1930’larda tam anlamıyla, SS’ler, Alman devletinin sopası haline geldi. Muhalifleri temizlediler, baskı rejiminin vurucu gücü oldu. Bizim SS, o yıllara doğsa belki kendisine daha uygun bir ortam bulacaktı.

‘KİTABIN YAZIM AŞAMASINDAN SOYLU’NUN HABERİNİN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ’

- İncelemeniz boyunca hangi kaynakları taradınız, kimlerle görüştünüz ve ne kadar sürede tamamladınız?
Barış Pehlivan: Takdir edersiniz ki, isimleri söyleyemeyiz. Ancak, Soylu’yu yakından tanıyan 20’den fazla kişiyle görüştüğümüzü belirtebilirim. Haber kaynaklarımız arasında emniyet müdürleri, savcılar, hâkimler, bürokratlar ve siyasetçiler vardı. Bir yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığımız bir kitaptı “SS.”

- Bu süreçte herhangi bir müdahale söz konusu oldu mu? Malum, İçişleri Bakanı’nı derinlemesine incelediğiniz bir kitap kaleme alıyorsunuz…
BP: Kitabın yazım aşamasından Süleyman Soylu’nun haberinin olduğunu düşünüyoruz. Zira telefonlarımızın dinlendiğinden ve takip edildiğimizden şüphemiz yok. Kitap çıkınca da, tam da kitapta içyüzünü ortaya koyduğumuz gruplar saldırıya geçti. Soylu’nun “trol"lerinden, ona yakın Fethullahçılara kadar birçok isim bizi hedef aldı. Beklediğimiz bir şeydi, o yüzden sürpriz olmadı.

‘DP’DEN FETÖ KUMPASLARINI DESTEKLEDİĞİ İÇİN ATILDI. AKP’YE GİRERKEN BİLE GÜLEN’E DANIŞIYOR’

- Soylu’nun FETÖ’ye olan yakınlığı uğruna şimdiki iktidar ortağı olan Devlet Bahçeli’yi bile karşısına almışlığı var. Öyle ki kendisi kumpas davaların en ateşli savunucusuydu. Soylu’nun FETÖ bağlantısı kitapta ne denli yer kaplıyor?

BT: Bu kısım geniş bir alanı kaplıyor. Zira Soylu’yu kazıdıkça altından FETÖ bağlantıları çıkıyor. Bakın, Soylu’ya bir tarikat arasanız kesinlikle onun Nurcu olduğunu söylersiniz. Nitekim Nurcuların DP’ye tarihsel yakınlığı da bu bağın kurulmasını kolaylaştırıyor. Öte yandan Soylu, tarihsel dönemeçlerde FETÖ’den açık destek alıyor. DP’den FETÖ kumpaslarını desteklediği için atıldı. Öyle ki kitabı yazarken Hüsamettin Cindoruk ile görüştük, Soylu’nun DP’de kendilerine Ergenekoncu dediğini söylüyor. Onlar da Soylu’nun Fethullah ile ilişkileriyle yanıt veriyormuş. Sonuçta FETÖ gerekçesiyle ihraç edildi. Yetmedi, FETÖ’nün referandum politikalarına destek için onların finansıyla yürüyüş yaptı. STV’de, Zaman’da kumpasları, FETÖ’yü savunan bir isimden söz ediyoruz. Abant Toplantıları’nda, Pensilvanya’da görüyoruz. AKP’ye girerken bile Gülen’e danışıyor. Kısacası kitapta FETÖ bağlantısı geniş bir yer tutuyor.

‘ONU YETİŞTİREN ABİLERİ KESİNLİKLE NURCU!’

- Hanefi Avcı’nın Erdoğan’a “İçişleri Bakanlığı’nı denetleyin” mektubu ve Sabri Uzun’un rütbelerinin sökülmesi olayı üzerinden FETÖ savcısı Zekeriya Öz’ün Ergenekon-Balyoz sürecinde yarım bıraktığı işi bitirmek istediği savını ileri sürüyorsunuz. Açar mısınız?

BT: Hanefi Avcı sözünün ettiğiniz bölümden önce çok net bir iddiayı ortaya koyuyor. Türkiye’de halen yasadışı dinleme var. Ve bu dinlemeler halen kumpas kurmakta kullanılıyor. Adeta bunu ispatlamış Avcı. Bunun ötesinde mektubunda da İçişleri Bakanlığı’nda olan yasadışı işleri tanımlamış. Bunları madde madde sıralamış. Nitekim FETÖ’nün hedefinde olan Avcı da Sabri Uzun da Soylu’nun hedefi olmuş. Sebep başka gösterilse de elbette gerçek neden Soylu’yu deşifre etmeleri. Üstelik anlıyoruz ki Avcı ile Uzun yalnız değil. Başka polisler de var. Haliyle FETÖ’nün hedefinde kim varsa Soylu’nun da hedefinde onlar var. Ve FETÖ’nün tüketemediklerini o bitirmeye çalışıyor.

- Kitapta bir bölümün adı “Soylu Hangi Tarikattan?” Nurcular’la da çok yakın ilişkide Oktarcılar’la da yakın ilişkide. Hatta Adnan Oktar’a yapılan operasyonların Soylu’dan “sızdırabileceği” gerekçesiyle gizli yapıldığı iddiası da var. Biz de size soralım: Soylu hangi tarikattan?

BP: Soylu birçok tarikata yakın. Devlette tarikatların örgütlenmesine de izin veriyor. Ancak onu yetiştiren abileri kesinlikle Nurcu. Zaten kendisi de Mehmet Fırıncı, Mustafa Sungur gibi isimlerin kendisinin yetişmesine katkısının olduğunu söylüyor. Kısacası Soylu, Nurcularla diğer cemaatlerden daha çok içli dışlı.

‘ERDOĞAN, SOYLU’YU ALDI, DEVŞİRDİ, KENDİSİ İÇİN ETKİLİ BİR KORUMAYA DÖNÜŞTÜRDÜ’

- Soylu’nun Demokrat Parti döneminde Erdoğan için söylediği olumsuz sözleri kitapta kronolojik olarak paylaşıyorsunuz. Diğer bölümlerde de Erdoğan-Soylu gerilimi hissediliyor. Hal böyleyken, Soylu’nun hâlâ o koltukta kalabilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

BT: Erdoğan’ın bir politikası var. Kendisine rakip olabilecek kimseleri yakınında tutuyor. Dikkat edin, Erdoğan kendisi dışında sağın yaşamasına pek izin vermedi. Neredeyse tamamını dağıttı. İYİ Parti bunun istisnası sayılabilir. Onun da yaşamaması için her şeyi yaptı. CHP, 20 vekil ile seçime girmesine yardımcı olmasa belki İYİ Parti de olmayacaktı. İşte Erdoğan’ın bu politikası Soylu’yu içermesinin nedeni. Soylu’yu aldı, devşirdi, kendisi için etkili bir korumaya dönüştürdü. Böylece olası bir rakip tehlikeden de kurtulmuş oldu. Benzerini Numan Kurtulmuş’a da yaptı örneğin.

- Soylu-Abdülhamit Gül / Soylu-Berat Albayrak kavgası kamuoyunu oldukça meşgul etmişti. Kitapta da oldukça yer veriyorsunuz bu konuya. Ama ayakta kalan Soylu oldu, diyebilir miyiz?

BP: Elbette, büyük ölçüde diyebiliriz. Bunun bana sorarsanız en büyük nedeni Soylu’nun arkasında yaptığı yığınak. Evet, parti içinde sevilmiyor. Evet, AKP’nin geleneksel köklerinden gelmiyor. Ama MHP ve benzer unsurlar Soylu’nun yanında. Soylu, bir anlamda AKP’nin kurmuş olduğu siyasi ittifakın köprüsü. Haliyle, onu yıkmak o kadar kolay değil.

SOYLU’NUN SUÇLULARLA FOTOĞRAF ALBÜMÜ!

- Ne kadar suçlu varsa Soylu ile fotoğrafı çıkmıştı. Söz konusu tüm bu fotoğraflar incelemelerinizde size nasıl katkı sağladı, yolunuzu çizerken size nasıl yardımcı oldu?
BT: 
Bu fotoğraflar çok şey söylüyor aslında. Normalde suç işleseniz polisten, jandarmadan kaçarsınız. Ama nasıl oluyorsa bunların bağlı olduğu İçişleri Bakanı’yla fotoğraf çektirmek için can atıyor suç işleyenler. Bunun nedeni belli. Bu fotoğraflar, suça perde sağlıyor, suçlulara kalkan oluyor. Bakın, kitabın sonunda bir albüm yayınladık. Soylu ile yan yana görülenlerin tamamı suç işlemekle kalmamış, kolayca da kurtulmuş. Haliyle, bu fotoğraflar, bahsettiğimiz ilişki sistemini anlamayı kolaylaştırdı.

- Sarallar” hakkında sakıncalı rapor yazan Bakırköy Emniyet Müdürü Murat Çetiner sürgün üzerine sürgün yiyor. Yine bir başka Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan, Soylu’nun dahli olduğu bir olayda yaşananları onuruna yediremediği için intihar ediyor. Öte yandan, bu iki emniyet müdürü de FETÖ ile mücadelesiyle duyulan isimler. SS’de ayrıntılarıyla incelediğiniz “‘FETÖ ile etkin mücadele’ iddiasında bulunan bir bakanın ‘FETÖ ile etkin mücadele’ eden isimlere hayatı dar etmesinin” bedellerini burada da irdeler misiniz?
BP:
 Sorunuza kitapta yanıtlarımız var. Örneğin, eski Tokat Başsavcısı Erdoğan Bayrakdar’ın yaşadıkları… FETÖ’nün mülki idare yapılanmasına dair ciddi bir soruşturmayı yürütürken, büyük bir duvarla karşılaşıyor: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu! İş öyle bir noktaya geliyor ki, Bakan Soylu, Başsavcı Bayrakdar’ı “Bir damar buldun, gidiyorsun. Kes artık, yoksa haddini bildiririm” diye tehdit dahi ediyor. Sonra ne mi oluyor? FETÖ’nün ciğerini sökmeye çalışan Başsavcı sürülüyor ve soruşturmanın seyri değişiyor.

‘SOYLU’NUN SİYASET SAHNESİNE ÇIKIŞINDA PEKER’İN DE KATKISI VAR’

- Gelelim Sedat Peker’e… Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın intiharı ile ilgili iddiayı ortaya atan Sedat Peker’di. Ve Sedat Peker, Soylu ile ilgili birçok iddiada bulunmuştu. SS’de Soylu-Peker ilişkisini nasıl aktardınız?

BT: Aslında “SS” bir Peker kitabı değil. Peker’in Soylu tezlerinden öne çıkanları verdik. Ama daha çok bunları analiz ettik. Bir hikâyenin içinde aktardık. İrdeleyince görüyoruz ki, Soylu’nun siyaset sahnesine çıkışında Peker’in de katkısı var. Bunu da belgeleriyle gösterdik.

- Kitabınızda Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili cezaevinde bulunan, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan aldığı ihalelerle de bilinen Levent Göktaş’a yanıtlaması isteğiyle sorular yolladığınız ve Göktaş’ın da yanıtladığı çok çarpıcı mektuba da yer veriyorsunuz: Göktaş size yolladığı yanıtlarda, kendisi hapse girmeden önce Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili gözaltı listesinden çıkarılacağı yönündeki iddialara ilişkin neler diyor? Bu konuda Soylu’nun adının geçmesine ilişkin ne gibi bilgiler yer alıyor, Göktaş’ın yorumu ne?
BP: Göktaş ilk gözaltı listesinden çıkarıldığı yönündeki iddiaya “bilgim bile yok” diye yanıt veriyor. Hablemitoğlu cinayeti şüphelilerine “Ben Süleyman Soylu ile konuştum, bir şey olmayacak” dediği iddiasına ise şu yanıtı veriyor: “Doğru değil. Ben Süleyman Soylu ile samimi bile değilim. Hayatımda 2 kez yüz yüze görüştüm.”

‘PARTİNİN OMURGASI SOYLU’YU SEVMİYOR’

- Recep Tayyip Erdoğan-Süleyman Soylu ilişkisine ilişkin çokça spekülasyon yapıldı/yapılıyor. En yaygın olanı malum birbirlerinden hiç hoşlanmadıkları fakat bunu politikayla maskeledikleri yönünde. Bir diğeri ise ve belki de içten dışa en çok telaffuz edileni Soylu’nun Tayyip Erdoğan sonrası AKP lideri olacağına ilişkin. İnsanın aklına ister istemez Erbakan-Erdoğan ilişkisi geliyor. Soylu’dan bir Erdoğan devamı gelir mi, Erdoğan ve parti tabanı buna nasıl bakar? Bu konuya ilişkin öngörüleriniz, değerlendirmeleriniz önemli.

BT: Soylu, tartışmasız şekilde bir Erdoğan sonrası projesi. Bence o da buna hazırlanıyor. Ama şunu söyleyebilirim. Kitapta da yer verdik, toplumda bir karşılığı var Soylu’nun, ama partinin ağır topları, partinin omurgası Soylu’yu sevmiyor.

- Sadullah Alagöz’ün şüpheli olduğu tecavüz dosyasını taşıyorsunuz kitabınıza. Başta Süleyman Soylu olmak üzere devlet erkânıyla poz veren, Soylu istifa ettiğinde “Yanındayım” açıklamaları yapan Alagöz 17 yaşındaki E.M.’ye bu fotoğrafları göstererek “Arkam sağlam mesajı veriyor” ve E.M.’ye tecavüz ediyor. Yetmiyor, E.M.’yi koruması gereken Aile Bakanı da bu kişiyle poz veriyor. Bu nasıl bir düzen?
BP: Bu devlet değil. Bu hukuk değil. Bu siyaset de değil. Bunun adı çürüme, yozlaşma ve çöküş. Soruyoruz: Tecavüz şüphelisi AKP’li ve bu fotoğraf albümüne sahip olmasaydı çoktan iddianame yazılıp, yargılama başlamaz mıydı?

SEÇİMDE KUZU KURDA EMANET!

- Önümüzde çok kritik bir seçim var. Ve bu seçimin “güvenli” geçmesini sağlayacak tek sorumlu, kitapta onlarca suçluyla fotoğraf çeken, karanlık ilişkilere giren Süleyman Soylu. Seçim sürecine ilişkin, seçimin güvenliği ile ilgili öngörüleriniz neler?
BP: Kuzu kurda emanet edilmiş durumda. İktidar kendi geleceği için bu seçimi kazanmak amacıyla her yolu deneyecektir. O halde görev tüm toplumsal muhalefette. Olası bir hilenin büyük suç olduğu hatırlatılmalı ve adil bir düzende bunun hesabının sorulacağı vurgulanmalı.
- Sonraki çalışmalarınızı sorarak bitirelim söyleşimizi…

BT: Sonraki kitabımızın ne olacağını, bilmiyorum. Sadece bildiğim şey, yazıldığı dönem neyin konuşulması gerekiyorsa ama konuşulmuyorsa kitabın konusu da o olacak.